Translation of "Kusura" in English

0.006 sec.

Examples of using "Kusura" in a sentence and their english translations:

Kusura bakmayın.

I'm sorry.

Kusura bakma.

- No offence!
- Don't be insulted.

Sizlersiniz! Kusura bakmayın

You are the ones! I'm sorry

Kusura bakma, kapalıyız.

- Sorry, we are closed.
- Sorry, we're closed.

- Affedersiniz.
- Kusura bakmayın.

- Excuse me.
- Excuse me!

Kusura baktığını biliyorum.

I know you're bothered.

Kusura bakmayın, ben kayboldum.

Excuse me, I'm lost.

Kusura bakmayın, adınızı unuttum.

I'm sorry, I forgot your name.

Planım var. Kusura bakma.

I have a plan. Don't worry.

Kusura bakma, lafı uzattım.

Sorry, I said too much.

Kusura bakma ama hatalısın.

- Excuse me, but you're mistaken.
- I'm sorry, but you're wrong.

Kusura bakmayın, korkutmak istememiştim.

Sorry, I didn't want to scare you.

Kusura bakma, konuyu dağıttım.

I'm sorry, I digress.

- Üzgünüm, kapalıyız.
- Kusura bakma, kapalıyız.

- Sorry, we are closed.
- Sorry, we're closed.

Aman, onun hakkında kusura bakma.

Oh, don't worry about that.

Kusura bakmayın, sizi rahatsız ediyorum.

I hate to be a nuisance.

Kusura bakma, ama Tom haklı.

Sorry, but Tom's right.

Ben Selanik’in fotoğrafını asmayacağım, kusura bakmasınlar.

I am not going to put the Thessaloniki photo, sorry.

Kusura bakmayın ama bozuk param yok.

Forgive me, but I have no change.

Kusura bakma, açıklama yapma konusunda kötüyüm.

Sorry, I'm bad at explaining.

Kusura bakmasınlar ama işin aslı öyle değil.

But I'm sorry to tell you that the facts are not on your side.

- Kusura bakma, ama katılmıyorum.
- Üzülerek katılmadığımı belirtmeliyim.

I must respectfully disagree.

Kusura bakmayın ama, anlattıklarınızın hiçbir önemi yok.

Don't take this the wrong way, but what you have related doesn't matter.

- Üzgünüm, Portekizce konuşmam.
- Kusura bakma, Portekizce bilmiyorum.

I'm sorry, I don't speak Portuguese.

Kusura bakma seni anlayamadım tipinden yanıtlar vermeye başladılar.

giving answers like, "Sorry, I can not understand you."

- Üzgünüm, dalmışım.
- Kusura bakma, kafam başka bir yerdeydi.

Sorry, my mind was elsewhere.

Kusura bakmayın, tanımadığım insanların içeri girmesine izin vermem.

I'm sorry, I don't let in people I don't know.

- Dün gece için kusura bakma.
- Dün gece için üzgünüm.

I'm sorry about last night.

Kusura bakmayın ama, onların her ikisinin mantıklı amaçları var.

With all due respect, I think they both had valid points.

- Kusura bakma, öyle demek istemedim.
- Özür dilerim, kırmak istememiştim.

I'm sorry, I meant no offence.

Kusura bakmayın ama ona bu haberi yüz yüze söylemek istiyorum.

Sorry, but I want to tell him this news face to face.

Bir de anlamadığı zaman “kusura bakma ben anlayamadım”dan ziyade,

They are also writing scripts

- Üzgünüm o yardımcı olamaz.
- Kusura bakma, elden bir şey gelmez.

Sorry, it can't be helped.

Ah, seni fark etmediğim için kusura bakma. Buradan sadece oyunu görebiliyorum.

- A-ha-ha ... sorry. I forgot my contacts, Unless I'm right here I can't see it.
- Oh, sorry for not noticing you. I can only see it (the game) from here.

- Telefona çıkamadığım için üzgünüm Tom.
- Aramana cevap veremediğim için kusura bakma Tom.

I'm sorry for missing your call, Tom.

- Rahatsız ettiğim için özür dilerim, Tom.
- Rahatsız ettiğim için kusura bakma, Tom.

Sorry to bother you, Tom.

Seni götkafa olarak gördüğüm için kusura bakma, ama senin ne olduğun için düşündüğüm bu.

Excuse me if I call you an asshole, but that's what I think you are.

- Kusura bakma, sana önemli bir şey söylemeyi unuttum.
- Üzgünüm, sana önemli bir şey söylemeyi unutmuşum.

Sorry, I forgot to tell you something important.