Translation of "Parka" in English

- Parka giderim.
- Parka gidiyorum.

- I go to the park.
- I'll go to the park.

- Ben parka gideceğim.
- Parka gideceğim.

- I'll go to the park.
- I will go to the park.

Parka giderim.

I go to the park.

Parka yürüyorum.

I walk to the park.

Parka gidelim.

Let's go to the park.

Parka gidin.

Go to the park.

Parka gidiyorum.

I'm going to the park.

Parka gittim.

I went to the park.

Ben parka gideceğim.

- I'll go to the park.
- I will go to the park.

Dün parka gittim.

Yesterday I went to the park.

Parka kestirmeden gittim.

I cut across the park.

Tom'u parka götürüyorum.

I'm taking Tom to the park.

Tom'u parka götürebilirim.

I can take Tom to the park.

Tom parka gitti.

Tom went to the park.

Onları parka götürüyorum.

I'm taking them to the park.

Onu parka götürüyorum.

I'm taking him to the park.

Seni parka götürebilirim.

I can take you to the park.

Onları parka götürebilirim.

I can take them to the park.

Onu parka götürebilirim.

I can take him to the park.

Dün parka yürüdüm.

Yesterday I walked to the park.

Parka gitmek istemiyorum.

I don't want to go to the park.

- Kızlarımı parka getirmeyi severim.
- Kızlarımı parka getirmeyi seviyorum

I like to bring my daughters to the park.

Dün beni parka götürdü.

He took me to the park yesterday.

Biz parka kadar yürüdük.

We walked as far as the park.

Parka gidip orada oynadık.

We went to the park, and we played there.

"Parka nasıl gittin?" "Otobüsle."

"How did you go to the park?" "By bus."

Bu sabah parka gittim.

- I went to a park this morning.
- I went to the park this morning.

Benim evim parka yakındır.

My house is close to the park.

Oynamak için parka gittim.

I went to the park to play.

Okulumuz bir parka yakındır.

Our school is near a park.

Her sabah parka gider.

He goes to the park every morning.

Tom çocuklarla parka girer.

Tom enters the park with the children.

Kim parka gitmek istiyor?

Who wants to go to the park?

Neden parka falan gitmiyoruz?

Why don't we go to the park or something?

Tom çocuklarını parka götürdü.

Tom took his children to the park.

Tom köpeğiyle parka gitti.

Tom went to the park with his dog.

Geçen cumartesi parka gittim.

I went to the park last Saturday.

İstersen seninle parka gelirim.

I'll go to the park with you if you want me to.

Tom parka gitmek istemedi.

Tom didn't want to go to the park.

Bir parka yakın yaşardım.

I used to live near a park.

O bugün parka gitti.

He has gone to the park today.

Onun parka girdiğini gördük.

We saw her enter the park.

Evim parka çok yakındır.

- My house is close to the park.
- My house is very near the park.

Ben parka gitmek istiyorum.

I want to go to the park.

Tom arabasını parka koydu.

Tom put his car into park.

Yarın muhtemelen parka gidecek.

She will probably go to the park tomorrow.

Onlar parka otobüsle geliyorlar.

They're coming to the park by bus.

Tom arabayı parka koydu.

Tom put the car in park.

Bu yol parka gider.

This road goes to the park.

Buradan parka iki mildir.

It is two miles from here to the park.

Gürültülü olmayan parka gidelim.

- Let's go to the park where it is not noisy.
- Let's go to the park where it isn't noisy.
- Let's go to the park where it's not noisy.

Ben parka doğru yürüdüm.

I walked toward the park.

Bugün parka gitmiyor muyuz?

Aren't we going out to the park today?

Annem beni parka götürdü.

My mother took me to the park.

O, onunla parka gitti.

She went to the park with him.

Onun eve parka yakındır.

Her house is close to the park.

Tom çocukları parka götürdü.

Tom took the children to the park.

Tom parka gitmemizi önerd.

Tom suggested that we go to the park.

- Fotoğraflar çekmek için parka gittik.
- Fotoğraf çekmek için parka gittik.

We went to the park to take pictures.

Bill sık sık parka gider.

Bill often goes to the park.

Çocuk beni parka kadar izledi.

The child followed me to the park.

Yürüyerek beş dakikada parka vardık.

Five minutes' walk brought us to the park.

Parka yakın bir yerde yaşar.

He lives some where about the park.

Onun çalışma odası parka bakıyor.

- His study gives on the park.
- His study faces the park.

Hava iyi olursa, parka giderim.

If the weather is good, I'll go to the park.

Dün Mary ile parka gittim.

I went to the park with Mary yesterday.

Geçen pazar günü parka gittim.

I went to the park last Sunday.

Bizim okulumuz parka çok yakındır.

Our school is very close to the park.

Bir sonraki sabah parka gittiler.

They went to the park the next morning.

Bu sabah bir parka gittim.

I went to a park this morning.

Çiçekleri görmek için parka gittim.

I have been to the park to see flowers.

Tom bile parka gitmek istemedi.

Tom didn't even want to go to the park.

Kahvaltıdan önce köpeğini parka götürdü.

She took her dog to the park before breakfast.

Parka gitmedim çünkü yağış vardı.

I didn't go to the park because it rained.

Geceleri bu parka gelmeyi seviyorum.

I like coming to this park at night.

Tom kızı Mary'yi parka götürdü.

Tom took his daughter Mary to the park.