Translation of "Duyabiliyordu" in English

Tom sirenleri duyabiliyordu.

Tom could hear sirens.

Tom yaklaşan adımları duyabiliyordu.

Tom could hear steps approaching.

Tom adının çağrıldığını duyabiliyordu.

Tom could hear his name being called.

Leyla arabayı hala duyabiliyordu.

Layla could still hear the car.

Tom Mary'nin konuştuğunu duyabiliyordu.

Tom could hear Mary talking.

Tom duvardan kahkahaları duyabiliyordu.

Tom could hear laughter through the wall.

Tom yukarıdan geçen helikopterleri duyabiliyordu.

Tom could hear helicopters overhead.

Tom kedinin kapıyı tırmaladığını duyabiliyordu.

Tom could hear the cat scratching the door.

Tom bitişik odadaki sesleri duyabiliyordu.

Tom could hear voices in the next room.

Tom üst kattaki insanları duyabiliyordu.

Tom could hear people upstairs.

Tom Mary'nin telefonda konuştuğunu duyabiliyordu.

Tom could hear Mary talking on her phone.

Jim onun kime telefon ettiğini duyabiliyordu.

Jim could hear whom she was phoning.

Tom Mary'yi duyabiliyordu, ama onu göremiyordu.

Tom could hear Mary, but he couldn't see her.

Tom Mary'yi yan odada konuşurken duyabiliyordu.

Tom could hear Mary talking in the next room.

Tom Mary'nin ne söylediğini güçlükle duyabiliyordu.

Tom could hardly hear what Mary was saying.

Mary Tom'un duşta şarkı söylediğini duyabiliyordu.

Mary could hear Tom singing in the shower.

Tom Mary'nin John ile konuştuğunu duyabiliyordu.

Tom could hear Mary talking to John.

Sami çığlık atıyordu ve herkes duyabiliyordu.

Sami was screaming and everyone could hear.

Tom Mary'nin hatır hutur havuç yediğini duyabiliyordu.

Tom could hear Mary crunching on a carrot.

Tom Mary'nin bitişik odada hıçkırarak ağladığını duyabiliyordu.

Tom could hear Mary sobbing in the next room.

Tom sokağın aşağısındaki gece kulübünden gelen müziği duyabiliyordu.

Tom was able to hear the music from nightclub down the street.

Tom yan odadaki insanların söylediği her şeyi duyabiliyordu.

Tom could hear everything the people in the next room were saying.

Tom, Mary'nin yan odada yüksek sesle horlamasını duyabiliyordu.

Tom could hear Mary snoring loudly in the next room.

Tom, penceresinin dışında cıvıl cıvıl kuş sesleri duyabiliyordu.

Tom could hear birds chirping outside his window.

Tom Mary'yi göremiyordu, ama onun mutfakta bulaşıklarını yıkadığını duyabiliyordu.

Tom couldn't see Mary, but he could hear her washing dishes in the kitchen.

Tom evinin önünde bir kargaşa duyabiliyordu, bu yüzden neler olduğunu görmek için dışarı çıktı.

Tom could hear a commotion in front of his house, so he went outside to see what was happening.