Translation of "Azalıyor" in English

0.005 sec.

Examples of using "Azalıyor" in a sentence and their english translations:

Zaman azalıyor.

Time is running out.

Vakit azalıyor.

Time is getting short.

Yağ azalıyor.

Oil is running short.

Satışlarımız azalıyor.

Our sales are decreasing.

Ağırlık azalıyor.

The weight is decreasing.

Suç azalıyor.

Crime is down.

Seçeneklerimiz azalıyor.

We're running out of options.

Popüleritesi azalıyor.

It's popularity is decreasing.

Yiyecek azalıyor.

- Food is running low.
- Food is running out.

Yiyeceğimiz azalıyor.

Tom is running out of food.

Onun popülaritesi azalıyor.

His popularity is waning.

Tüketici güveni azalıyor.

Consumer confidence is plummeting.

Japonya'nın nüfusu azalıyor.

Japan's population is declining.

Japonya'nın pirinç tüketimi azalıyor.

Japan's consumption of rice is decreasing.

- Zamanımız tükeniyor.
- Zamanımız azalıyor.

We're running out of time.

Bu şehrin nüfusu azalıyor.

The population of this city has decreased.

Püskürme azalıyor gibi görünüyor.

The eruption seems to be waning.

Biraz küçültülerek büyük oranda azalıyor,

if the plate or the box size is reduced a little,

Doğum oranı son zamanlarda azalıyor.

The birth rate has been decreasing recently.

Bu el fenerinin ışığı azalıyor.

This flashlight is getting dim.

Sana olan sevgim gitgide azalıyor.

I like you less and less.

Öğrencilerin sayısı her geçen yıl azalıyor.

The number of students is decreasing year by year.

Biyolojik çeşitlilik dünya çapında hızla azalıyor.

Biodiversity is declining rapidly throughout the world.

Bu şehrin nüfusu her yıl azalıyor.

The population of this city is decreasing every year.

- Artık zaman tükeniyor.
- Zaman azalıyor artık.

Time is running short now.

Facebook'un gençler arasındaki popülerliği hızla azalıyor.

Facebook's popularity among teenagers is declining rapidly.

Kış yaklaştıkça vahşi doğada yiyecek iyice azalıyor.

In the wild, food becomes scarcer as winter approaches.

- Haşarat giderek azaldı.
- Böcekler git gide azalıyor.

There are fewer and fewer insects.

Orta yaşlarda azalmaya başlıyor ve menopoz boyunca azalıyor,

start fading in midlife, during menopause,

Olay şu, daha çok davranış iteklendikçe uyumsuzluklar azalıyor.

The point is, dissonance goes down as more behaviors are nudged.

Garip bir şekilde, öğrencilerin sayısı her yıl azalıyor.

Strangely, the number of students is decreasing each year.

Japonya'nın dış yardımları yurttaki ekonomik yavaşlamadan dolayı kısmen azalıyor.

Japan's foreign aid is decreasing in part because of an economic slowdown at home.

- Bu ülkenin nüfusu giderek azalıyor.
- Bu ülkenin nüfusu giderek azalmaktadır.

The population of this country is gradually diminishing.

- Bu bölgede ormanlar gittikçe azalıyor.
- Bu alan yavaş yavaş ormansızlaştırılıyor.

This area is gradually being deforested.