Translation of "Şarabı" in English

0.015 sec.

Examples of using "Şarabı" in a sentence and their english translations:

- Ben şarabı içtim.
- Şarabı içtim.

I drank the wine.

Şarabı açalım.

Let's open the wine.

Şarabı getireceğim.

I'll bring the wine.

Şarabı alacağım.

I'll get the wine.

Şarabı severim.

I like wine.

Şarabı seçtim.

I chose the wine.

Şarabı suyla bozmamalısın.

You should not adulterate wine with water.

Onun şarabı var.

He has wine.

Bu kimin şarabı?

Whose wine is this?

Onların şarabı var.

They have wine.

Bana şarabı uzat.

Pass me the wine.

Onlar şarabı şişeledi.

They bottled the wine.

Kırmızı şarabı seviyorum.

I like red wine.

Avrupalılar şarabı seviyor.

Europeans love wine.

Şarabı bardağa doldurabilirsin.

You can pour the wine into the glass.

- Kırmızı şarabı mı yoksa beyaz şarabı mı tercih edersin?
- Kırmızı şarabı mı yoksa beyaz şarabı mı tercih edersiniz?

Do you prefer red wine or white wine?

Tom, İspanyol şarabı ve Şili şarabı arasındaki farkı söyleyemez.

Tom can't tell the difference between Spanish wine and Chilean wine.

Biz palmiye şarabı üretiyoruz.

We produce palm wine.

Kırmızı şarabı beğeniyor musun?

Do you like red wine?

Bana şarabı uzat lütfen.

Pass me the wine, please.

Şarabı açacağım ve havalandıracağım.

I'm going to open the wine and let it breathe.

Bu şarabı çok seviyorum.

I really like this wine a lot.

Hangi şarabı tavsiye edersin?

Which wine would you recommend?

Şarabı burada bizimle bırak.

Leave the wine here with us.

Beyaz şarabı beğeniyor musun?

Do you like the white wine?

Bir şişe şarabı paylaşalım.

Let's split a bottle of wine.

- Şarabı severim.
- Şarap severim.

I like wine.

Kırmızı şarabı tercih ederim.

I prefer red wine.

Tom bütün şarabı içti.

Tom drank all the wine.

Bütün şarabı kim içti?

Who drank all the wine?

- Tom'un bu şarabı seveceğinden eminim.
- Eminim Tom bu şarabı beğenecek.

I'm sure Tom will like this wine.

- Sanırım Tom bu şarabı sevecek.
- Bence Tom bu şarabı beğenecek.

- I think Tom will like this wine.
- I think that Tom will like this wine.

O, bir bardak şarabı boşalttı.

He emptied a glass of wine.

Kırmızı şarabı beyaza tercih ederim.

- I like red wine better than white.
- I prefer red wine to white.

Bu şarabı gerçekten çok seviyorum.

I really like this wine a lot.

Bu bir Fransız şarabı mı?

Is it a French wine?

Biraz elma şarabı istiyorum, lütfen.

I'd like some cider, please.

Şarabı bitirdim ve bardağı koydum.

I finished the wine and set down the glass.

Kırmızı şarabı seviyorsun, değil mi?

You like red wine, don't you?

Tom kendisine döktüğüm şarabı içmedi.

Tom didn't drink the wine I poured for him.

Tom bütün şarabı içti mi?

Did Tom drink all the wine?

Tom kırmızı şarabı çok sevmez.

Tom doesn't like red wine very much.

Ben şarabı daha çok soğutmak istiyorum.

I want to chill the wine more.

Biz bir şişe roze şarabı istiyoruz.

We'd like a bottle of rosé.

Kırmızı şarabı beyazdan daha çok severim.

I like red wine better than white.

Beyaz şarabı kırmızıdan daha çok severim.

I like white wine better than red.

Tom kırmızı şarabı döktüğünü kabul etti.

Tom admitted to spilling the red wine.

Tom'un zaten üç bardak şarabı vardı.

Tom has had three glasses of wine already.

Aldığım tüm şarabı içmedin, değil mi?

You didn't drink all the wine that I bought, did you?

Kırmızı şarabı beyaz şaraba tercih ederim.

I prefer red wine to white wine.

Tom, kırmızı şarabı tercih ettiğini söyledi.

- Tom said he prefers red wine.
- Tom said that he prefers red wine.

Beyaz şarabı kırmızı şaraptan daha çok seviyorum.

I like white wine better than red wine.

Kırmızı şarabı beyaz şaraptan daha fazla severim

- I like red wine better than white.
- I like red wine better than white wine.

- Tom şarabı tattı.
- Tom şarabın tadına baktı.

Tom tasted the wine.

Tom kırmızı şarabı, beyaz şaraba tercih eder.

Tom prefers red wine to white wine.

Bu şarabı özel bir gün için saklıyordum.

I've been saving this bottle of wine for a special occasion.

Geçmişte şarabı sevmezdim ama şimdi ona bağımlıyım.

I did not like wine in the past, but now I am addicted to it.

Tom Mary'nin onun için doldurduğu şarabı yudumladı.

Tom sipped the wine that Mary had poured for him.

Ben kırmızı üzerine beyaz şarabı tercih ederim.

I prefer the white wine over the red.

Tom ne birayı ne de şarabı sever.

Tom doesn't like either beer or wine.

Tom ara sıra bir bardak şarabı sever.

Tom enjoys a glass of wine every now and then.

Tom Fransız şarabı için bir tat geliştirdi.

Tom developed a taste for French wine.

Tom ne birayı ne de şarabı seviyor.

Tom likes neither beer nor wine.

Tom bana kırmızı şarabı tercih ettiğini söyledi.

- Tom told me he preferred red wine.
- Tom told me that he preferred red wine.

- Sen beyaz şarabı mı kırmızı şarabı mı tercih edersin?
- Beyaz mı, yoksa kırmızı şarap mı tercih edersin?

- Do you prefer white wine or red wine?
- Do you prefer white or red wine?

Kırmızı mı yoksa beyaz şarabı mı tercih edersin?

Do you prefer red or white wine?

Tom, Mary'nin onun için doldurduğu beyaz şarabı içti.

Tom drank the white wine Mary poured for him.

Tom Mary'ye hangi şarabı daha çok sevdiğini sordu.

Tom asked Mary which wine she liked better.

Ben kırmızı şarabı beyaz şaraptan daha çok seviyorum.

I like red wine much more than white wine.

Neden bugüne kadar böyle mükemmel bir şarabı sakladın?

Why have you kept such an excellent wine back till now?

Tom bütün bir şişe şarabı kendisi mi içti?

Did Tom drink the whole bottle of wine by himself?

Şarabı plastik bir torbaya koydum ve buzlu suya batırdım.

I poured the wine in a plastic bag and then dipped it in ice water.

Tom Mary'nin bir şişe şarabı kime vermek istediğini biliyordu.

Tom knew who Mary wanted to give the bottle of wine to.

- Biraz elma suyu ister misiniz?
- Biraz elma şarabı ister misiniz?

Would you like some cider?

Beyaz şarabı onu servis etmeden önce soğutsan daha iyi olur.

It's better to chill white wine before you serve it.

Tom kırmızı şarabı sevmezdi, ama şimdi neredeyse her gün içiyor.

Tom didn't use to like red wine, but now he drinks it almost every day.

Hatta, Camembert Peyniri yada Ribera Del Duero şarabı neredeyse heryerde bulunuyor.

In fact, things like Camembert Cheese or RIBERA DEL DUERO wine can be found almost everywhere.

Şarabı, kadını ve şarkıyı sevmeyen bütün ömrü boyunca bir aptal kalır.

He who loves not wine, woman and songs, remains a fool his whole life long.

Tom ve Mary akşam yemeğinden sonra bir şişe kırmızı şarabı paylaştı.

Tom and Mary split a bottle of red wine after dinner.

İlk olarak Valparaíso'daki İspanyol limanını vurdu. Oradan Şilili altını ve şarabı çaldı.

First he hit the Spanish port of Valparaíso, where he took Chilean gold and wine.

- Şaraptan hoşlanmazdım fakat şimdi çok hoşlanıyorum.
- Şarabı sevmezdim fakat şimdi çok seviyorum.

- I didn't use to like wine, but now I'm quite fond of it.
- I didn't use to like wine, but now I like it a lot.
- I did not like wine in the past, but now I am addicted to it.

Tek yapmak istediğim burada oturmak ve bu bir şişe şarabı seninle içmek.

All I want to do is sit here and drink this bottle of wine with you.