Translation of "Atları" in English

Atları severim.

- I like horses.
- I love horses.

Atları besledim.

I fed the horses.

Tom atları sever.

- Tom loves horses.
- Tom is a horse lover.

Tom atları seviyor.

Tom likes horses.

Kız atları seviyor.

The girl likes horses.

Atları nasıl sevemiyorsun?

How can you not like horses?

Neden atları seviyorsun?

Why do you like horses?

Atları görmek istiyorum.

I want to see the horses.

Atları sever misin?

- Do you like horses?
- Do you guys like horses?

Tom atları biliyor.

Tom knows horses.

Tom atları seviyordu.

Tom liked horses.

Arap atları yetiştiriyorlar.

They raise Arabian horses.

Tom atları severdi.

Tom loved horses.

Leyla atları sevdi.

Layla loved horses.

Bunlar kimin atları?

Whose horses are those?

Mary atları sever.

- Mary likes horses.
- Mary loves horses.

Tom Arap atları yetiştirir.

Tom raises Arabian horses.

Bütün kızlar atları sever.

All girls love horses.

Bütün kızlar atları seviyor.

All girls love horses.

Çoğu yarış atları safkandır.

Most race horses are thoroughbreds.

Her zaman atları sevdim.

I've always loved horses.

Adam, atları suya götürür.

The man takes the horses to the water.

Ben gerçekten atları sevmiyorum.

I don't really like horses.

Ben Arap atları yetiştiriyorum.

I raise Arabian horses.

O, Arap atları yetiştirir.

She raises Arabian horses.

Mary, Arap atları yetiştiriyor.

Mary raises Arabian horses.

Biz Arap atları yetiştiririz.

We raise Arabian horses.

Tom atları iyi kullanır.

Tom handles horses well.

Tom atları ahıra götürdü.

Tom took the horses to the barn.

Tom atları direğe bağladı.

Tom tied the horses to the post.

Mary atları parmaklığa bağladı.

Tom tied the horses to the rail.

Sami ahırlardaki atları vurdu.

Sami shot the horses in the stables.

O atları iyi idare eder.

He handles horses well.

Siz beyler atları sever misiniz?

Do you guys like horses?

Onlar atları ve sığırları çaldı.

They stole horses and cattle.

O, sığır ve atları besler.

He breeds cattle and horses.

Mary atları bağlama direğine bağladı.

Mary tied the horses to the hitching post.

Tom atları sever, değil mi?

Tom likes horses, doesn't he?

Mary atları sever, değil mi?

Mary likes horses, doesn't she?

Sen Arap atları yetiştiriyorsun, değil mi?

You raise Arabian horses, don't you?

Tom atları beslemek için dışarı çıktı.

Tom has gone out to feed the horses.

Onların çiftliğinde beş farklı türde atları var.

They have five different kinds of horses on their farm.

Bir akarsu geçerken atları asla takas etme.

Never swap horses while crossing a stream.

Fadıl, Güney Arizona'da atları tımar edip yetiştirdi.

Fadil groomed and raised horses in southern Arizona.

Tom atları ahırdan çıkarmak için acele etti.

Tom hurried to get the horses out of the barn.

Burası bir binicilik kasabasıdır! Atları her yerde göreceksiniz.

This is an equestrian town! You will see horses everywhere.

Babamın bir çiftliği ve cins sığırları ve atları var.

My father has a ranch and breeds cattle and horses.

1750'lere kadar Great Plains'in tüm kabilelerinin atları vardı.

By the 1750s, all the tribes of the Great Plains had horses.