Translation of "Bara" in English

Bara gidiyorum.

I'm going to the pub.

bara gitmeye hazırlanıyordum.

as was my custom.

Şimdi bara gidelim.

Let's go to the bar now.

Polisler bara girdiler.

The police charged into the bar.

Tom bara girdi.

Tom walked into the bar.

Biz bara gidiyoruz.

We're going to the bar.

Bara geri döndüm.

I went back to the bar.

Sami bara geldi.

Sami came to the bar.

Bir bara gidiyorlar.

They go to a bar.

O, bara kabul edildi.

She was admitted to the bar.

Tom sırtını bara dayadı.

Tom leaned back against the bar.

Bu bir bara benziyor.

It looks like a bar.

Tom'un bara giremeyeceğini biliyordum.

- I knew that Tom wouldn't be able to get into the bar.
- I knew Tom wouldn't be able to get into the bar.

Onlar bir bara gittiler.

They went to a bar.

Tom yerel bara takılır.

Tom hangs out at the local bar.

Herkes aynı bara gitti.

Everybody went to the same bar.

- Sami bir eşcinsel bara gitti.
- Sami bir gay bara gitti.

Sami went to a gay bar.

Akşamüstü güzel bir bara gideceğiz.

We are going to a nice bar in the evening.

Lütfen bir bara ihtiyacım var!

Please!! I need a pub!

Bu sokaktaki her bara gidiyoruz.

We are going to every bar on this street.

Sami bütün hayatında bara gitmedi.

Sami has never been to a bar in his whole entire life.

O, reşit olmayan arkadaşını bara götürmedi.

He didn't get his underage friend into the bar.

Daha önce bu bara gittin mi?

Have you been to this pub before?

Tom işten eve giderken bara uğradı.

Tom dropped in at the pub on his way home from work.

Tom ve ben bara geri gittik.

Tom and I went back to the bar.

Sami, kahvaltı etmek için bara geldi.

Sami came to the bar to eat breakfast.

Tom bir içki içmek için bara gitti.

Tom went to the bar to get a drink.

Benim dışımda, üç arkadaşım bara kabul edildi.

Three of my friends, besides me, were admitted to the bar.

Arkadaşlarım ve ben sık sık bara gideriz.

My friends and I often go to the bar.

Bizi takip et. Biz en yakın bara gidiyoruz.

Follow us. We're headed to the nearest bar.

O bara bir daha adım atmanı asla istemiyorum.

I never want you to step foot in that bar again.

Tom bara girdi ve Mary'nin yanındaki tabureye oturdu.

Tom entered the bar and sat on the stool next to Mary.

Tom bara gitti ve bir içki sipariş verdi.

Tom went up to the bar and ordered a drink.

Hemen şimdi bir suşi bara gitmeye ne dersin?

How about going to a sushi bar right now?

Tom bara giderdi ve derhal üç bira ısmarlardı.

Tom used to walk into the bar and order three beers right off.

Sınavı geçersen bira içmek için bara gitmemize ne dersin?

If you pass the exam, how about we go to the bar to drink beer?

O, bara girmek için bir sahte kimlik kartı kullandı.

She used a fake identification card to get into the bar.

Çince sınavını geçsen de geçmesen de bira içmeye bara gidelim.

Whether you pass the Chinese exam or not, let's go to the bar to drink beer.

Birkaç yaş daha büyük olsaydım, onlar bara girmeme izin verirdi.

- If only I'd been a couple of years older, they would've let me into the bar.
- If only I'd been a couple of years older, they would have let me into the bar.

Ben bara girdiğimde müzik kutusunda hüzünlü bir müzik çaldığını duydum.

As I entered the bar, I heard a sad song playing on the jukebox.

Bugün Tom ve diğerleriyle bir karaoke bara gidiyorum. Geliyor musun?

I'm going with Tom and the others to a karaoke bar today. Are you coming?

O bara gideceğimi düşündüm ama onlar benim içeri girmeme izin vermedi.

- I thought I was going to get into that bar, but they wouldn't let me in.
- I thought that I was going to get into that bar, but they wouldn't let me in.

Tom ve John bazı kızları almak için dün gece bara gittiler.

Tom and John went to the bar last night to pick up some girls.

Bu akşam yeni bir bara gidiyoruz. Sen de bizimle gelmek ister misin?

We're going to a new bar tonight. Do you want to come along?

Tom'un yapacak bir işi yoktu, bu yüzden birkaç bira için bara gitti.

Tom was at a loose end, so he went to the pub for a few beers.

Bir at bir bara girer. Barmen "Neden bu kadar uzun bir yüz?" diye sorar.

A horse walks into a bar. The bartender asks, "Why such a long face?"