Translation of "Anne" in Arabic

0.015 sec.

Examples of using "Anne" in a sentence and their arabic translations:

Anne bekliyor.

الأُم تنتظر.

Anne, evdeyim.

- أمّي، أنا في المنزل.
- أمّاه، أنا في المنزل.
- أمّاه، لقد عدت إلى المنزل.

Anne imdada yetişiyor.

‫تهرع الأم للنجدة.‬

anne ne olur

ماذا يحدث أمي

anne kuralıdır çünkü

حكم الأم بسبب

İyi geceler, anne.

ليلة سعيدة يا أُمّي.

Ben iyiyim, anne.

أنا بخير يا أمّي.

Anne partimize gelmeyecektir.

لن تحضر آن حفلتنا.

Bir anne, evinin avlusunda

هناك أم مع طفلها في الباحة الأمامية

Anne çok iyi gidiyordu,

الأم كانت بحالة جيدة،

Anne, Tom bana vuruyor!

أُمي, توم يضربني.

Anne, Mary bana vuruyor!

أُمي, ماري تضربني.

Yüzmeye gidebilir miyim, anne?

هل لي أن أذهب للسباحة يا أمي؟

Bir anne çocuğu öptü.

قبّلتْ أمٌّ الطفلَ.

Anne-babamla tanışmanı istiyorum.

أود أن تقابل والداي.

Sami'nin anne-babası Müslüman'dı.

كانا والدي سامي مسلمين.

Sami'nin anne-babası Müslüman.

والدي سامي مسلمون.

Yavrusunu koruyan anne hafife alınmaz.

‫إياك والاستهانة بأم حامية.‬

Anne ve babayı görüyor musunuz?

هل ترى الأب و الأُم؟

Anne tarafında üç kuzenim var.

لدي ثلاث أولاد خالة.

Sami anne ve babasını seviyor.

- سامي يحبّ وادليه.
- سامي يحبّ أبويه.

Sami'nin anne-babası Müslümanlardan korkuyordu.

كانا والدي سامي يخافان المسلمين.

Çünkü anne ve babası ile yaşarken

لأنه حين كانت تعيش مع أمها وأبيها،

Aniden yas tutan bir anne oluyorum.

فجأةً، أصبحت الأم الثكلى.

Anne adayına onun hayatından hikâyeler anlattılar

فقد قصَصْنَ عليها حكاياتهن عن تجربتهن

Bazı anne fokların derilerine GPS etiketi

بتثبيت أجهزة تتبع على بعض الفقمات الأم،

Sizin benim gibi anne ve babalar.

وآباء مثلي ومثلكم.

Ama yavruları koruyan bunca anne varken...

‫لكن بوجود الكثير‬ ‫من الأمهات الحاميات في الجوار،‬

Patagonya dağlarındaki anne puma karanlıktan faydalanmış.

‫في جبال "باتاغونيا"،‬ ‫استغلّت اللبؤة الأمريكية الظلام.‬

İkisini de doyuran avları anne indiriyor.

‫إنها تصطاد ما يكفي لإطعام كليهما.‬

Anne de bebek de çok iyiydi.

كلتا الأم و الطفلة كانتا بخير.

anne ne olur biraz arkadaşlarımla oynayayım

ماذا يحدث أمي دعني ألعب مع بعض الأصدقاء

Ve anne kırmızı ışıkta durmadan ilerliyor.

وتتعدى الأم الضوء الأحمر.

Yanan bir şeyin kokusunu alıyorum, Anne.

- أشتم رائحة حريق يا أمي.
- أشم رائحة شيء يحترق يا أمي.

Leyla anne ve babasının evine sığındı.

لجأت ليلى إلى بيت والديها.

Hiçbir anne babanın almaması gereken bir telefondu.

وكانت المكالمة التي، لا يود استقبالها أي من الوالدين.

anne ve babasını tavandan indirmeye çalışmalarını hatırlamıyor

صراخ الجيران محاولين إنزال والديها من المروحة،

anne dedim böyle böyle, iki seçenek var:

قلت لأمي عندي خياران:

Hamile bir anne yanında çocuğuyla konsere gelmişti,

جاءت أم حامل إلى حفل مع طفلها،

Bir anne ve bir küçük çocuğu koyup

يضعون أُم ورضيع،

Birçoğu daha kendileri çocukken anne olmuş durumdalar.

والعديد منهن اصبحن أمهات وهن لا يزلن في مرحلة الطفولة.

Ve en son olarak da anne oldum.

ومؤخراً أصبحتُ أماً،

Bu anne, baba ve evlatların orada olmasının

هؤلاء الأمهات والآباء والأبناء والبنات،

Gönüllü lider Anne Marks'ın gözlemi şu şekilde,

كزعيم غير ربحي آن ماركس،لاحظ مرة بأن

Anne babası dönmediğinden... ...o, onları bulmaya gidiyor.

‫لم يعد أيًا من والديه،‬ ‫لذا خرج للبحث عنهما.‬

Ve anne karnındaki gibi cenin pozisyonu almalıyız

وينبغي أن نتخذ موقف الجنين كما هو الحال في الرحم

Sonra anne ikinci kez kırmızı ışıkta geçiyor,

وتعدت الأم الضوء الأحمر مجددًا،

Anne biraz ekmek almak için şehre gitti.

ذهبت الأم إلى المدينة لجلب بعض الخبز.

Anne ve babası her Pazar kiliseye giderler.

يذهب والديه إلى الكنيسة كل يوم أحد.

Sami Müslüman olduğunu anne-babasının öğrenmesini istemedi.

لم يشأ سامي أن يعلم والديه باعتناقه الإسلام.

Ama anne bundan sonra, sarı rengi daima tehlikeyle

لكن الأم وللأبد ستربط اللون الأصفر

Günümüzde – afili bir kelime kullanayım – güçlü anne eğitimi.

سأستخدم كلمة رنانة هذه الأيام تنشئة أم قوية.

Anne ve çocuk arasındaki ten duvarının kalktığı andır,

إنها اللحظة عندما يختفي حاجز الجلد بين الأم وابنها.

Fakat bizde anne ve kız kardeş çok değerli

لكن الأم والأخت لها قيمة كبيرة بالنسبة لنا

- Anne mutfakta yemek pişiriyor.
- Annem mutfakta yemek pişiriyor.

الأم تطبخ في المطبخ.

Bir anne babanın evladına yapabileceği en büyük şey

أكبر ما يمكن أن يقدمه الأم والأب لابنهما

Kimse ona Leyla demez. Herkes ona "anne" der.

لا أحد يناديها بليلى. الجميع يناديها "ماما."

Sami'nin anne ve babası geldi ve onu aldı.

- أتيا والدي سامي و أقلاّه.
- أتيا والدي سامي و اصطحباه.

Anne bir anlığına, bulanık bir şekilde sarı rengi görüyor,

لم تر الأم سوى لطخة ضبابية من اللون الأصفر

Richard'ın anne babası sağlıkçıydı, bir anestezist ve bir hemşire

كان يعمل والدا ريتشارد بالمجال الطبي - إذ كان والده طبيب تخدير ووالدته ممرضة -

Fakat anne ve babasının neden hareket etmediğini merak ediyor.

وهي تسأل لم والديها لا يتحركان.

Tanıdığım bir anne adayı doğum öncesi partisi vermekten çekiniyordu.

أعرف أُمَّا على وشْك الوِلادة كانت تفزع من تنظيم حفل استقبال مولودها.

Ne yazık ki anne foklar tarafından bu ekstra mesafeye

وللأسف، فإن السعرات الحرارية التي استهلكتها الفقمات الأم

Ve anne, hep birlikte rahat bir nefes alabilmek için

و تلك الأم مدت يدها لتمسك يد تلك الممرضة،

Eğer bir anne çocuğuna salçalı ekmek veya sandviç hazırlayacaksa

إذا كانت الأم ستقوم بإعداد معجون الطماطم أو السندويشات لطفلها

Anne ve babaların, çocuklarını kitap okumaya teşvik etmeleri gerekir.

على الوالدين تشجيع أبناءهم على القراءة.

Sami bu küçük evde anne ve babasıyla birlikte yaşıyordu.

كان منّاد يقطن مع والديه في هذا المنزل الصّغير.

Sami'nin anne babası ona bütün Müslümanların terörist olduğunu söyledi.

قالا والدي سامي لابنهما أنّ كلّ المسلمين إرهابيّين.

. Anne babasının dediği gibi İngilizler ve Asma tarafından da şımartılıyor.

إيما كما يدلعها البريطاني واسماء كما اسماها والديها فتاةٌ لم تكن

John'un anne babası onun güvende olduğunu duydukları için rahatlamış görünüyorlardı.

اطمأن والدا توم عندما سمعا بأنه بخير.

"Anne ne olur, doğum günü hediyem olarak bana bu kediyi al."

"من فضلك، أمي، اشتري هذه القطة كهدية عيد ميلادي"

Doyuracak üç büyük boğaz olduğundan anne, aileye yemek bulmakta güçlük çekecektir.

‫بوجود 3 بطون جائعة لإشباعها،‬ ‫ستكافح لتوفير المأكل لأسرتها.‬

Anne puma ile dört küçük yavrusu gece gelmeden sıcağın tadını çıkarıyor.

‫تحاول لبؤة أمريكية وجراؤها الـ4‬ ‫الاستفادة من الدفء إلى أقصى حد قبل الليل.‬

Anne kutup ayısı, yemek arayışı içinde 24 saatte 80 kilometreye kadar yol tepebilir.

‫يمكن للدبة القطبية الأم قطع 80 كيلومترًا‬ ‫خلال 24 ساعة‬ ‫أثناء بحثها عن الطعام.‬

Ya anne ya vallahi ben içmiyorum ya arkadaşlar içiyor kokusu benim üzerime geliyor

إما أمي أو لا أشربه أو رائحة الأصدقاء تأتي إلي

Leyla tek yönlü, eğitimsiz bir kızdı ve muhtemelen anne olmak için fazla olgunlaşmamıştı.

كانت ليلى فتاة مصمّمة و غير متعلّمة و من الأرجح أنّها لم تكن راشدة بما يكفي كي تصبح أمّا.

Düşük ışıkta çekim yapabilen bir kamera bir anne kutup ayısı ile iki yavrusunu tespit ediyor.

‫تكشف كاميرا إضاءة منخفضة‬ ‫دبة قطبية أم وجرويها...‬