Translation of "Göz" in Dutch

0.019 sec.

Examples of using "Göz" in a sentence and their dutch translations:

Göz kırptım.

Ik knipoogde.

- Ona bir göz at.
- Şuna bir göz atın.
- Şuna bir göz at.

Kijk daar eens naar.

Bir göz atalım.

Laten we er even naar kijken.

Tom göz kırptı.

Tom knipperde met zijn ogen.

Göz randevum var.

Ik heb een afspraak bij de oogarts.

Göz yaşlarınızı kurulayın.

Droog je tranen.

Bir göz at.

- Neem een kijkje.
- Kijk eens.

Bir göz atacağım.

Ik zal ernaar kijken.

O göz kırptı.

- Hij knipperde.
- Hij heeft geknipperd.

Bir göz atayım.

Laat me even kijken.

- Bunlara bir göz atın.
- Bunlara bir göz at.

Kijk eens naar deze.

- Oraya bir göz atın.
- Oraya bir göz at.

Kijk eens hier in.

Hadi, bir göz atalım!

Laten we gaan kijken.

Çantaya göz kulak olun.

- Hou de tassen in de gaten.
- Houd de tassen in de gaten.

Buna bir göz at.

Kijk eens naar dit.

Tom, Mary'ye göz kırptı.

Tom knipoogde naar Mary.

Tom'a göz kulak ol.

Houd Tom in de gaten.

Ne yaptığına göz yumamam.

Ik kan hetgeen je deed niet goedkeuren.

Onu göz ardı edemem.

- Dat kan ik niet uitsluiten.
- Ik kan dat niet uitsluiten.

Kendinize göz kulak olun!

- Kijk uit!
- Let op!
- Wees op je hoede.

Etrafa bir göz at.

Kijk eens rond.

Çevrenize bir göz atın.

- Kijk om je heen.
- Kijk eens om je heen.

Buraya bir göz atın.

Kijk eens hier.

Ona bir göz atacağım.

Ik zal ernaar kijken.

Ben göz ardı etmezdim.

Ik zou niets uitsluiten.

Gerçekleri göz önünde bulundurun.

Denk aan de feiten.

Göze göz, dişe diş.

- Oog om oog en tand om tand.
- Oog om oog, tand om tand.

O bana göz kırptı.

Hij gaf mij een knipoog.

Tom'un göz rengi yeşildir.

De oogkleur van Tom is groen.

- Her ihtimali göz önünde bulundurmalıyım.
- Her ihtimali göz önünde bulundurmak zorundayım.
- Her ihtimali göz önünde bulundurmam gerekiyor.

Ik moet iedere mogelijkheid overwegen.

Göz pınarları kuruyana kadar ağladı.

Ze huilde tot ze geen tranen meer had.

Sanırım Tom'a göz kulak olmalıyız.

Volgens mij kunnen we Tom beter in het oog houden.

Tom'a göz kulak olmanı istiyorum.

Ik wil dat je Tom in de gaten houdt.

Etrafa bir göz atabilir miyim?

- Mag ik rondkijken?
- Mag ik even rondkijken?

Sarı sayfalara bir göz at.

Kijk in de Gouden Gids.

Develerin üç göz kapağı vardır.

Kamelen hebben drie oogleden.

Aldığım kitaplara bir göz at.

Kijk eens naar de boeken die ik heb gekocht.

Bu belgelere göz atmanı istiyorum.

Ik zou graag hebben dat je een oogje werpt op die documenten.

Bu valize göz kulak olun.

- Houd deze koffer in de gaten.
- Hou deze koffer in de gaten.

Yere bakıp göz kontağı kurmazken

Ik bleef maar naar de vloer kijken om ze niet in de ogen te hoeven zien.

Lütfen bagajıma göz kulak ol.

Let alstublieft op mijn bagage.

Bunu göz önüne almak zorundasın.

Je moet er rekening mee houden.

Tom göz teması kurmaktan kaçındı.

Tom vermeed oogcontact.

Kim işlere göz kulak olacak?

Wie houdt alles in de gaten?

Tom içeriye bir göz atmalı.

Tom zou beter binnen een kijkje nemen.

Bu lastiklere bir göz atın.

Kijk eens naar deze autobanden.

Aralarındaki bağlantı genellikle göz ardı ediliyor

De link ertussen wordt vaak over het hoofd gezien,

Beraber, göz korkutucu bir kalabalık oluşturuyorlar.

Samen vormen ze een intimiderende groep.

Pul koleksiyonuna bir göz atmak istiyorum.

Ik wou graag jullie postzegelverzameling zien.

O bütün uyarılarımı göz ardı etti.

Ze heeft al mijn waarschuwingen in de wind geslagen.

- Tom'la ilgilen.
- Tom'a göz kulak ol.

Zorg voor Tom.

Bu rapora bir göz atar mısın?

- Werp je even een blik op dat rapport?
- Werpt u even een blik op dit rapport?

Şimdi de şu çubuk grafiğine göz atalım,

Laten we deze staafdiagram bekijken,

İsmini göz alıcı bir saldırganlık gösterisinden alıyor.

Hij ontleent zijn naam aan een opvallend vertoon aan agressie.

Bu harika, göz kamaştıran canlılara bir bakın.

Kijk eens naar deze prachtige, fascinerende schepsels.

Sınırlarını öğrenin, kalbinizin güncesine bir göz atın.

Verken de omvang ervan, wees 'aanwezig' voor wat ons hart zegt.

Minik yaratıklardan oluşan göz alıcı bir yelpaze.

Een opmerkelijke verzameling kleine wezens.

- Ona göz kulak ol.
- Ondan gözünü ayırma.

- Hou hem in het oog.
- Hou hem in de gaten.

- Onu kendi gözlerimle gördüm.
- Göz¨¨ümle gördüm.

Ik heb het met eigen ogen gezien.

Bavuluma bir dakika göz kulak olabilir misiniz?

Zoudt ge even op mijn koffer willen passen?

- Glokomunuz var mı?
- Göz tansiyonunuz var mı?

- Heeft u glaucoom?
- Heb je glaucoom?

En son ne zaman göz muayenesi oldunuz?

- Wanneer heb je je ogen voor het laatst laten testen?
- Wanneer hebt u uw ogen voor het laatst laten testen?

Aynı zamanda, bu konuşmaları kasıtlı göz ardı etme

Het bewust vermijden van deze gesprekken

Yumurtalara sifonuyla oksijen veriyor, onlara göz kulak oluyordu.

Ze voorziet de eieren van zuurstof, zorgt voor ze.

Haberlerin gerçek olduğunu öğrenip, sevinç göz yaşlarını tutamadı.

Toen ze hoorde dat het nieuws klopte, kon ze de tranen van vreugde niet bedwingen.

Bir insan dakikada ortalama kaç kez göz kırpar?

Hoe vaak knippert een mens gemiddeld per minuut met zijn ogen?

Polis sorgulama için birçok şüpheliyi göz altına aldı.

De politie hield enkele verdachten aan voor verhoor.

Tom duygularını kontrol edemedi ve göz yaşlarına boğuldu.

Tom kon zijn gevoelens niet in toom houden en barstte in tranen uit.

Bu sabah uyandığınızda göz kapaklarınız birbirine yapışmış mıydı?

- Zaten je oogleden aan elkaar geplakt toen je vanochtend wakker werd?
- Zaten uw oogleden aan elkaar geplakt toen uw vanochtend wakker werd?

Göz önünde bulundurulması gereken başka bir şey daha var.

Maar dit is iets anders om te overwegen:

Peki onlardan biriyle göz göze gelecek olursanız ne olacak?

...maar wat doe je als je er ooit oog in oog mee komt te staan?

Acaba buna bakmaya değer mi? Hadi, bir göz atalım!

Misschien de moeite waard om te gaan kijken. Laten we gaan kijken.

...gece yaşayan en yakın kuzenlerimizin dünyasına bir göz atabilir.

...kunnen in de nachtwereld kijken van onze verre neven.

- Her olasılığı göze aldılar.
- Her olasılığı göz önünde bulundurdular.

Ze hebben met alle mogelijkheden rekening gehouden.

Her şey göz önüne alınırsa, o iyi bir öğretmen.

Alles bij elkaar genomen, is hij een goede leerkracht.

Çevre kriziyle ilgili bu belgesel gerçek bir göz açıcıydı.

Die documentaire over de milieucrisis was een echte revelatie.

Ortalama bir kişi bir dakikada kaç kez göz kırpar?

Hoe vaak knippert een mens gemiddeld per minuut met zijn ogen?

Acaba gidip buna bakmaya değer mi? Hadi, bir göz atalım!

Misschien is het de moeite waard om te gaan kijken. Laten we gaan kijken.

Arkamı döndüğümde bir çift güzel yeşil göz aşağıdan bana bakıyordu

...en ik keek terug en zag twee prachtige groene ogen net onder me...

- Henüz hiçbir şeyi dışlayamayız.
- Henüz hiçbir şeyi göz ardı edemeyiz.

We kunnen nog niets uitsluiten.

- Bütün gün onlara baktım.
- Bütün gün onlara göz kulak oldum.

Ik heb de hele dag voor ze gezorgd.

Ve gelecek için iyi olan icatları göz ardı etmek çok kolay.

met verwaarlozing van wat goed is voor de toekomst.

- Yakında geri döneceğim.
- Kaşla göz arasında geri döneceğim.
- Hemen geri döneceğim.

- Ik ben zo terug.
- In twee tellen ben ik terug.

Doğru koşullar göz önüne alındığında, kompost solucanları olağanüstü bir hızla üretebilir.

Onder de juiste omstandigheden planten compostwormen zich ongelooflijk snel voort.

Şartların biraz farklı olduğunu göz ardı edersek, deneyimizin sonuçları Robinson'ınkiyle aynıydı.

Ervan afgezien dat de omstandigheden wat anders waren, was het resultaat van ons experiment hetzelfde als dat van Robinson.

- Polisler binanın içine gaz bombaları attılar.
- Polisler binanın içine göz yaşartıcı gaz bombaları attılar.

- De flikken gooiden traangasgranaten in het gebouw.
- De politieagenten gooiden traangasgranaten in het gebouw.

Yapraklar hafif bir rüzgarla öyle salınıyordu ki parlak ışık huzmeleri gökyüzünden yere doğru adeta göz kırparak düşüyordu

De bladeren ritselden in de zachte bries zodat de sterren glinsterden.