Translation of "Pişirme" in English

0.007 sec.

Examples of using "Pişirme" in a sentence and their english translations:

Pilavı pişirme şeklimiz budur.

This is how we cook rice.

Yemek pişirme tarzını sevmiyorum.

I don't like the way you cook.

Tom Mary'nin pişirme tarzını sevmiyordu.

Tom didn't like the way Mary cooked.

Hobilerim yemek pişirme ve okuma.

My hobbies are cooking and reading.

Bu tarz pişirme Çin'e özgüdür.

This style of cooking is peculiar to China.

Benim balık pişirme şeklim budur.

This is how I cook fish.

Genellikle balık pişirme tarzım budur.

This is how I usually cook fish.

Tom'un makarna pişirme şekline beğenmiyorum.

I don't like the way Tom cooks pasta.

- Tom pişirme hakkında çok şey biliyor.
- Tom yemek pişirme hakkında çok şey biliyor.

Tom knows a lot about cooking.

Yemek pişirme hakkında her şeyi bilir.

She has an encyclopedic knowledge of cooking.

Kendim için yemek pişirme alışkanlığım var.

I've got the habit to cook for myself.

Bu pişirme tekniği unutulmaya yüz tuttu.

This cooking technique has passed into oblivion.

Tom Mary'nin sebze pişirme tarzını sevmiyordu.

Tom didn't like the way Mary cooked vegetables.

Yemek pişirme kitaplarını okuduğumda ağzım sulanır.

My mouth waters when I read cooking books.

Tuz, pişirme için zaruri bir malzemedir.

Salt is an indispensable ingredient for cooking.

Tom'un yemek pişirme şeklini beğenmeyeceğini biliyordum.

I knew you wouldn't like the way Tom cooks.

Tom sizin yemek pişirme tarzınızı seviyor.

Tom likes the way you cook.

Tom Mary'nin yemek pişirme şeklini sevmiyor.

Tom doesn't like the way Mary cooks.

Pilav pişirme makinesi satın almak istiyorum.

I want to buy a rice cooker.

Benim bir pilav pişirme makinem yok.

I don't have a rice cooker.

Ben yemek pişirme hakkında bir şey bilmiyorum.

I don't know anything about cooking.

Yemek pişirme yeteneğiyle ilgili kendisiyle gurur duyar.

She prides herself on her skill in cooking.

Pişirme süresini 1 dakika 45 saniyeye ayarlayın.

Set cooking time for 1 minute 45 seconds.

Haftada bir kez yemek pişirme dersleri alır.

She takes cooking lessons once a week.

Tom Mary'nin onun yumurtalarını pişirme tarzından mutlu değildi.

Tom wasn't happy with the way Mary cooked his eggs.

Tom hafta sonları tüm yemek pişirme işini yapar.

Tom does all the cooking on weekends.

Babam yemek pişirme yarışmasına katıldı ve birinci geldi.

My father participated in a cooking contest and came in first.

Isıtma ve pişirme için çok az yakıtları vardı.

They had little fuel for heating and cooking.

Tom Çin yemeği pişirme hakkında bir şey bilmiyordu.

Tom knew nothing about cooking Chinese food.

Hem erkekler hem de kızlar okulda pişirme dersi almalılar.

Both boys and girls should take cooking class in school.

Ne Tom'un ne de Mary'nin pirinç pişirme ocağı var.

Neither Tom nor Mary has a rice cooker.

- Tom'un kahve yapma biçimi hoşuma gitmiyor.
- Tom'un kahve pişirme tarzını sevmiyorum.

I don't like the way Tom makes coffee.

- Tom bir yemek pişirme programı izledi.
- Tom bir yemek programı izledi.

Tom watched a cooking show.

Doğru, yemek pişirme hakkında çok şey biliyor, ama iyi bir ahçı değil.

It's true that she knows a lot about cooking, but she isn't a good cook.

Doğru, o yemek pişirme hakkında çok şey biliyor, ama o iyi bir aşçı değil.

True, she knows a lot about cooking, but she's not a good cook.