Translation of "Aşırı" in Dutch

0.007 sec.

Examples of using "Aşırı" in a sentence and their dutch translations:

Aşırı tetiktesin.

Je bent op je hoede.

- Aşırı tepki veriyorsun.
- Aşırı tepki gösteriyorsun.

- Je overdrijft.
- U overdrijft.

Bu aşırı riskli.

Dit is allemaal erg wankel.

Aşırı yemek yiyordum.

Eetbuien en weer uitbraken.

Aşırı susuz durumdayım.

Ik ben volledig uitgedroogd.

Öneriniz biraz aşırı.

- Uw voorstel is een beetje extreem.
- Je voorstel is een beetje extreem.
- Jullie voorstel is een beetje extreem.

Kendini aşırı yorma.

Put jezelf niet uit.

Et aşırı kızarmıştı.

Het vlees was te lang gebraden.

Aşırı derecede pahalı.

Het is erg duur.

Motor aşırı ısınıyor.

De motor is oververhit.

Sen aşırı kilolusun.

Je bent te dik.

Kravat aşırı pahalı.

De stropdas is te duur.

Tedavisi aşırı zor şeyler.

die duivels moeilijk te behandelen zijn.

Aşırı sığ bir suda.

In extreem ondiep water.

Nancy aşırı stress altındadır.

Nancy is gestrest.

O, soğuğa aşırı duyarlıdır.

Ze is heel gevoelig voor kou.

Tom aşırı gürültüden yakındı.

Tom klaagde over het buitensporige lawaai.

Tom aşırı tepki veriyor.

Tom overdrijft.

O aşırı para harcıyor.

Zij heeft veel geld.

Tom aşırı strese girmiş.

Tom is gestrest.

Çok aşırı duygusal olma.

Wees niet zo melodramatisch.

Bu viski aşırı sert.

Deze whisky is te sterk.

Aşırı derecede yağmur yağıyor.

Het regent enorm.

Aşırı dramatik olmuş gibi gelebilir.

Hij leek misschien wat overdreven dramatisch,

Aşırı yoksulluğun olduğu ülkelerden geliyor.

afkomstig uit de landen met extreme armoede.

Sürücü aşırı hızdan suçlu bulundu.

De bestuurder werd bekeurd wegens te snel rijden.

Aşırı içme sağlığınız için zararlıdır.

- Bingedrinken brengt je gezondheid in gevaar.
- Comazuipen is slecht voor je gezondheid.

Buradaki su aşırı derecede tehlikeli.

Het water hier is levensgevaarlijk.

Tom Alaska'nın aşırı soğunu sever.

Tom houdt van de extreme koude in Alaska.

Aşırı uçlar başkanın karısını kaçırdı.

Extremisten ontvoerden de vrouw van de president.

Tom aşırı kilolu olmadığını söyledi.

Tom zei dat hij niet te zwaar was.

Yunusların gözleri mavi ışığa aşırı hassastır.

Dolfijnenogen zijn zeer gevoelig voor blauw licht.

Dalida aşırı dozda uyku hapından öldü.

Dalida stierf aan een overdosis slaaptabletten.

Kayalar da aşırı kaygan. Buraya düşmek istemem.

De rotsen zijn erg glibberig. Ik wil niet wegspoelen.

Aşırı yoksulluk mağduru dünya nüfusunun %10'u

10% van de wereldbevolking leefde in extreme armoede

Aşırı yoksulluk mağduru dünya nüfusunun %37'si

37% van de wereldbevolking leefde in extreme armoede

Aşırı büyük kulaklarıyla kovuğun içindeki titreşimleri dinler.

Bovenmaatse oren luisteren naar vibraties in hol hout.

Aşırı yüksek sesli müzik onların sohbetini böldü.

Extreem harde muziek onderbrak hun gesprek.

- Ben son derece sakindim.
- Aşırı derecede soğukkanlıydım.

Ik was zo kalm als een komkommer.

Böylece, aşırı ısınma tehlikesinin iki derece altında kalabiliriz.

Dat is om onder de limiet te blijven van twee graden opwarming.

Bu kayalar aşırı kaygan! Buraya tutunurken gücüm tükeniyor.

Deze rotsen zijn enorm glibberig. Ik verlies mijn kracht door me hier vast te houden.

Aşırı hassas antenleri en ufak hareketi algılamaya ayarlı.

De fijn afgestelde antennes zijn hypergevoelig voor de lichtste beweging.

“Birliklerim size hasatlarınızı engellemeyecek veya şehirlerinizi aşırı kalabalıklaştırmayacak.

“Mijn troepen zullen jullie oogsten niet belemmeren, noch je steden overbevolken.

Aşırı pişmiş balık çok kuru ve tatsız olabilir.

Vis kan droog en smaakloos zijn als hij te lang gebakken is.

Bazı durumlarda din birçok Afrikalıyı aşırı uç seviyeye sürükler:

In sommige gevallen drijft religie veel Afrikanen tot het uiterste:

...ahtapot gibi düşünüyordum. Ve bunlar bir açıdan aşırı yorucuydu.

Ik dacht als een octopus. En het vergde veel van me.

Onlardan bazıları biraz aşırı olmasına rağmen fikirlerimi kaybetmek istemiyorum.

Ik wil mijn ideeën niet kwijtraken, zelfs als sommige ervan een beetje extreem zijn.

- O aşırı para harcıyor.
- Onun bir sürü parası var.

Hij heeft veel geld.

O kasabanın gümüşçülerinin aşırı yoksulluk nedeniyle gümüş yedikleri söylenilmektedir.

Er wordt gezegd dat de zilversmeden uit die buurt zilver aten omwille van de extreme armoede.

Yetişkin Amerikalıların yüzde altmış dokuzu ya aşırı kilolu veya obezdir.

69% van de volwassenen in Amerika heeft overgewicht of obesitas.

- Ben şişman bir aşırı vejetaryen görmedim.
- Hiç şişman bir vegan görmedim.

Ik heb nog nooit een dikke veganist gezien.

Aşırı dikkatli olmalıyız, çünkü sivri ve paslı olan çok fazla metal bulunuyor.

We moeten voorzichtig zijn vanwege het blote metaal... ...dat scherp en roestig is.

Bay Ross'un bize öğrettiği diğer şey, oy vermenin aşırı derecede önemli olması.

Het andere dat meneer Ross ons leerde, is dat stemmen ontzettend belangrijk is.

- Tom korkunç derecede kısa.
- Tom'un boyu çok kısa.
- Tom aşırı kısa boylu.

Tom is vreselijk klein.

Ama burası gibi aşırı çöl arazilerinde bunu bulmak zor olabilir. Hâlâ biraz gevşek

Maar op extreem terrein zoals dit is zo'n plek moeilijk te vinden. Het hangt nog een beetje los...

Ailen ve çocuğun için endişeleniyorsun. Daha öncesinde hayvanlara karşı aşırı duygusal davranan biri değildim.

Maakt je zorgen om je familie, je kind. Ik had me nooit echt om dieren bekommerd.

- Mary çok fazla makyaj yapar.
- Mary çok fazla makyaj yapıyor.
- Mary aşırı makyaj yapıyor.

Maria draagt te veel make-up.

Erkekler ve kadınlar arasında arkadaşlık olamaz. Tutku, düşmanlık, aşk, aşırı sevgi olabilir ama dostluk asla.

Tussen man en vrouw is geen vriendschap mogelijk. Er is passie, haat, aanbidding, liefde maar geen vriendschap.