Translation of "Sıradışı" in English

0.019 sec.

Examples of using "Sıradışı" in a sentence and their english translations:

Bu sıradışı.

That's unusual.

Tom sıradışı.

Tom is unusual.

Davranışınız çok sıradışı.

Your behavior is too extraordinary.

Sıradışı deneyimlerini anlattı.

He recounted his unusual experiences.

"Sıradışı ve alakalı"

"Unusual and concerning"

Sıradışı ilişkileri vardı.

They had an extraordinary relationship.

Bu gerçekten sıradışı.

This is really unusual.

Sıradışı bir şey bulunmadı.

Nothing unusual was found.

O kadar sıradışı değil.

- It's not so unusual.
- It isn't so unusual.

Sıradışı bir şey oldu.

Something extraordinary happened.

Oldukça sıradışı bir kavram.

It's quite an unusual concept.

O sıradışı notlar aldı.

She got extraordinary grades.

Tom sıradışı bir insan.

Tom is an exceptional person.

Tom sıradışı bir çocuk.

Tom is an unusual kid.

Chris'in kabaca davranması sıradışı idi.

It was out of the ordinary for Chris to behave so roughly.

Piyanistin sıradışı bir yeteneği var.

The pianist is endowed with extraordinary talent.

Tom sıradışı bir şey gördü.

Tom saw something unusual.

Bildirilecek sıradışı hiçbir şey yok.

There's nothing unusual to report.

Ben sıradışı bir ses duydum.

I heard an unusual sound.

Gezimizde sıradışı hiçbir şey olmadı.

Nothing out of the ordinary happened on our trip.

Ben sıradışı hiçbir şey görmedim.

I didn't see anything out of the ordinary.

Mary sıradışı bir iş kadınıdır.

Mary is an outstanding businesswoman.

Çoktan seçmeli testler sıradışı değildir.

Multiple-choice tests are not uncommon.

Tom sıradışı bir kariyere sahipti.

Tom has had an unusual career.

Ciddi ve sıradışı bir sorunum var.

I have a serious and extraordinary problem.

Botanik bahçesinde birçok sıradışı bitki gördük.

- We found many strange plants in a botanical garden.
- We saw many unusual plants in the botanical garden.

Sıradışı bir şey fark ettin mi?

Have you noticed anything out of the ordinary?

Harald? Bu gerçekten sıradışı bir isim.

Harald? That is indeed an unusual name.

Sami çok sıradışı bir şey gördü.

Sami saw something very unusual.

- Bu çok sıradışı.
- Bu çok olağan dışı.

This is very unusual.

Parkta çok sıradışı bir şeyler oluyor gibi görünüyor.

Something very unusual seems to be happening in the park.

- Mary olağanüstü bir kadındı.
- Mary sıradışı bir kadındı.

Mary was an extraordinary woman.

- Tom olağanüstü bir adamdı.
- Tom sıradışı bir adamdı.

Tom was an extraordinary man.

- Tom olağanüstü bir oyuncudur.
- Tom sıradışı bir oyuncudur.

Tom is an outstanding player.

- Bu sıradışı.
- Bu çok nadir.
- O olağanüstü.
- Bu fevkalade.

- That's extraordinary.
- That's excellent.

Bu Avrupa gibi bir kıtada özellikle sıradışı, tüm ülkelerin genel

This is particularly odd in a continent like Europe, where all the countries are seeing

Sami o gece Leyla hakkında sıradışı bir şey fark etmedi.

Sami didn't notice anything unsual about Layla that night.

- Mary olağanüstü bir kadındır.
- Meri olağandışı bir kadın.
- Meri sıradışı bir kadın.
- Meri özel bir kadın.

Mary is an extraordinary woman.

Matematiksel hesaplamalar yoluyla Le Verrier Uranüsün ötesindeki başka gezegenin varlığını tahmin etti. Bu gezegenin yer çekimi Uranüsün sıradışı hareketini açıkladı.

Through mathematical calculations, Le Verrier predicted the presence of another planet beyond Uranus. The gravitational pull of this planet would explain the unusual motion of Uranus.