Translation of "Kızla" in English

0.017 sec.

Examples of using "Kızla" in a sentence and their english translations:

- Amerikalı bir kızla tanıştım.
- Bir Amerikalı kızla tanıştım.
- Bir Amerikalı kızla karşılaştım.

I met an American girl.

Bir kızla tanıştım.

I met a girl.

O kızla tokalaştı.

He shook hands with the girl.

Çocuk kızla alay etti.

The boy made fun of the girl.

Amerikan bir kızla tanıştım.

I met an American girl.

Amerikalı bir kızla tanıştım.

I met an American girl.

O kızla nereye gittin?

Where did you go with that girl?

Yeni kızla tanıştın mı?

Have you met the new girl?

O bir kızla konuşuyordu.

He was talking to a girl.

Bana bahsettiğin kızla konuştum.

I talked to the girl you told me about.

Bostonlu bir kızla evlendim.

I married a girl from Boston.

- Sami, Mısır'da bir kızla tanıştı.
- Sami, Mısır'da bir kızla buluştu.

Sami met a girl in Egypt.

- Sami herhangi bir kızla ilgilenmiyordu.
- Sami bir kızla ilgili değildi.

Sami wasn't interested in any girl.

- Sami o kızla temasa geçti.
- Sami o kızla bağlantı kurdu.

Sami contacted that girl.

Dün eve giderken kızla tanıştı.

He met the girl on his way home yesterday.

Güzel bir kızla tanışmak istiyor.

He wants to meet that good-looking girl.

Kasabadaki en güzel kızla evleniyorum.

- I am getting married to the most beautiful girl in town.
- I'm getting married to the most beautiful girl in town.

Seni güzel bir kızla tanıştıracağım.

I'll introduce you to a nice girl.

Bir kızla çıktın mı hiç?

Have you ever dated a girl?

Daha önce bu kızla tanıştım.

- I've met that girl before.
- I have met this girl before.

Hâlâ aynı kızla mı görüşüyorsun?

Are you still seeing the same girl?

Bu kızla tanışmak için sabırsızlanıyorum.

I can't wait to meet this girl.

O, zengin bir kızla evlendi.

He married a rich girl.

Mary adında bir kızla çıkıyorum.

I'm dating a girl named Mary.

Çok genç bir kızla evlendi.

He married a very young girl.

Bakire bir kızla evlenmek istiyorum.

I want to marry a virgin girl.

O, Kanadalı bir kızla evlendi.

He married a Canadian girl.

O kızla ne yapmayı amaçlıyorsun?

What do you intend to do with that girl?

Mary isimli bir kızla çıkıyorum.

I'm having a date with a girl named Mary.

Bugün en inanılmaz kızla tanıştım.

Today I met the most amazing girl.

O bir Japon kızla buluşuyor.

He's meeting with a Japanese girl.

Tom kapı komşusu kızla evlendi.

Tom married the girl next door.

Tom Bostonlu bir kızla evlendi.

Tom married a girl from Boston.

Tom yerli bir kızla evlendi.

Tom married a local girl.

Bu hatalı kızla ne yapacağız?

What shall we do with this delinquent girl?

Seni hoş bir kızla tanıştıracağım.

I'll get you a nice girl.

Oyuncu bir kızla evlenmek istiyorum.

I wanna marry a gamer girl.

Tom zengin bir kızla evlendi.

Tom married a rich girl.

Tom Kanadalı bir kızla evlendi.

Tom married a Canadian girl.

Bahçede bir kızla birlikte yürüyorum.

I'm walking with a girl in the garden.

Dünyadaki en harika kızla tanıştım.

I've met the most wonderful girl in the world.

Hâlâ aynı kızla görüşmüyor musun?

Aren't you still seeing the same girl?

Hâlâ aynı kızla çıkmıyor musun?

Aren't you still dating the same girl?

Sami Mısırlı bir kızla çıkıyordu.

Sami was dating an Egyptian girl.

Kanadalı bir kızla hiç çıkmadım.

- I've never gone out with a Canadian girl.
- I've never been out with a Canadian girl.

Sami başka bir kızla konuşuyordu.

Sami was talking to another girl.

Sami Müslüman bir kızla evlendi.

Sami married a Muslim girl.

- Başka bir kızla konuştuğunda onu kıskanıyordu.
- Başka bir kızla konuştuğunda, o kıskanmıştı.

She was jealous when he talked to another girl.

- Tom çok tatlı bir kızla evlendi.
- Tom çok güzel bir kızla evlendi.

Tom married a very pretty girl.

- Sami bu kızla hayatında hiç buluşmamıştı.
- Sami bu kızla hayatında hiç tanışmamıştı.

Sami never met this girl in his life.

- Fadıl, Mısırlı Müslüman bir kızla flört etti.
- Fazıl Mısırlı Müslüman bir kızla çıkmıştı.

Fadil dated a Muslim girl from Egypt.

Tom daha yaşlı bir kızla evlendi.

Tom married an older girl.

O beni güzel bir kızla tanıştırdı.

He introduced me to a pretty girl.

O başka bir kızla konuştuğunda kıskanıyordu.

She was jealous from him talking to another girl.

Onun gibi bir kızla evlenmek istiyorum.

I want to marry a girl like her.

Bu küçük kızla ne yapmamı istiyorsun?

What do you want me to do with this little girl?

O, kolunda güzel bir kızla geldi.

He arrived with a pretty girl on his arm.

Tom'un güzel bir kızla konuştuğunu gördüm.

I saw Tom talking to a beautiful girl.

Tom barda bir kızla flört ediyor.

Tom is flirting with some girl inside the bar.

Tom Bostonlu zengin bir kızla evlendi.

Tom married a rich girl from Boston.

Tom başka bir kızla dans ediyor.

Tom is dancing with another girl.

Hâlâ aynı kızla mı flört ediyorsun?

Are you still dating the same girl?

O başka bir kızla dans ediyor.

He's dancing with another girl.

O kendisi için seçtiği kızla evlendi.

He married a girl that he chose for himself.

Beni Tom'la konuşan kızla tanıştırabilir misin?

Can you introduce me to the girl talking with Tom?

Başka bir kızla konuştuğunda onu kıskanıyordu.

She was jealous when he talked to another girl.

Bir kızla buluşmak için dışarı çıktı.

He slipped outside to meet up with a girl.

Daha önce bir kızla hiç öpüşmedim.

- I have never kissed a girl before.
- I've never kissed a girl before.

Tom Fransızca konuşamayan bir kızla evlendi.

Tom married a girl who couldn't speak French.

Ondan daha yaşlı bir kızla evlendi.

He married a girl older than he.

Lütfen beni sevimli bir kızla tanıştır.

Please introduce me to a cute girl.

Erkek çocuğu bir kızla konuşurken suskundu.

The boy was speechless when talking to a girl.

Penceredeki kızla tanışmak ve konuşmak istedim.

I wanted to meet and talk with the girl at the window.

Tom ebeveynlerinin evlenmesini istediği kızla evlenmedi.

Tom didn't marry the girl his parents wanted him to.

Tom partide hoş bir kızla tanıştı.

Tom met a pretty girl at the party.

Bir kızla ilk defa öpüştüğünü bilmiyordum.

I didn't know that this was the first time you kissed a girl.

Tom başka bir kızla çıkmaya başladı.

Tom has started dating another girl.

Tom'un başka bir kızla öpüştüğünü gördüm.

I saw Tom kissing another girl.

Tom aynı zamanda iki kızla çıkıyor.

Tom is dating two girls at the same time.

Tom çok sevimli bir kızla evlidir.

Tom is married to a very pretty girl.

Fadıl, Arapça konuşamayan bir kızla evlendi.

Fadil married a girl who couldn't speak Arabic.

Ben hiç Kanadalı bir kızla çıkmadım.

- I've never dated a Canadian girl.
- I've never gone out with a Canadian girl.
- I've never been out with a Canadian girl.

Yıllar önce öyle bir kızla çıktım.

I dated a girl like that many years ago.

Tom Mary adında bir kızla çıkıyor.

- Tom is dating a girl named Mary.
- Tom has been dating a girl named Mary.

Sami beyaz bir kızla flört ediyordu.

Sami dated a white girl.

- Tom'u bilen bir kızla tanıştım.
- Tom'u tanıyan bir kızla karşılaştım.
- Tom'u tanıyan bir kıza rastladım.

I met a girl who knows Tom.

Onun güzel bir kızla evlenme şansı vardı.

He had the fortune to marry a nice girl.

Tom'u bir kızla el ele tutuşurken gördüm.

I saw Tom holding hands with a girl.

O koyu saçlı İtalyan bir kızla evlendi.

He married a dark-haired Italian girl.

Tom yaklaşık kendi yaşında bir kızla tanıştı.

Tom met a girl about his age.

Daha önce Tom'u bir kızla hiç görmedim.

I've never seen Tom with a girl before.

Tom yarı yaşında bir kızla partiye geldi.

Tom came to the party with a girl half his age.

Mary okulda yeni bir kızla arkadaş oldu.

Mary made friends with the new girl in school.

Tom, Mary adında bir kızla buluşmaya gitti.

Tom went to meet some girl named Mary.

Tom'la tanıştığımda Mary adlı bir kızla çıkıyordu.

When I met Tom, he was dating a girl named Mary.

Tom'u başka bir kızla dans ederken gördüm.

I saw Tom dancing with another girl.