Translation of "Tanıklık" in English

0.008 sec.

Examples of using "Tanıklık" in a sentence and their english translations:

Tanıklık edeceğim.

I will testify.

Tanıklık etmedim.

I didn't testify.

öyküsüne tanıklık ettim.

but who are suffering, and they are suffering alone.

Buna tanıklık edebilirim.

I can testify to that.

Tom tanıklık edebilir.

Tom may testify.

Tom tanıklık etmedi.

Tom didn't testify.

Ben tanıklık edebilirim.

I may testify.

Sami tanıklık etmedi.

Sami did not testify.

Sami tanıklık etti.

Sami testified.

Seni tanıklık yapmaya zorlayamam.

I can't force you to testify.

Onun masumiyetine tanıklık edebilirim.

I can bear witness to his innocence.

Tom duruşmada tanıklık etti.

Tom testified at the trial.

Tom tanıklık etmeye hazır.

Tom is willing to testify.

Tom tanıklık yapmayı reddetti.

Tom declined to be a witness.

Ne zaman tanıklık edeceğim?

When will I get to testify?

Sami tanıklık etmeyi reddetti.

Sami refused to testify.

Sami tanıklık etmek istiyordu.

Sami wanted to testify.

- Sami, takipçisine karşı tanıklık edecek.
- Sami, stalkerına karşı tanıklık edecek.

Sami will testify against his stalker.

Yarın mahkemede tanıklık etmek zorundayım.

I have to give a testimony in the courtroom tomorrow.

O, tanıklık etmek için çağrıldı.

He was called to give evidence.

O, onun aleyhine tanıklık etti.

She testified against him.

Kurban tanıklık etmek zorunda değildi.

The victim didn't have to testify.

O güçlü bir tanıklık yaptı.

He gave a powerful testimony.

Tom'un aleyhine tanıklık etmek istemiyorum.

I don't want to testify against Tom.

O, onun öldürülüşüne tanıklık etti.

She witnessed him being killed.

Eşim aleyhine asla tanıklık etmezdim.

I'd never testify against my wife.

Tek tanığımız tanıklık yapmayı reddediyor.

Our only witness is refusing to testify.

Tom Mary'nin aleyhinde tanıklık etti.

Tom testified against Mary.

Tom Mary'nin davasında tanıklık etti.

Tom testified at Mary's trial.

Sami mahkemede tanıklık yapmayı reddetti.

Sami refused to take the stand.

Sami, Leyla'nın adına tanıklık edecek.

Sami will testify on Layla's behalf.

Sami cinayet davasında tanıklık etti.

Sami testified in the murder case.

Sami tanıklık etmeye karar verdi.

Sami decided to testify.

Sami stalkerına karşı tanıklık etti.

Sami testified against his stalker.

Tom'un karısı ona karşı tanıklık etti.

Tom's wife testified against him.

Tom, Mary'ye karşı tanıklık yapmak istiyordu.

Tom wanted to testify against Mary.

Tom'un o gün tanıklık yapması bekleniyordu.

Tom was expected to testify that day.

Sami'ye karşı tanıklık etmeniz sizin yararınızadır.

It's in your best interest to testify against Sami.

Tom'a karşı tanıklık etmek sizin yararınızadır.

It's in your best interest to testify against Tom.

- O cinayete tanıklık etti.
- Cinayete şahit oldu.

He witnessed the murder.

Tanıklık etmeye gönüllülüğün için gerçekten teşekkür ederim.

I really appreciate your willingness to testify.

- O, kazaya tanıklık etti.
- Kazaya şahitlik etti.

He witnessed the accident.

Tanıklık etmek için onun isteksizliğinin farkına vardık.

We noticed his reluctance to testify.

Savcı benim Tom aleyhinde tanıklık yapmamı istiyor.

The DA wants me to testify against Tom.

Tom ve Mary birbirlerine karşı tanıklık ettiler.

Tom and Mary testified against each other.

Tom, Mary'ye karşı tanıklık etmeyi kabul etti.

Tom agreed to testify against Mary.

Sami, en yakın arkadaşının aleyhine tanıklık etti.

Sami testified against his best friend.

Tom; Mary aleyhinde tanıklık yapmakta isteksiz görünüyordu.

Tom seemed to be unwilling to testify against Mary.

Dan, Linda'nın bir uyuşturucu bağımlısı olmadığına tanıklık etti.

Dan testified that Linda wasn't a drug addict.

- Sami mahkemede ifade verdi.
- Sami mahkemede tanıklık yaptı.

Sami testified in court.

O tanıklık etmek için Cezayir'den bütün yolu seyahat etti.

She traveled all the way from Algeria to testify.

Tom Mary'ye karşı tanıklık etmek için isteksiz gibi görünüyor.

Tom seems to be unwilling to testify against Mary.

Avrupa en kanlılara tanıklık etmek üzereydi Napolyon Savaşları günü savaşı.

Europe was about to witness the bloodiest day’s fighting of the Napoleonic Wars.

Eğer onun aleyhinde tanıklık ederseniz, memnuniyetle onu parmaklıklar ardına koyabiliriz.

If you testify against him, we can put him behind bars for good.

- O bizim için ifade verecek.
- O bizim için tanıklık yapacak.

He's going to testify for us.

Biz bildiğimizi söylüyoruz, gördüğümüze tanıklık ediyoruz; sizler ise bizim tanıklığımızı kabul etmiyorsunuz.

- We speak that we do know, and testify that we have seen; and ye receive not our witness.
- We speak of what we know, and we testify to what we have seen, but still you people do not accept our testimony.

- Tom büyük olasılıkla sana karşı tanıklık yapacaktır.
- Tom muhtemelen aleyhine şahitlik edecektir.

Tom will likely testify against you.

- Leyla ifade vermek için mahkeme salonuna girdi.
- Leyla tanıklık etmek için mahkeme salonuna girdi.

Layla entered the courtroom to testify.