Translation of "Düzgün" in English

0.010 sec.

Examples of using "Düzgün" in a sentence and their english translations:

Düzgün düşünmüyorsun.

You're not thinking straight.

Aylardır düzgün uyumamıştım.

I hadn't slept properly for months.

Motor düzgün çalışmıyor.

The motor does not function properly.

O düzgün konuşur.

He's a smooth talker.

Düzgün görünüşlü değilim.

I'm not presentable.

Patrick düzgün yazamaz.

Patrick cannot write properly.

Adresi düzgün yaz!

Write the address clearly.

O düzgün düşünmüyor.

She's not thinking straight.

Düzgün biçimde bilgilendirilmiyoruz.

We're not being properly informed.

Hiç düzgün değildim.

I never was neat.

Tuvaletin sifonu düzgün çalışmıyor.

The toilet doesn't flush properly.

Televizyon doğru düzgün çalışmıyor.

The TV is on the blink.

O düzgün ve temiz.

It's neat and clean.

Şu anda düzgün düşünemiyorum.

I can't think straight right now.

Saatim düzgün şekilde çalışmıyor.

My watch isn't working properly.

Bu telefon düzgün çalışmıyor.

- This telephone is out of order.
- This telephone doesn't work.

Düzgün görünüşlü görünüyor muyum?

Do I look presentable?

Uzun ve düzgün yaşa.

Live long and prosper.

Düzgün ateş edebilir misin?

Can you shoot straight?

Bazı düzgün giysiler giy.

Put on some decent clothes.

Ben işi düzgün yapabilirim!

I can do the job right!

Çok düzgün dişlerin var.

You have very straight teeth.

Kızlar düzgün biçimde giyinmediler.

The girls weren't dressed properly.

Eviniz düzgün sigortalı mı?

Is your home properly insured?

Onun düzgün olacağını düşündüm.

- I thought it would be neat.
- I thought that it would be neat.

Tom düzgün bir konuşmacıydı.

Tom was a smooth talker.

Hep çok düzgün giyiniyorsun.

You're always very neatly dressed.

Düzgün bir iş bulamıyorum.

I can't find a decent job.

Komik ve düzgün biri olduğumu

He knew I was funny and clean

Birçok aile düzgün desteği olsaydı

Most have families who could be caring for them

Düzgün bir yolda sürmek güzel.

It's nice to drive on a smooth road.

Onun odası her zaman düzgün.

His room is always in good order.

Tom düzgün bir çocuğa benziyor.

Tom seems like a decent kid.

Hadi bunu doğru düzgün yapalım.

Let's do this properly.

Hiçbir şeyi doğru düzgün yapamıyorum.

I can't seem to do anything right.

Gerçekten düzgün bir konuşmacısın, Tom.

You really are a smooth talker, Tom.

Çok düzgün yazıyorsun, değil mi?

You write very neatly, don't you?

Söyleyeceklerimi düzgün bir şekilde dinle.

Properly listen to what I'm going to say.

Ben düzgün şeyler ayarlamak istiyorum.

I'd like to set things straight.

İş düzgün bir şekilde ilerledi.

The work progressed smoothly.

Bunu düzgün biçimde yapmıyor muyum?

Am I not doing this properly?

Tom'un saçı düzgün biçimde taranmıştır.

Tom's hair is neatly combed.

Tom düzgün biçimde yemek yemiyor.

Tom hasn't been eating properly.

Mary düzgün vücutlu bir kadın.

Mary is a curvy woman.

Ama sorularını doğru düzgün sormaktan yoksundular

but lacked the ability to ask their questions properly

Onun düzgün bir el yazısı vardır.

She has very neat handwriting.

Bizim yurdun ısıtma sistemi düzgün çalışmıyor.

Our dorm's heating system isn't working properly.

Makinenin neden düzgün çalışmadığını bulmak zorundayız.

We have to figure out why the machine isn't working properly.

Düzgün bir şekilde yapılan işleri severim.

I like things done properly.

Tom'un, yaşına göre fiziği oldukça düzgün.

Tom is in pretty good shape for his age.

Tom her zaman çok düzgün giyimlidir.

Tom is always very neatly dressed.

Tom düzgün bir işi olmasını diledi.

Tom wished he had a decent job.

- Tom düzgün giyimlidir.
- Tom temiz giyinendir.

Tom is neatly dressed.

Tom'un çok düzgün el yazısı var.

Tom has very neat handwriting.

Her şeyi düzgün biçimde yapmak istiyorum.

I'd like to do things properly.

Tom düzgün bir konuşmacı, değil mi?

Tom is a smooth talker, isn't he?

Düzgün bir şekilde eğitilirse müzikal yetenek geliştirilebilir.

Musical talent can be developed if it's properly trained.

"Ne oldu?" "Hoparlörler düzgün bir biçimde çalışmıyor."

"What's happened?" "The speakers aren't working properly."

Ben bunun düzgün bir fikir olduğunu düşünüyorum.

I think it's a neat idea.

Düzgün eğitilmiş maymun bir sürü oyun yapabilecek.

The monkey, trained properly, will be able to do a lot of tricks.

Tom'un bunu düzgün bir şekilde yapacağını biliyordum.

- I knew Tom would do it properly.
- I knew that Tom would do it properly.

Polislik bir çok farklı kanalın düzgün işlemesini sağlıyor.

policing operates on many different channels.

Bir tünel kazıp düzgün bir kar mağarası yapabiliriz.

Dig a tunnel and actually make a proper snow cave.

Eğer işi düzgün kotaramazsa eş değil, aş olur.

If he doesn't get this right, he'll end up as a meal, not a mate.

Yiyecekleri iyi çiğneyin, böylece o düzgün şekilde sindirilebilir.

Chew your food well so it can be digested properly.

Benim ideal kadınım, düzgün, akıllı ve çok dillidir.

My ideal woman is shapely, intelligent and a polyglot.

Umarız işler bir dahaki sefere daha düzgün gider.

Let's hope things go more smoothly the next time.

İyi sağlık düzgün beslenme ve ölçülü egzersizden ibarettir.

Good health consists of proper eating and moderate exercise.

Tom çalışanlarına düzgün bir şekilde nasıl davranacağını bilmiyor.

Tom doesn't know how to treat his employees properly.

- Düzgün bir şekilde eğitilmedik.
- Uygun bir biçimde eğitilmedik.

We haven't been properly trained.

Hastanede haplar almama rağmen onları düzgün şekilde kullanmadım.

Although I received pills at the hospital, I never took them properly.

- Hiçbir şeyi doğru düzgün yapamıyorum.
- Hiçbir şey beceremiyorum.

I can never do anything right.

Ne diyorsunuz? Çürümüş etle düzgün bir tuzak mı kuralım

So, what do you reckon? Do we try and make a proper trap with some rotten meat,

Eğer bir hata yaparsanız, sadece düzgün bir şekilde çiziniz.

If you make a mistake, just cross it out neatly.

- Tom prezentabl, değil mi?
- Tom düzgün görünüşlü, değil mi?

Tom is presentable, isn't he?

Bu paketi benim için düzgün bir şekilde sarar mısın?

Will you wrap this package neatly for me?

- O her zaman temiz giyinir.
- O her zaman düzgün giyinir.

She is always neatly dressed.

Kendi anadilini bile doğru düzgün kullanamayan insanları görmek çok üzücü.

It is rather sad to see people who can't even use their mother tongue correctly.

İnsanların isimlerini düzgün telaffuz edemedikleri ülkeleri istila etmesine izin verilmemelidir.

- It should be forbidden to invade countries whose names one can't pronounce correctly.
- People shouldn't be allowed to invade countries whose names they can't pronounce correctly.

Kuvvetlerini geriye çekip kampın dış hattında düzgün bir mevzi almalarını sağlıyor.

He pulls them back and arrays them in a line outside the camp.

Kapı uymuyorsa, düzgün şekilde kapanana kadar ahşabı biraz rendelemek zorunda kalabilirsin.

If the door doesn't fit, you might have to shave off a bit of the wood until it closes properly.

Onun kraliyet ailesinin saflarına düzgün girişi bu korkuların giderilmesine yardımcı olacaktır.

Her smooth entry into the ranks of the royal family will help to dispel these fears.

- Kızların her biri düzgün bir şekilde giyinmişti.
- Kızların her biri özenle giyinmişti.

Each of the girls was dressed neatly.

Ve Jomsviking, çok düzgün bir şekilde 'diğerlerini de bırakmadıkça bunu kabul edemezsin' diyor

And the Jomsviking, very properly says ‘can't accept that unless you let all the others

şeffaf yasalar yaptığınızda ve şirketler için düzgün bir çatı oluşturduğunuzda ne olduğunu görebiliyor.

see firsthand what happens when you have transparent laws and a good framework for companies.

Otobüs durağında,insanlar düzgün bir şekilde sırada beklediler.Filhakika otobüs durur durmaz sıra bozuldu.

At the bus stop, people waited in orderly lines, but as soon as the bus pulled up, the line broke up.

- Sen şişman değilsin. Sen kıvrımlı hatlara sahipsin.
- Sen şişman değilsin. Sen düzgün vücutlusun.

You're not fat. You're curvy.

- Sen düzgün vücutlu değilsin. Sen şişmansın.
- Sen kıvrımlı hatlara sahip değilsin. Sen şişmansın.

You're not curvy. You're fat.

Tom motor yağını nasıl düzgün bir şekilde atacağını ve asla rögara atmadığını biliyordu.

Tom knew how to properly dispose of motor oil and never dumped it down the storm drain.

Etkili olabilmeleri için, onlara düzgün bir şekilde ödeme yapılmalı, giydirilmeli ve beslenmelidir - Fransız Cumhuriyeti'nin

to be effective, they must be properly paid, clothed and fed – something the French Republic

. Kendi adamlarına düzgün bir şekilde ödeme yapılmasını ve beslenmesini sağlamak için ilk önceliği yaptı

He made it his first priority to ensure his own men were properly paid and fed – something

Kilo vermek istiyorsan, öyleyse yapacak en iyi şey düzgün yemek ve çok egzersiz yapmak.

If you want to lose weight, then the best thing to do is to eat properly and get a lot of exercise.

- Onu iyi yap ya da onu yapma.
- Şunu ya doğru düzgün yap ya da hiç yapma.

Do it well or don't do it.

Yabancı aksan sendromu henüz açıklanamayan, hastanın anadilini daha fazla düzgün şekilde telaffuz edemeyip yabancı bir aksanla konuşmaya başlamasıyla vuku bulan tıbbi bir durumdur.

Foreign accent syndrome is an as-yet unexplained medical condition where the patient can no longer pronounce his mother tongue correctly and seems to have a foreign accent.