Translation of "Kalmıştı" in English

0.320 sec.

Examples of using "Kalmıştı" in a sentence and their english translations:

Ramak kalmıştı.

It was a near miss.

Otobüs geç kalmıştı.

The bus is behind time.

İki tane kalmıştı.

There were two left.

Jim evimde kalmıştı.

Jim had stayed at my house.

Biraz geç kalmıştı.

She was a bit late.

Ağlamama ramak kalmıştı.

I was on the verge of tears.

Tom geç kalmıştı.

Tom was late.

Tom apışıp kalmıştı.

Tom looked nonplussed.

Tom susuz kalmıştı.

Tom was dehydrated.

Köpek nefes nefese kalmıştı.

The dog was out of breath.

Tom trafikte sıkışıp kalmıştı.

Tom was stuck in traffic.

Bir şişe şarap kalmıştı.

There was a bottle of wine left.

Bazı insanlar geç kalmıştı.

Some people were late.

O otobüse geç kalmıştı.

She was late for the bus.

Tom çok geç kalmıştı.

- Tom arrived late.
- Tom was late.
- Tom was too late.
- Tom came too late.

Akşam yemeğine geç kalmıştı.

He was late for dinner.

Herkesin ağzı açık kalmıştı.

- Everybody was stunned.
- Everyone was shocked.

Tom toplantıya geç kalmıştı.

Tom was late for the meeting.

Tom randevusuna geç kalmıştı.

Tom was late for his appointment.

Masa toz içinde kalmıştı.

The desk was covered in dust.

Leyla, Sami'nin merhametine kalmıştı.

Layla was at Sami's mercy.

Tom hâlâ şaşırıp kalmıştı.

Tom is still baffled.

Tom partiye geç kalmıştı.

Tom was late to the party.

Tom açıkça şaşırıp kalmıştı.

Tom was obviously baffled.

Uyuyakaldığından dolayı geç kalmıştı.

She was late because she overslept.

Tom, elbette geç kalmıştı.

Tom, of course, was late.

- Hızlı hızlı soluyordu.
- Nefes nefese kalmıştı.
- Soluk soluğa kalmıştı.
- Nefes nefeseydi.

She was panting.

- Tom nefes nefeseydi.
- Tom nefes nefese kalmıştı.
- Tom soluk soluğa kalmıştı.

- Tom was panting.
- Tom was out of breath.

Bir kez daha geç kalmıştı.

She was late once again.

O, okula çok geç kalmıştı.

She was late to school.

Birçok kişi konsere geç kalmıştı.

Many people were late for the concert.

Mary gördüğünün etkisi altında kalmıştı.

Mary was impressed with what she saw.

Tren otuz dakika geç kalmıştı.

The train was thirty minutes late.

O, neredeyse okula geç kalmıştı.

She was almost late for school.

O, iş görüşmesine geç kalmıştı.

He was late for the job interview.

O, son trene geç kalmıştı.

She was late for the last train.

Almanya'da bir günleri daha kalmıştı.

They had one more day left in Germany.

Tren bu sabah geç kalmıştı.

The train was late this morning.

Tom ne kadar geç kalmıştı?

How late was Tom?

Tom üç saat geç kalmıştı.

Tom was three hours late.

Sami otuz dakika geç kalmıştı.

Sami was late by thirty minutes.

Alışılageldiği üzere derse geç kalmıştı.

He was late for class, as is often the case.

Bu filmde de Amerika'dan miras kalmıştı

in this movie too, he inherited from America

Trafik sıkışıklığı nedeniyle otobüs geç kalmıştı.

The bus was late because of the traffic jam.

O koştuğu için nefes nefese kalmıştı.

- He was out of breath. He had been running.
- He was out of breath because he had been running.

O, 7:30 otobüsüne geç kalmıştı.

He was late for the 7:30 bus.

Bir kazadan dolayı tren geç kalmıştı.

- The train was late because of an accident.
- The train was delayed because of an accident.

- Telefon mükemmeldi.
- Telefonun ahizesi açık kalmıştı.

The phone was off the hook.

Her zamanki gibi Tom geç kalmıştı.

As usual, Tom was late.

O, her zamanki gibi geç kalmıştı.

He was late, as always.

- Bırakmama ramak kalmıştı.
- Pes etmenin eşiğindeydim.

I was this close to giving up.

- Tom hayretler içinde kalmıştı.
- Tom'un ağzı açık kalmıştı.
- Tom'un ağzı bir karış açık kaldı.

- Tom was thunderstruck.
- Tom's jaw dropped.

- Tom hızlı hızlı soluyordu.
- Tom nefes nefeseydi.
- Tom nefes nefese kalmıştı.
- Tom soluk soluğa kalmıştı.

Tom was panting.

Bir tek açıklamada mı kalmıştı bu olay

Was this incident in a single statement?

Çoğunlukla olduğu gibi, Tom sınıfa geç kalmıştı.

Tom was late for class, as is often the case.

Bill her zamanki gibi okula geç kalmıştı.

Bill was late for school as usual.

Tom her zamanki gibi okula geç kalmıştı.

Tom was late for school as usual.

Tom fiziksel ve duygusal istismara maruz kalmıştı.

Tom was subject to physical and emotional abuse.

En son ne zaman Tom geç kalmıştı?

When was the last time Tom was late?

Amerikalıların çoğu Başkan Wilson ile mutabık kalmıştı.

Most Americans agreed with President Wilson.

Tom bu sabah tekrar işe geç kalmıştı.

Tom was late for work again this morning.

Tom her zaman olduğu gibi geç kalmıştı.

Tom was late, as always.

Hem Tom hem de Mary geç kalmıştı.

- Both Tom and Mary were late.
- Tom and Mary were both late.
- Tom and Mary both were late.

Her zamanki gibi, fizik öğretmeni, sınıfa geç kalmıştı.

As usual, the physics teacher was late for class.

Çoğu zaman olduğu gibi, o derse geç kalmıştı.

As is often the case with him, he was late for class.

Uçak kötü hava yüzünden üç saat geç kalmıştı.

The plane was three hours late due to bad weather.

Tam Mary'nin tahmin ettiği gibi Tom geç kalmıştı.

Tom was late, just like Mary predicted.

- Alışılageldiği üzere gecikmişti.
- Her zamanki gibi geç kalmıştı.

He was late as usual.

Tom tam olarak on iki dakika geç kalmıştı.

Tom was exactly twelve minutes late.

Hasta adam sadece bir deri bir kemik kalmıştı.

The sick person was only skin and bones.

On bir kadının hepsi sihirbazın tohumuyla hamile kalmıştı.

All eleven females were pregnant with the magician's seed.

Çoğu zaman olduğu gibi, o bugün derse geç kalmıştı.

As is often the case with him, he was late for class today.

Tom büyükbabasının ona verdiği saati rehin vermek zorunda kalmıştı.

Tom had to pawn the watch his grandfather had given him.

- Benim dışımda herkes gecikmişti.
- Benden başka herkes geç kalmıştı.

- Everyone was late except me.
- Everyone was late but me.
- Everybody was late except me.

Geriye ise sadece bir tane küçük bir erkek çocuk kalmıştı

there was only one little boy left

Tom, Mary'nin günlüğünü buldu ama sadece son üç sayfası kalmıştı.

Tom found Mary's diary, but only the last three pages remained.

Adamları yorgun ve evden uzaktı ve kampanya sezonunda zaten geç kalmıştı.

His men were weary and far from home, and it was already late in the campaigning season.

Onun suratı asık, çünkü metroyu kaçırmış ve işe yürümek zorunda kalmıştı.

She is in a temper, because she missed her usual train in the subway and had to walk to work.

Her zamanki gibi, Mike, bu öğleden sonra toplantı için geç kalmıştı.

As usual, Mike was late for the meeting this afternoon.

Bir yetim olan babam on yaşında para kazanmaya başlamak zorunda kalmıştı.

Being an orphan, my father had to start earning money at ten.

Jeff bir iş bulmadan önce üç ay boyunca kaldırımları arşınlamak zorunda kalmıştı.

Jeff had to pound the pavement for three months before he found a job.

Görünüşe göre, Tom rota 19'daki bir trafik sıkışıklığından dolayı geç kalmıştı.

- Apparently, Tom was late because there was a traffic jam on Rt. 19.
- Apparently, Tom was late because there was a traffic jam on Route 19.

Demografik verileri izleyerek, hükümet doğum oranını teşvik edecek bir politika benimsemek zorunda kalmıştı.

Following the demographic data, the government was obliged to adopt a policy that would stimulate the birth rate.

- Çenem düştü.
- Ağzım bir karış açık kalmıştı.
- Ağzım açık kaldı.
- Hayretler içinde kalmıştım.

My jaw dropped.

Biz otobüs bekledik fakat o otuz dakikadan daha fazla süre geç kalmıştı, bu yüzden bir taksiye bindik.

We waited for the bus, but it was over 30 minutes late, so we caught a cab.