Translation of "Ayrılmak" in English

0.017 sec.

Examples of using "Ayrılmak" in a sentence and their english translations:

Ayrılmak istemiyorum.

I don't want to quit.

Ayrılmak üzereydim.

I was about to leave.

Ayrılmak zorundayız.

We have to split.

Ayrılmak zor.

Leaving is hard.

Ayrılmak istedim.

I wanted to quit.

Ayrılmak istemedim.

I didn't want to leave.

Ayrılmak zorundayız!

We have to leave!

- Sami ayrılmak istemedi.
- Sami ayrılmak istemiyordu.

Sami didn't want to leave.

O, ayrılmak üzereydi.

- She was on the point of leaving.
- She was about to leave.

Ben ayrılmak üzereyim.

I'm about to leave.

Yarın ayrılmak zorundayız.

- We must leave tomorrow!
- We have to leave tomorrow!

Onlar ayrılmak üzereler.

They're about to leave.

Buradan ayrılmak üzereyim.

- I am about to leave here.
- I'm about to leave here.

Buradan ayrılmak üzereyiz.

We are about to leave here.

Evimden ayrılmak üzereydim.

I was about to leave my house.

O ayrılmak üzere.

- She is about to leave.
- She's about to leave.

Boston'dan ayrılmak zorundasın.

- You have to leave Boston.
- You should leave Boston.

Bugün ayrılmak istiyorum.

I want to leave today.

Tom ayrılmak istemedi.

Tom didn't want to leave.

Senden ayrılmak istemiyorum.

I don't want to leave you.

Kasabadan ayrılmak istemiyorum.

I don't want to leave town.

Boston'dan ayrılmak istemiyorum.

I don't want to leave Boston.

Ayrılmak zorunda kaldım.

I had to leave.

Tom ayrılmak istiyordu.

- Tom wanted to leave.
- Tom wanted to go.
- Tom wanted to walk.

Biz ayrılmak istemiyoruz.

We don't want to be separated.

Boston'dan ayrılmak istiyorum.

I want to leave Boston.

Şimdi ayrılmak zorundasın.

You have to leave now.

Okuldan ayrılmak zorundayım.

I have to leave school.

Evden ayrılmak üzereydi.

She was about to leave the house.

Boston'dan ayrılmak zorundayım.

I've got to leave Boston.

Otobüs ayrılmak üzereydi.

The bus was about to leave.

Karısından ayrılmak istiyor.

He wants to separate from his wife.

Ayrılmak zorunda değildin.

You didn't have to leave.

Okuldan ayrılmak istiyorum.

I want to leave school.

Biz ayrılmak zorundaydık.

We had to leave.

Ondan ayrılmak istemiyorum.

I don't want to leave him.

Biz ayrılmak istiyoruz.

We would like to leave.

Sonunda ayrılmak zamanı.

It's finally time to leave.

Onlar ayrılmak istemiyorlar.

They don't want to leave.

Ayrılmak ister misin?

Would you like to leave?

Yakında ayrılmak isterim.

- I want to leave soon.
- I'd like to leave soon.

Evden ayrılmak istemiyorum.

I don't want to leave the house.

Hiç ayrılmak istemiyorum.

I don't ever want to leave.

Boston'dan ayrılmak niyetindeyim.

I intend to leave Boston.

Erken ayrılmak istedim.

I wanted to leave early.

Erken ayrılmak istiyorum.

- I'd love to leave early.
- I'd like to leave early.
- I intend to leave early.

Erken ayrılmak zorundayız.

We have to leave early.

Tom ayrılmak istiyor.

Tom wants to leave.

Sami ayrılmak istiyor.

- Sami wants to quit.
- Sami wants to leave.

Tom ayrılmak istemiyor.

Tom doesn't want to quit.

Topluluklarından ayrılmak zorunda değiller.

without them ever having to leave their own communities.

Tren istasyondan ayrılmak üzereydi.

The train was about to leave the station.

Ben yakında ayrılmak zorundayım.

I've got to leave soon.

Yarın sabah ayrılmak istiyorum.

I'd like to check out tomorrow morning.

Partiden ayrılmak için sabırsızlanıyordu.

She was impatient to leave the party.

Tom ayrılmak için isteksizdir.

Tom is reluctant to leave.

Asla Boston'dan ayrılmak istemedim.

I never wanted to leave Boston.

Şimdi ayrılmak mı istiyorsun?

Do you want to leave now?

Ben Tom'dan ayrılmak istemiyorum.

I don't want to leave Tom.

Sen neden ayrılmak istiyorsun?

- Why would you want to leave?
- Why do you want to leave?

Kim buradan ayrılmak isterdi?

Who'd ever want to leave here?

Tom Mary'den ayrılmak istemiyor.

Tom doesn't want to leave Mary.

Tom avukatlıktan ayrılmak istedi.

Tom wanted to quit practicing law.

İş tamamlanmadan ayrılmak istemedim.

I didn't want to leave before the work was completed.

Çabucak ayrılmak zorunda kaldık.

We had to leave quickly.

Buradan hemen ayrılmak zorundasın.

You have to leave here now.

Tom erken ayrılmak istedi.

Tom wanted to leave early.

O, evinden ayrılmak istemedi.

He didn't want to part with his house.

Tom'un ayrılmak istediğini sanmıyorum.

- I don't think Tom wants to leave.
- I don't think that Tom wants to leave.

Ayrılmak için çok erken.

It's too early to leave.

Ve şimdi ayrılmak zorundasın.

And now you have to leave.

Hemen buradan ayrılmak zorundasın.

You have to leave here at once.

Hemen buradan ayrılmak zorundayız.

We have to leave here at once.

Yağmur yağdığında ayrılmak üzereydik.

We were just about to leave when it rained.

Ben erken ayrılmak istiyorum.

I want to leave early.

Tom evden ayrılmak üzereydi.

Tom was about to leave the house.

O ayrılmak üzereyken vedalaştı.

He said farewell as he was about to leave.

Mary ile ayrılmak istemedim.

I didn't want to split up with Mary.

Tom ayrılmak için hazırdı.

Tom was ready to quit.

Biz erken ayrılmak zorundayız.

We've got to leave early.

Sen ayrılmak zorunda değilsin.

You don't have to leave.

Tom ayrılmak için kalktı.

Tom got up to leave.

Erken ayrılmak zorunda kalabiliriz.

We may have to leave early.