Translation of "Vista" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Vista" in a sentence and their turkish translations:

¡Qué vista!

Muhteşem bir manzara!

- ¡Qué magnífica vista!
- ¡Qué vista más maravillosa!

Ne harika bir görüntü!

- Él perdió su vista.
- Él perdió la vista.

- O, görme duyusunu kaybetti.
- O görme yeteneğini kaybetti.

¡Qué maravillosa vista!

Ne muhteşem bir manzara!

¡Qué bonita vista!

Ne güzel bir manzara!

Tengo buena vista.

Benim iyi görme yeteneğim var.

Tengo mala vista.

Benim kötü görüşüm var.

Hasta la vista.

Görüşürüz!

Revisaré su vista.

Görüşünü kontrol edeceğim.

Tiene buena vista.

O iyi görme duyusuna sahip.

Qué hermosa vista.

Ne güzel bir manzara.

Oculta a la vista.

gözlerden uzak olabilirdi.

¡Qué vista más bella!

Ne güzel bir manzara.

La vista es asombrosa.

Manzara şaşırtıcı.

Él tiene mala vista.

- Onun görme kabiliyeti kötü.
- O kötü görme duyusuna sahip.

Hice la vista gorda.

Ben başka bir yol aramayı tercih ettim.

¡Barco a la vista!

Gemiye selam!

Sal de mi vista.

Gözüme gözükme.

¡Fuera de mi vista!

Gözüme gözükme!

Mi vista está empeorando.

- Görme yateneğim kötüleşiyor.
- Benim görüşüm kötüleşiyor.

Él perdió su vista.

- O, görme duyusunu kaybetti.
- O görme yeteneğini kaybetti.

La vista es sobrecogedora.

Manzara nefes kesici.

Tom tiene mala vista.

Tom'un kötü bir görüşü var.

Lo perdimos de vista.

Onu gözden kaybettik.

Lo conozco de vista.

Onu şahsen tanıyorum.

Tengo una vista normal.

Ben normal görüşe sahibim.

Qué bella vista, ¿verdad?

Bu güzel bir manzara, değil mi?

La vista era sobrecogedora.

Manzara nefes kesiciydi.

La conozco de vista.

Onu sima olarak tanıyorum.

Está a simple vista.

O, açık görüş içinde.

Tom tiene buena vista.

- Tom'un iyi görme yeteneği var.
- Tom'un iyi bir görme yeteneği var.

Tom perdió la vista.

Tom görme yeteneğini kaybetti.

Raramente vista, mucho menos filmada,

Filme almak şöyle dursun, nadiren görülen...

Lo hemos perdido de vista.

Biz onu gözden kaybettik.

Tom tiene vista 20/20.

Tom'un yirmide yirmi görüşü var.

Aceptaron mi punto de vista.

Onlar benim bakış açımı onayladılar.

No la pierdas de vista.

Ona göz kulak ol.

Los pájaros tienen buena vista.

Kuşların keskin bir görme gücü vardır.

Tienes mejor vista que yo.

Senin benden daha iyi görüşün var.

Demasiada luz daña la vista.

Çok fazla ışık gözü incitir.

Quiero enseñarles una vista espectacular.

Sana muhteşem bir manzara göstermek istiyorum.

Revise mi vista, por favor.

Lütfen vizyonumu kontrol et.

Alzó la vista hacia él.

O ona baktı.

Fue amor a primera vista.

O ilk görüşte aşktı.

La reconocí a primera vista.

Ben onu ilk bakışta tanıdım.

Me enamoré a primera vista.

Ben ilk bakışta aşık oldum.

No estoy arruinando su vista.

Ben onların manzarasını bozmuyorum.

Prefiero hacer la vista gorda.

Görmemezlikten gelmeyi tercih ederim.

Qué bella es esta vista.

Bu görüntü ne kadar harika.

Entiendo tu punto de vista.

Bakış açınızı anlayabiliyorum.

- Hasta la vista.
- Hasta luego.

Şimdilik hoşça kal.

- No es verdaderamente visible a simple vista.
- No se puede distinguir a simple vista.

Bu, çıplak göz için gerçekten görülebilir değil.

Y emerge, queda a la vista.

Tüm bunlar meydana çıkar.

Llegamos a la cima. ¡Qué vista!

Kayalığın üzerine çıktık. Muhteşem bir manzara.

Han cambiado mis puntos de vista.

Görüşlerimi değiştirdiler.

No puede atraparlos con la vista.

Onları görerek yakalayamaz.

A primera vista, es bastante convincente...

Baktığımız zaman oldukça makul görünüyor

A primera vista, se ve fácil.

İlk bakışta kolay görünüyor.

Ella me atrajo a primera vista.

O (kız) beni ilk görüşte etkiledi.

El tren se perdió de vista.

Tren gözden kayboldu.

Ella alzó la vista al cielo.

O gökyüzüne baktı.

Él perdió de vista al pájaro.

O, kuşu gözden kaybetti.

Perdí de vista a mis amigos.

Arkadaşlarımın görüntüsünü kaybettim.

Mi vista está comenzando a decaer.

Görüş yeteneğim bozulmaya başlıyor.

Se podía ver a simple vista.

Çıplak gözle görülebildi.

La casa estaba a la vista.

Ev göründü.

Esta vista montañosa es muy bonita.

Bu dağ manzarası çok güzeldir.

No pierdas de vista la maleta.

Bu valize göz kulak olun.

Es una buena vista desde aquí.

O, buradan güzel bir manzara.

Mi casa tiene vista al mar.

- Evim denize bakıyor.
- Benim evim denize doğru bakar.
- Evim full deniz manzaralı.

Mi hermana tiene una vista perfecta.

Kız kardeşim mükemmel görüşe sahiptir.

- ¿Creés en el amor a primera vista?
- ¿Tú crees en el amor a primera vista?

İlk görüşte aşka inanır mısın?

- Él se enamoró de ella a primera vista.
- Él se enamoró a primera vista de ella.

İlk görüşte ona âşık oldu.

La siguiente bola desaparece a plena vista

Diğer top da gözünüzün önünde kayboluyor

No quiero perderla de vista, está enroscada.

Gözümü ayırmak istemiyorum, sarmal hâline geldiğini görebilirsiniz.

Y desde este nuevo punto de vista,

ve bu yeni bakış açısıyla

Cuando David levantó la vista y dijo:

David bana baktı ve şöyle dedi:

La perdí de vista en la muchedumbre.

- Kalabalıkta onun görüntüsünü kaybettim.
- Kalabalıkta gözümden kayboldu.

Tu punto de vista es demasiado optimista.

Senin görüşün çok iyimser.

¿Tiene una mesa con vista al mar?

Okyanus manzaralı bir tablonuz var mı?

Jamás había visto una vista más bella.

Daha güzel bir manzara hiç görmedim.

La pequeña isla llegó a la vista.

Küçük ada göründü.

El barco pronto desapareció de la vista.

Gemi çok geçmeden gözden kayboldu.

El avión se perdió de vista pronto.

Uçak çok geçmeden gözden uzaktı.

Mi vista ha ido empeorando estos días.

Bu günlerde görüşüm kötüleşiyor.

- Eso salta a la vista.
- Es obvio.

O aşikar.

La vista desde la cima es bellísima.

Zirveden görüntü çok güzel.

El avión pronto se perdió de vista.

Uçak biraz sonra görüş mesafesinden çıktı.

Las bacterias son invisibles a simple vista.

Bakteriler çıplak gözle görülmezler.

Él perdió la vista en el accidente.

Kazada görme yeteneğini yitirdi.

¿Crees en el amor a primera vista?

İlk görüşte aşka inanır mısın?

Desde su punto de vista tiene razón.

Onun bakış açısından o haklı.