Translation of "Tahta" in English

Tahta yanıcıdır.

Wood is flammable.

Prens tahta geçti.

The prince succeeded to the throne.

Kim tahta çıkacak?

Who will succeed the throne?

Tahta doğramayı severim.

I like to chop wood.

Termitler tahta yer.

Termites eat wood.

Tahta sandalye pahalıdır.

The wooden chair is expensive.

Tahta kim geçecek?

Who will succeed to the throne?

O tahta çıkacak.

He will succeed to the throne.

Tahta profesörün arkasındadır.

The board is behind the professor.

Tahta döşemede uzandı.

He laid himself flat on the floor.

Bu masa tahta.

This table is made out of wood.

Kırık cam tahta kaplandı.

The broken window was boarded up.

Tahta ne kadar kalın?

How thick is the board?

- Tahta yüzer.
- Ahşap yüzer.

Wood floats.

Tahta bir masam var.

I have a wooden table.

Bu tahta bir masa.

This is a wood table.

Bu tahta bir tarak.

This is a wooden comb.

Vlad Eflak'ı tahta oturduğu ve

placing Vlad the Usurper on the Wallachian throne,

Benim bir tahta tarağım var.

I have a wooden comb.

Tahta kuruları evleri yok ediyor.

Termites are destroying the houses.

Tom pencereleri tahta çakarak kapatıyor.

Tom is boarding up the windows.

Tom pencereleri tahta çakarak kapattı.

Tom boarded up his windows.

Korsanın bir tahta bacağı var.

The pirate has a peg leg.

İki tahta çubuk: iki taraftan da

Two sticks of wood: suspended from each

Ben bir tahta kaşık almak istiyorum.

I'd like to buy a wooden spoon.

Metal, kağıt ve tahta tabaklar satarız.

We sell metal, paper, and wooden plates.

Tom beyaz tahta üzerine adını yazdı.

Tom wrote his name on the white board.

- Marangozlar tahta keserler.
- Marangozlar odun kesti.

Carpenters cut wood.

Atuqtuaq balina yağını tahta kutuya koydu.

Atuqtuaq put the blubber into the wooden box.

Bir zamanlar bir tahta parçası vardı.

Once upon a time there was a piece of wood.

Dükkan sahipleri pencerelerini tahta çakarak kapattılar.

Shopkeepers boarded up their windows.

Tahta nefesli çalgıların birlikte çalması gerekiyor.

The woodwinds need to play together.

Tahta nefesli çalgılar uyum içinde çalıyorlar.

The woodwinds are playing in unison.

Brezilya'dan aldığım tahta bir tarağım var.

I have a wooden comb that I bought in Brazil.

Biri doğduğu gün biri tahta çıktığı gün

the day someone was born, the day he was on the throne

Balıkçı kendini yüzen bir tahta vasıtasıyla kurtardı.

The fisherman saved himself by means of a floating board.

Bir kara tahta, siyah olmak zorunda değildir.

A blackboard doesn't have to be black.

Amcamın cam gözü ve tahta bacağı vardır.

My uncle has a glass eye and a wooden leg.

- Bu masa tahta.
- Bu masa ağaçtan yapılmıştır.

- This table is made out of wood.
- This table is made of wood.

Ateşe biraz daha tahta koyabilir misin lütfen?

Could you please put some more wood on the fire?

Sami tahta bir sopa ile Leyla'yı dövdü.

Sami beat Layla with a wooden bat.

Tahta bacaklı ve cam gözlü bir anne geliyor.

- A wooden-legged, glass-eyed mother is coming.
- A mother with a wooden leg and glass eye is coming.

- Bana fosforlu kalem lazım.
- Bana tahta kalemi lazım.

I need a marker.

Oğlanın tahta üzerinde bir kimyasal denklemi çözmesi istendi.

The boy was asked to solve a chemical equation on the board.

Macar Ordusu'nun bir parçası Mircea'yı tekrar tahta çıkarmayı başardılar

managed to restore Mircea to the throne and establish contact with the Crusader fleet

Tom bir tahta parçası aldı ve onunla Mary'ye vurdu.

Tom grabbed a piece of wood and hit Mary with it.

Bu ev terk edilmi. Bütün pencereler tahta çakarak kapatılmış.

This house is abandoned. All the windows are boarded up.

Tahta kaşıklar çok uzun süre lavaboda bırakılırsa küflenmeye başlar.

Wooden spoons start to mildew if they're left in the sink too long.

Bu orkestrada tahta nefesli çalgı bölümü çok iyi değil.

The woodwind section in this orchestra isn't very good.

- Tahta yaklaşık iki metre uzunluğundadır.
- Pano yaklaşık iki metre uzunluğundadır.

The board is about two meters long.

Satrançta tahta üzerinde aynı konum üç kez oluşursa oyun berabere biter.

In a game of chess, when the same position is repeated three times, the game ends without a winner. The result is therefore a tie.

O, kraliçe Elizabet'in tahta çıkışının ellinci yıl dönümü için bir hediyeydi gibi görünüyor.

It seems it was a gift for the 50th anniversary of Queen Elizabeth's accession to the throne.

Tahta kazıklarla desteklenmiş kampın üzerinden geçen mızraklarla uyanan Romalı birlikler hızla savaş düzeni emri aldı.

Awoken to projectils flying over the palisades, Roman troops are ordered to get ready for battle.

Çıplak gözle zor görülebilecek bir tahta kıymığı, Tom'un parmağında çok sancılı bir enfeksiyona neden oldu.

A splinter of wood, barely visible to the naked eye, caused a very painful infection in one of Tom's fingers.

Orada uykuya daldı ve o uyurken, onun tahta ayakları yanmaya başladı. Yavaş yavaş, çok yavaş, onlar karardı ve küle döndü.

There he fell asleep, and while he slept, his wooden feet began to burn. Slowly, very slowly, they blackened and turned to ashes.