Translation of "Duydum" in Dutch

0.006 sec.

Examples of using "Duydum" in a sentence and their dutch translations:

Utanç duydum

Ik schaamde me,

Seni duydum.

- Ik hoorde jou.
- Ik hoorde jullie.
- Ik hoorde u.

Sesler duydum.

Ik hoorde stemmen.

Onu duydum.

Dat hoor ik.

Taşındığını duydum.

Ik hoor dat je bent verhuisd.

- Telefonun çaldığını duydum.
- Ben telefonun çaldığını duydum.

Ik hoorde de telefoon rinkelen.

Ve şunu duydum,

En ik hoorde,

Bir şey duydum.

- Ik hoorde iets.
- Ik heb iets gehoord.

- Utandım.
- Utanç duydum.

Ik schaam me.

Her şeyi duydum.

- Ik heb alles gehoord.
- Ik hoorde alles.

Et yemediğini duydum.

Ik heb horen zeggen dat je geen vlees at.

Onu radyoda duydum.

Ik heb dat gehoord op de radio.

Telefonun çaldığını duydum.

Ik hoorde de telefoon rinkelen.

Bir patlama duydum.

Ik hoorde een explosie.

Çığlık attığını duydum.

Ik heb u horen roepen.

Geri döndüğünü duydum.

Ik hoorde dat je terug was.

Çok gurur duydum.

- Ik was zeer trots.
- Ik was erg trots.

Tom'u mutfakta duydum.

Ik hoorde Tom in de keuken.

İsmimin çağrıldığını duydum.

Ik hoorde ze mijn naam roepen.

Garip bir ses duydum.

Ik heb een raar geluid gehoord.

Robert'ın hasta olduğunu duydum.

Ik heb gehoord dat Robert ziek is.

Mary'nin boşanmak istediğini duydum.

Ik heb gehoord dat Mary een scheiding wil.

Uzakta gök gürlediğini duydum.

Ik hoorde het in de verte donderen.

İlginç bir söylenti duydum.

Ik heb een interessante roddel gehoord.

Siz beylerin fısıldadığını duydum.

Ik heb jullie horen fluisteren.

Onun şarkı söylediğini duydum.

Ik hoorde haar zingen.

Sadece birinin bağırdığını duydum.

Ik hoorde net iemand roepen.

Tom'un Boston'da yaşadığını duydum.

Ik heb gehoord dat Tom in Boston woont.

Seni şarkı söylerken duydum.

Ik hoorde je zingen.

Üç tane patlama duydum.

Ik hoorde drie explosies.

Ben başka türlü duydum.

- Ik heb iets anders gehoord.
- Ik heb anders gehoord.
- Ik heb het tegendeel gehoord.

Bir yardım çağrısı duydum.

Ik heb een hulpkreet gehoord.

- Sizin hakkınızda çok şey duydum.
- Senin hakkında çok şey duydum.

Ik heb veel over u gehoord.

Yatak odasında bir gürültü duydum.

Ik hoorde een geluid in de slaapkamer.

Bu şarkının Fransızca versiyonunu duydum.

Ik heb de Franse versie van dit liedje gehoord.

Çocukların beraberce şarkı söylediklerini duydum.

Ik hoorde de kinderen samen zingen.

Shizuoka'da bir deprem olduğunu duydum.

Ik hoor dat er een aardbeving in Shizuoka was.

Güzel bir sesin olduğunu duydum.

Ik hoorde dat je een mooie stem hebt.

Kapıda bir vurma sesi duydum.

- Ik hoorde een klopje op de deur.
- Ik hoorde iemand op de deur kloppen.

Onun alt kata geldiğini duydum.

Ik heb hem naar beneden horen komen.

O kelimeyi ilk kez duydum.

Het is de eerste keer dat ik van dit woord heb gehoord.

Onun bir şarkı söylediğini duydum.

Ik heb haar een lied horen zingen.

Bir kadının çığlık attığını duydum.

Ik hoorde een vrouw schreeuwen.

Dün akşam, annemle babamın fısıldaştıklarını duydum.

Ik hoorde mijn ouders gisteravond fluisteren.

Fransızcanın zor bir dil olduğunu duydum.

Ik heb gehoord dat Frans een moeilijke taal is.

Caddedeki biri tarafından adımın çağrıldığını duydum.

Ik hoorde iemand op straat mijn naam roepen.

Kalabalık otobüste birinin adımı seslendiğini duydum.

Ik hoorde iemand mijn naam roepen in de volle bus.

Fransızcanın aldatıcı bir dil olduğunu duydum.

Ik heb gehoord dat Frans een moeilijke taal is.

Bazı insanların Noel şarkıları söylediğini duydum.

Ik hoorde enkele mensen kerstliedjes zingen.

Tuhaf bir çatırtı duydum ama hepsi bu.

Ik hoor wat gekraak... ...maar dat is het wel.

Sanırım onu daha önce bir yerde duydum.

Ik geloof dat ik dat al eens ergens heb gehoord.

Bir çığlık ve sonra bir kaza duydum.

Ik hoorde een kreet en daarna een botsing.

Onun geçen aydan beri hasta olduğunu duydum.

Ik hoorde dat hij sinds vorige maand ziek is.

Tom'un noel için Boston'a geri geldiğini duydum.

Ik hoorde dat Tom terugkwam naar Boston voor Kerstmis.

Çin'de bir sürü alımlı evli kadın olduğunu duydum.

Ik heb gehoord dat er in China veel MILF's zijn.

Tom'un yeni bir kar kaykayı almak istediğini duydum.

Ik hoorde dat Tom een ​​nieuwe snowboard wil kopen.

Yeni duydum, Tom ve Meryem Noel için Boston'a dönüyormuş.

Ik heb net gehoord dat Tom en Mary met kerst terugkomen naar Boston.

Güney Amerikalı bir kampçının bir anakonda tarafından yenildiğini duydum.

Ik hoorde dat een Zuid-Amerikaanse kampeerder door een anaconda is opgegeten.

Şeref duydum. ESKİ SAVUNMA BAKANI ESKİ ULUSAL KURTULUŞ HAREKETİ ÜYESİ

Een eer. OUD-MINISTER VAN DEFENSIE - OUD-LID MLN

Ben insanların herhangi bir zararlı etkisi olmadan kedi maması yiyebildiklerini duydum.

Ik heb gehoord dat mensen kattenvoer kunnen eten zonder schadelijke effecten.

Ben istasyonun yakınında lezzetli kekler yapan yeni bir pasta dükkanın var olduğunu duydum.

Ik hoor dat er in de buurt van het station een lekkere banketbakker is geopend.

Bense dışında olduğumu hissettim. Ve o dünyanın içinde olmak için derin bir özlem duydum.

En ik stond erbuiten. En ik had een diep verlangen om in die wereld te zijn.