Translation of "Reddediyor" in English

- O formülü reddediyor.
- O, mamayı reddediyor.

He refuses formula.

- Tom karşı koymayı reddediyor.
- Tom direnmeyi reddediyor.

Tom refuses to fight back.

Pencereyi kırdığını reddediyor.

He denies having broken the window.

Tom çalışmayı reddediyor.

Tom refuses to work.

Onu reddediyor musun?

Do you deny it?

Annesini dinlemeyi reddediyor.

She refuses to listen to her mother.

Diğeri saklanmayı reddediyor.

The other one refuses to hide.

Eylemciler suçlamaları reddediyor.

The activists deny the accusations.

O ölmeyi reddediyor.

It refuses to die.

Tom konuşmayı reddediyor.

Tom refuses to talk.

Tom ayrılmayı reddediyor.

- Tom is refusing to leave.
- Tom refuses to leave.

Tom karışmayı reddediyor.

Tom refuses to get involved.

O, beni dinlemeyi reddediyor.

He refuses to listen to me.

Çocuklarım balık yemeyi reddediyor.

My children refuse to eat fish.

Tom faturaları ödemeyi reddediyor.

Tom is refusing to pay his bills.

Tom ilacını almayı reddediyor.

Tom has been refusing to take his medicine.

O, annesini dinlemeyi reddediyor.

He refuses to listen to his mother.

Bu hasta tedaviyi reddediyor.

This patient is refusing treatment.

Benim isteğimi reddediyor musun?

Are you refusing my request?

O bunu yaptığını reddediyor.

He denies that he did it.

Tom onu yaptığını reddediyor.

Tom denies doing that.

Bu mantar çıkmayı reddediyor.

This cork refuses to come out.

Gökteki güneşi bile reddediyor.

He denies even the sun in the sky.

Üzgün ​​olduğunu söylemeyi reddediyor.

He refuses to say he's sorry.

Tom onu yapmayı reddediyor.

Tom is refusing to do that.

Tom Fransızca konuşmayı reddediyor.

Tom refuses to speak French.

Tom şarkı söylemeyi reddediyor.

Tom refuses to sing.

Tom yemek yemeyi reddediyor.

Tom refuses to eat.

Erkek arkadaşım mikrodalga kullanmayı reddediyor.

My boyfriend refuses to use the microwave.

Tom olanları bize söylemeyi reddediyor.

Tom is refusing to tell us what happened.

Tom bize yardım etmeyi reddediyor.

Tom is refusing to help us.

Tom onun sebzelerini yemeyi reddediyor.

Tom refuses to eat his vegetables.

O çocuk, bisikleti çaldığını reddediyor.

That boy denies stealing the bicycle.

O ne olduğunu söylemeyi reddediyor.

She refuses to say what happened.

Bizimle birlikte ayrılmayı reddediyor musunuz?

Do you refuse to leave with us?

Tek tanığımız tanıklık yapmayı reddediyor.

Our only witness is refusing to testify.

Tom Mary'den emirler almayı reddediyor.

Tom refuses to take orders from Mary.

Tom saldırıların arkasında olmayı reddediyor.

Tom denies being behind the attacks.

Tom onu kabul etmeyi reddediyor.

Tom refuses to accept that.

Tom hâlâ bunu yapmayı reddediyor.

Tom still refuses to do that.

Hükümet kamuoyu baskısına boyun eğmeyi reddediyor.

The government refuses to bow to public pressure.

Tom yaşına rağmen emekli olmayı reddediyor.

Tom refuses to retire in spite of his age.

O, hararetli bir şekilde önerimi reddediyor.

He briskly rejects my suggestion.

O bu konuda daha fazla söylemeyi reddediyor.

She refuses to say more about it.

Tom Çinde yapılmış bir şeyi almayı reddediyor.

Tom refuses to buy anything made in China.

- O yaşlılığı kabul etmiyor.
- O, ihtiyarlığı reddediyor.

He refuses to accept his old age.

Tom Mary için bir şey yapmayı reddediyor.

Tom refuses to do anything for Mary.

O, kararını verdi ve onu değiştirmeyi reddediyor.

He's made up his mind and refuses to change it.

Tom deriden yapılmış bir şey satın almayı reddediyor.

Tom refuses to buy anything made of leather.

O, bu suçlamayı reddediyor ve sadece bir öpücükten bahsediyor.

He denies this accusation and speaks only of a kiss.

- Tom her şeyi inkâr ediyor.
- Tom her şeyi reddediyor.

Tom denies everything.

Şirket, maliyetleri düşürmek için çalışanların fazla mesai yapmasına izin vermeyi reddediyor.

In order to cut down on costs, the company refuses to allow employees to work overtime.

- Bazı aileler çocuklarına aşı yaptırmayı reddediyor.
- Bazı ebeveynler çocuklarına aşı yapılmasına karşı çıkıyor.

Some parents refuse to have their children vaccinated.

Onu ne kadar çok teşvik ettiğim önemli değil, O, görev üzerinde çalışmaya başlamayı reddediyor.

No matter how much I prod her, she refuses to start working on the assignment.

Birkaç saniye önce ben açık havada ve parlak gün ışığındaydım ve şimdi gözlerim bu karanlıkta bana hizmet etmeyi reddediyor.

A few seconds ago I was in the open air and the bright daylight, and now my eyes refuse to serve me in this darkness.

O karanlıkta otururken bilgisayarında yazı yazıyor, cıvıl cıvıl öten sabah kuşlarının sesini duyuyor ve bütün gece uyumadığını fark ediyor- fakat uykusuzluk hastası hâlâ uyumayı reddediyor.

As he sits in the dark, typing away at his computer, he hears the sound of morning birds chirping away and realizes he has been up all night - but the insomniac still refuses to sleep.