Translation of "Pahalı" in Dutch

0.015 sec.

Examples of using "Pahalı" in a sentence and their dutch translations:

- O çok pahalı.
- Çok pahalı!

- Dat is te duur!
- Het is te duur.
- Het kost te veel.

Krizantemler pahalı.

Chrysanten zijn duur.

Arabalar pahalı.

Auto's zijn duur.

Onlar pahalı.

- Ze zijn duur.
- Zij zijn duur.

Çok pahalı!

Dat is te duur!

Et pahalı.

Vlees is duur.

Pahalı olabilir.

Het kan duur zijn.

- O pahalı değildir.
- O, pahalı değil.

Het is niet duur.

- O çok pahalı.
- O çok fazla pahalı.

Dat is te duur.

- O çok fazla pahalı.
- Bu çok pahalı.

Het kost te veel.

Pahalı otoparklardan mı?

Is het het dure parkeren?

Mavi araba pahalı.

De blauwe auto is duur.

Bu pahalı değil.

- Dat is niet duur.
- Dit is niet duur.

O çok pahalı.

Het is erg duur.

O pahalı değildi.

Het was niet duur.

O, pahalı değil.

- Dat is niet duur.
- Dit is niet duur.

Japonya'da yaşamak pahalı.

In Japan wonen is duur.

O çok pahalı!

- Dat is te duur!
- Dat is zeer duur!

O pahalı değildir.

Het is niet duur.

Aşırı derecede pahalı.

Het is erg duur.

O pahalı görünüyor.

Dat ziet er duur uit.

Bu masa pahalı.

Deze tafel is duur.

Ne kadar pahalı!

Wat duur!

Bu saat pahalı.

Dit horloge is duur.

Pek pahalı değil.

Het is niet zo gek duur.

Kitap çok pahalı.

Het boek is te duur.

Bu çok pahalı!

- Dat is te duur!
- Dat is te duur.

Pahalı küpeler takıyorsun.

Jullie dragen dure oorbellen.

Kravat aşırı pahalı.

De stropdas is te duur.

- Ne kadar pahalı bir piyano!
- Ne pahalı bir piyano!

Wat een dure piano!

Bu restoran çok pahalı.

Dat restaurant is te duur.

Beklediğim kadar pahalı değildi.

Het was niet zo duur als ik had verwacht.

O araba gerçekten pahalı.

Die auto is erg duur.

Bu araba çok pahalı.

Deze auto is heel duur.

Pahalı bir gerdanlık takıyor.

Ze draagt een dure halsketting.

Astronomi pahalı bir hobidir.

Astronomie is een dure hobby.

Karabuğday daha pahalı oldu.

Boekweit is duurder geworden.

Tren biletleri pahalı mı?

Zijn de treinkaartjes duur?

Tom pahalı zevkleri var.

Tom heeft een dure smaak.

Bu restoran pahalı değil.

Dat restaurant is niet duur.

Vay be! Piyanolar pahalı.

Wauw! Piano's zijn duur.

Peynir ucuz değil; pahalı

De kaas is niet goedkoop, hij is duur.

Mary'nin pahalı zevkleri var.

Mary heeft een dure smaak.

Köpeğin maması çok pahalı.

Het eten van de hond is duur.

Ve o da çok pahalı.

en dat is erg duur.

Çok pahalı bir akıllı telefon.

Het is een heel dure smartphone.

Gittiğimiz restoran çok pahalı değildi.

Het restaurant waar we naartoe gingen was niet te duur.

Tokyo dünyanın en pahalı kentidir.

Tokio is de duurste stad van de wereld.

Neden bu pahalı sözlüğü aldın?

Waarom kocht je dat duur woordenboek?

Sağlıklı yemek daha pahalı mıdır?

Is het duurder om gezond te eten?

Bu restorandaki yemek çok pahalı.

Het eten in dit restaurant is erg duur.

Bu cep telefonu hakikaten pahalı.

Deze mobiele telefoon is heel duur.

Bu oldukça pahalı bir lamba.

Het is een vrij dure lamp.

Bu ikisinden hangisi daha pahalı?

Welk van de twee is de duurste?

- Tom pahalı bir takım elbise giyiyordu.
- Tom'un üstünde pahalı bir takım elbise vardı.

Tom droeg een duur pak.

İyi bir restoran ama oldukça pahalı.

Het is een goed restaurant, maar wel behoorlijk duur.

Sen pahalı bir ceket satın aldın.

Je hebt een dure jas gekocht.

Pahalı bir araba almayı göze alamam.

Ik kan mij niet veroorloven een dure auto te kopen.

Onun çok pahalı bir saati var.

Hij heeft een heel waardevol armbandhorloge.

Alüminyum altından daha pahalı hale geldi.

Aluminium werd duurder dan goud.

Pahalı yemekler uyku eksikliğini telafi edemez.

Duur eten kan gebrek aan slaap niet compenseren.

Okul kitapları neden bu kadar pahalı?

Waarom zijn schoolboeken zo duur?

O kuş tüyü yastık pahalı görünüyor.

Die donskussen ziet er duur uit.

Bu yaşlanma karşıtı krem çok pahalı.

Deze antirimpelcrème is erg duur.

Şunlar şimdiye kadar gördüğün en pahalı ayakkabılar.

Dat zijn de duurste schoenen die ik ooit heb gezien.

Daha az pahalı bir şeyin var mı?

Heeft u niets minder duurs?

Tom sadece pahalı giysiler giyer gibi görünüyor.

Het ziet ernaar uit dat Tom alleen dure kleren draagt.

Neden bu kadar pahalı bir sözlük aldın?

Waarom kocht je zo'n duur woordenboek?

Böylesine pahalı bir arabayı almayı göze alamam.

Ik kan me niet veroorloven om zo'n dure auto te kopen.

Böyle pahalı bir sözlüğü niye satın aldın?

Waarom kocht je zo'n duur woordenboek?

Tony pahalı bir araba aldı gibi görünüyor.

Het lijkt erop dat Tony een dure auto heeft gekocht.

Boston'un şehir merkezinde bir ofis kiralamak pahalı.

Het is duur om een kantoor te huren in het centrum van Boston.

Boston'un ortasında bir ofis kiralamak çok pahalı.

Het is duur om een kantoor te huren in het centrum van Boston.

O çok pahalı bir fare satın aldı.

Ze kocht een erg dure muis.

Ki hem yerleştirmesi zor, hem de koruması pahalı.

Dat is zowel gevaarlijk om te maken als duur in onderhoud.

O gitar o kadar pahalı olmasa, onu alabilirim.

Als die gitaar niet zo duur zou zijn, kon ik haar kopen.

Herhangi bir kol saati çok pahalı değilse iyidir.

- Elk polshorloge is goed, als het maar niet duur is.
- Ieder horloge is goed zolang het niet te duur is.

Böyle pahalı bir restoranda yemek yemeye gücüm yetmez.

- Ik kan het mij niet veroorloven om in zo'n duur restaurant te eten.
- Ik kan het mij niet veroorloven in zo een duur restaurant te eten.

Tom kendisi için pahalı bir Noel hediyesi aldı.

Tom heeft een duur kerstcadeau voor zichzelf gekocht.

O gitar o kadar pahalı ki onu satın alamam.

- Die gitaar is zo duur dat ik hem niet kan kopen.
- Die gitaar is zo duur dat ik ze niet kan kopen.