Translation of "Valor" in Turkish

0.024 sec.

Examples of using "Valor" in a sentence and their turkish translations:

- Admiro tu valor.
- Admiro vuestro valor.

Ben cesaretine hayranım.

Un valor protegido no es un valor cualquiera.

Korunan değer sıradan bir değer değildir.

Creación de valor.

Değer yaratma.

¡Qué valor tienes!

Ne kadar korkusuzsun!

¿Los destructores de valor?

Değer yok edicileri mi?

Es de gran valor.

O, çok değerlidir.

Es de poco valor.

O, çok az değerlidir.

Hizo alarde de valor.

O, cesaretiyle övündü.

¿qué valor tiene esa vida?

o hayatın değeri ne?

valor de mercado en 2016

piyasa değeri 2016 yılında

Tuvo el valor de decirlo.

Onu söyleme cesareti vardı.

Parece no tener ningún valor.

O değersiz görünüyor.

Fue un acto de valor.

Bu bir cesaret eylemiydi.

Demostramos que nuestras historias tenían valor.

Hikâyelerimizin değeri olduğunu kanıtladık.

Tanto en valor como en volumen,

hem değer, hem de hacim açısından --

El valor es el temor andante.

korkuya doğru yürümenin olduğunu gösterdi.

Las esculturas son de gran valor.

Heykeller çok değerlidir.

Esta máquina no tiene ningún valor.

Bu makine değersiz.

El valor del dólar está subiendo.

Doların değeri artıyor.

Este artículo no tiene ningún valor.

Bu makale kıymetsizdir.

Eso no tiene valor para nosotros.

Bunun bizim için hiçbir değeri yoktur.

- Admiro su coraje.
- Admiro su valor.

Onun cesaretine hayranım.

El valor es una excelente virtud.

Cesaret mükemmel bir erdemdir.

Llámenlo su propuesta de valor diferencial,

değeri farklılaşmış teklif olarak veya

Es hacer lo que tiene valor.

değerli olan şeyi yapmak.

Quiero recuperar mis objetos de valor.

Ben değerli eşyalarımı kurtarmak istiyorum.

- Reunió valor y se declaró a ella.
- Él reunió valor y se declaró a ella.

Cesaretini topladı ve ona evlenme teklif etti.

Pero ahora tienen un valor más alto,

"yeşil bina"lara dönüşünde görüyoruz,

En el que alternaba miedo y valor

12 günlük yolculuğa çıkabilmek için

Necesitan tomar buenas decisiones y tener valor.

Akıllıca kararlar vermek ve kararlı olmak gerekir.

CA: Y exiges coraje, como valor fundamental.

CA: Ve cesaret, bunu temel bir değer olarak istiyorsunuz.

Y transferimos el valor a su cuenta.

ve değerini hesabına yatırıyoruz.

Lo que más necesitas ahora es valor.

Şimdi en çok ihtiyacın olan şey cesarettir.

El valor del yen ha aumentado extremadamente.

Yen'in değeri büyük ölçüde arttı.

En Turquía la mujer no tiene valor.

Türkiye'de kadının kıymeti yok.

Tom no comprende el valor del dinero.

Tom paranın değerini anlamıyor.

Tom no tuvo el valor para suicidarse.

Tom'un intihar edecek cesareti yoktu.

Tom realmente admiraba el valor de Mary.

Tom Mary'nin cesaretine gerçekten hayran kaldı.

Tom no comprende el valor de ahorrar.

Tom tasarrufun değerini anlamıyor.

Los soldados perdieron el valor para combatir.

Askerler savaşma cesaretini yitirdi.

Frente al peligro, ella mostró su valor.

Tehlikenin karşısında cesaretini gösterdi.

Pero he ahí la cuestión sobre el valor:

Ancak cesaret hakkında şöyle bir şey var:

Sin valor, nunca nos aventuraríamos en lo desconocido.

Cesaret olmazsa da bilinmeyene asla adım atamayız.

Reducción de desechos y recuperación de su valor;

israfın azaltılması ve değerininin geri kazanılması;

En conjunto, crearon millones de dólares en valor,

Birlikte milyonlarca dolarlık değer yarattılar,

Además, está enterrado con sus objetos de valor.

üstelik değerli eşyaları ile beraber gömülüyor

Te veo ver tus objetos de valor también

bakın değerli eşyalarınıda görüyorsunuz

Un valor religioso y social que evita dañarlo.

toplumlarında yaymak istediği şey olan, Şii çevrelerde haz fikrini açacağı yönünde.

No deje cosas de valor en el auto.

Değerli eşyaları arabada bırakmayın.

Me gustaría determinar el valor de esta pintura.

Bu tablonun değerini belirlemek isterim.

Tenemos que ser conscientes del valor del tiempo.

Zamanın değerinin farkında olmamız gerekiyor.

Él tuvo el valor de exponer el escándalo.

Skandalı ortaya çıkaracak cesareti vardı.

Desearía tener el valor para expresar mis sentimientos.

Keşke hislerimi ifade etme cesaretim olsa.

Yo admiraba su valor y confiaba en él.

Onun cesaretini takdir ettim ve ona güveniyorum.

Estos tipos de libros casi no tienen valor.

Bu çeşit kitapların neredeyse hiçbir değeri yok.

Enfocarme en hacer lo que es de valor

Değerli olan şeyi yapmaya odaklanmak

Yo siempre le doy mucho valor al conocimiento.

Ben her zaman bilgiye çok kıymet veririm.

Encontrar el equilibrio entre el miedo y el valor.

korku ve cesaret arasındaki denge bunun bir parçası.

Sumen el valor de su carta al número anterior.

seçtiğiniz kartın değerini bir önceki sayınla toplayın.

Un coche de ocho años casi no tiene valor.

Sekiz yaşında bir araba neredeyse değersizdir.

No hay felicidad sin valor, ni virtud sin combate.

Cesaretsiz mutluluk veya mücadelesiz erdem yoktur.

Ken no tuvo el valor para volver a intentarlo.

Ken'in onu tekrar denemek için cesareti yoktu.

Finalmente, no pensemos que para que algo tenga valor

Ve son olarak, değerli olan şeyi yapmak için,

Tom no tuvo el valor de apretar el gatillo.

Tom'un tetiği çekmek için cesareti yoktu.

Tom no tuvo el valor para admitir su error.

Tom'un hatasını itiraf edecek cesareti yoktu.

Tom no tuvo el valor de hablarle a Mary.

Tom'un Mary ile konuşacak cesareti yoktu.

Debemos tener el valor de admitir que hemos usurpado demasiado.

Çok fazla aldığımızı itiraf etmek için cesarete sahip olmalıyız.

Pero ¿son los fracasos parte de la creación de valor?

Peki, başarısızlıklar değer yaratmanın bir parçası mıdır?

Le transferimos el valor del plástico a una cuenta electrónica.

Bunu, onun için online bir hesaba transfer ediyoruz.

Deberías guardar tus objetos de valor en un lugar seguro.

- Değerli şeylerini güvenli bir yerde muhafaza etmelisin.
- Değerli eşyalarını güvenli bir yerde saklamalısın.

Todo el mundo alabó a Ken por su gran valor.

Herkes, büyük cesaretinden dolayı Ken'i övdü.

La letra x en matemáticas usualmente representa un valor desconocido.

"X" sembolü genellikle matematikte bilinmeyen sayıyı temsil etmektedir.

Al final reunió el valor suficiente para pedirle más dinero.

Ondan biraz daha para istemek için sonunda cesaretini topladı.

¡Si la mierda tuviera valor el hombre nacería sin ano!

Eğer bokun bir değeri olsaydı insan kıçsız doğardı.

Durante la sequía, yo comprendí profundamente el valor del agua.

Kuraklık sırasında, suyun değerini iyice anladım.

Un hombre sano no conoce el valor de la salud.

Sağlıklı olan adam sağlığın değerini bilmez.

¿Cuál es el valor de una jarra llena de peniques?

Peni dolu bir kavanozun değeri nedir?

- Te admiro por tu coraje.
- Le admiro por su valor.

Ben senin cesaretine hayranım.

Necesitas un poco de valor para decir que lo amas.

Onu sevdiğini söylemen için biraz cesarete ihtiyacın var.

Reuní hasta la última pizca de valor que había en mí

Korkunun beni ele geçirmememesi için

E intenten que su valor tenga más peso que su miedo.

ve cesaretinizin korkunuzu bastırmasına izin verin.

Tom no tuvo el valor para ir ahí por sí solo.

Tom'un tek başına oraya gitmek için cesareti yoktu.

Mi hermano no tuvo el valor para cruzar nadando el río.

Erkek kardeşimin nehri yüzerek geçmeye cesareti yoktu.

A medida que avanza la inflación, el valor del dólar disminuye.

Doların değeri enflasyonun yükselme oranında düşer.

En esa época, el azúcar tenía menos valor que la sal.

O zamanlar, şeker tuzdan daha az değerliydi.

Hoy por fin he tenido el valor de decirle "¡te quiero!".

Bugün nihayet ona seni seviyorum deme cesaretini buldum.

Generando decenas de miles de millones de dólares en valor de mercado,

30 yıllık kapitalist bir kariyerden sonra

Tendemos a elevar el perfeccionismo al nivel de una insignia de valor.

Mükemmeliyetçiliği bir "değer" sembolü olarak görüyoruz.

Y sin uno de ellos, los demás tienen poco o ningún valor.

Ve birisi olmadan diğerlerinin ya değeri yok ya da çok az var.

Para 2007, el valor de estas acciones había alcanzado los 700 dólares.

2007 yılına geldiğimizde bu hisselerin değeri 700 Doları bulmuştu.

La salud es un tesoro cuyo valor lo conocen sólo los enfermos.

Sağlık değerli bir hazinedir, kıymeti sadece hasta olunca bilinir.

- Tengo valor y una fuerte voluntad.
- Tengo coraje y fuerza de voluntad.

Cesaretim ve güçlü bir iradem var.

La idea de que nos debemos enfocar en lo que tiene valor

Bence değerli olan şeye odaklanmamız gerektiği fikri,

- ¿Puedes adivinar el valor del diamante?
- ¿Te imaginas cuánto vale el diamante?

Elmasın değerini tahmin edebilir misin?