Translation of "Göze" in Dutch

0.009 sec.

Examples of using "Göze" in a sentence and their dutch translations:

Onu göze alamayız.

We kunnen het niet riskeren.

Göze almak zorundayım.

Ik moet de gelegenheid aangrijpen.

Karşılaşma riskini göze alamıyorlar.

met potentieel meer geavanceerde en vijandige buren.

O evlenmeyi göze alamaz.

Hij kan het zich niet veroorloven om te trouwen.

Tekrar yakalanmayı göze alamam.

Ik kan niet riskeren weer gepakt te worden.

Göze göz, dişe diş.

- Oog om oog en tand om tand.
- Oog om oog, tand om tand.

O, onu göze alamaz.

Hij kan het zich niet veroorloven.

Bu tarantulanın kaçmasını göze alamayız.

We mogen deze tarantula niet laten ontsnappen.

Karanlığa rağmen... ...uyumayı göze alamazlar.

Ondanks het donker... ...kunnen ze niet slapen.

Yeni bir arabayı göze alamam.

Ik kan mij geen nieuwe auto veroorloven.

Bir araba almayı göze alamam.

Ik kan me niet veroorloven een auto te kopen.

O kadar çok ödemeyi göze alamam.

Ik kan me niet veroorloven zoveel te betalen.

Pahalı bir araba almayı göze alamam.

Ik kan mij niet veroorloven een dure auto te kopen.

Kaybetmeyi göze alabileceğim bir giysi parçası almalıyım.

Ik wil een kledingstuk kiezen... ...dat ik wel kwijt kan.

Böylesine pahalı bir arabayı almayı göze alamam.

Ik kan me niet veroorloven om zo'n dure auto te kopen.

Tom kullanılmış bir arabayı bile almayı göze alamaz.

Tom kan het niet veroorloven om zelfs een tweedehands auto te kopen.

Peki onlardan biriyle göz göze gelecek olursanız ne olacak?

...maar wat doe je als je er ooit oog in oog mee komt te staan?

- Her olasılığı göze aldılar.
- Her olasılığı göz önünde bulundurdular.

Ze hebben met alle mogelijkheden rekening gehouden.

Ben böylesine pahalı bir restoranda yemek yemeği göze alamam.

- Ik kan het mij niet veroorloven om in zo'n duur restaurant te eten.
- Ik kan het mij niet veroorloven in zo een duur restaurant te eten.

Ben bu sene tatile gitmeyi göze alamam çünkü beş parasızım

Ik kan me dit jaar niet veroorloven op vakantie te gaan, omdat ik blut ben.

- Ziyan edecek tek kuruşum yok.
- Tek bir yeni boşa harcamayı göze alamam.

Ik kan het me niet veroorloven om ook maar één yen te verspillen.

- Yeni bir bisiklet almayı göze alamam.
- Yeni bir bisiklet almaya bütçem elvermez.

Ik kan me geen nieuwe fiets veroorloven.

- Yeni bir arabayı göze alamam.
- Yeni bir arabaya gücüm yetmez.
- Yeni bir arabaya param yetmez.

Ik kan mij geen nieuwe auto veroorloven.

- Kullanılmış bir araba almayı göze alamam.
- İkinci el araba almaya param yetmez.
- İkinci el araba alacak param yok.

- Ik kan me niet veroorloven een tweedehands auto te kopen.
- Ik kan me niet permitteren een tweedehandsauto te kopen.