Translation of "Respeto" in Turkish

0.014 sec.

Examples of using "Respeto" in a sentence and their turkish translations:

respeto.

Saygı.

¡Respeto!

Saygı!

- Respeto tu opinión.
- Respeto vuestra opinión.
- Respeto su opinión.

- Düşüncene saygı duyuyorum.
- Görüşüne saygı duyuyorum.

- Quiero tu respeto.
- Quiero su respeto.
- Yo quiero tu respeto.
- Yo quiero su respeto.
- Quiero vuestro respeto.
- Yo quiero vuestro respeto.

Ben saygını istiyorum.

- Tom, yo te respeto.
- Te respeto, Tom.

Sana saygı duyuyorum, Tom.

Yo te respeto.

Sana saygı duyuyorum.

Respeto a Tom.

Tom'a saygı duyarım.

Ellos merecen respeto.

Onlar saygıya layıklar.

Debes mostrar respeto.

Saygı göstermek zorundasın.

Ese político merece respeto.

Bir devlet adamı saygıya değer olmalıdır.

Su acción merece respeto.

Onun eylemi saygıyı hak ediyor.

Los ancianos merecen respeto.

Yaşlı insanlar saygıyı hak eder.

Respeto tu opinión, Tom.

Düşüncene saygı duyuyorum, Tom.

Tienes que mostrar respeto.

Saygı göstermen gerek.

El último principio es respeto,

Son ilke ise saygıdır,

Es una falta de respeto.

Bu saygısızlık.

No quiero faltarle el respeto.

Amacım saygısızlık etmek değil.

Te respeto más que nadie.

Sana herhangi birinden daha çok saygı duyuyorum.

Tiene respeto por su padre.

Babasına saygısı var.

Respeto la opinión de todos.

Herkesin görüşüne saygı duyarım.

Respeto este tipo de gente.

Öyle insanlara saygı gösteririm.

Yo respeto a los mayores.

Yaşlılara saygı duyarım.

Yo respeto mucho a mi profesor.

Öğretmenime çok fazla saygı duyarım.

Recuerda, el respeto lo es todo.

- Unutma, saygı her şeydir.
- Unutmayın, saygı her şeydir.

Te he perdido todo el respeto.

Sana olan tüm saygımı kaybettim.

Tom tenía mucho respeto por Mary.

Tom Mary'ye çok saygı duyuyordu.

El respeto puede ser tan simple como:

Saygı "İyi günler" "Günaydın"

El respeto es la diferencia entre decir:

Saygı şu cümleler arasındaki farktır:

Porque el respeto de todos es suyo

Çünkü herkesin saygısı kendinedir

Es la falta de respeto, la rudeza.

Saygısızlık ve nezaketsizliktir.

Para algunos es una falta de respeto,

Bazılarımız onu kaba bulabilir,

¡El respeto por otras religiones es cero!

diğer dinlere saygısı sıfır!

Te respeto por lo que has hecho.

Yaptığın için sana saygı duyuyorum.

Ella tiene mucho respeto por su profesor.

Öğretmenine çok saygısı vardır.

Nosotros debemos mostrarle respeto a los mayores.

Yaşlı insanlara saygı göstermeliyiz.

- Yo te respeto.
- Yo te tengo estima.

Sana saygı duyuyorum.

Su valiente hazaña le otorgó el respeto.

Onun cesur hareketi ona saygı kazandırdı.

Tom no tiene respeto por las autoridades.

Tom'un otoriteye saygısı yok.

- Vamos a intentar tratar a los demás con respeto.
- Tratemos de tratarnos unos a otros con respeto.

Birbirimize saygıyla davranmaya çalışalım.

El respeto es la base de la vida.

Saygı, hayatın temelidir.

No se tolerarán comentarios que falten al respeto.

Saygısız yorumlara müsamaha gösterilmeyecektir.

Y lo bueno del respeto es que es contagioso.

Saygının güzel tarafı ise bulaşıcı olmasıdır.

Y crean que serán tratadas con dignidad y respeto

insan onura uygun ve saygıyla davranılacağına inandığı

Y respeto por su habilidad de controlar nuestro clima.

ve iklimimizi kontrol etme yeteneğine saygı.

Respeto lo que dices pero no estoy de acuerdo.

Söylediğinin doğru olduğunu kabul ediyorum ama onu söyleme tarzından hoşlanmıyorum.

Su enfoque práctico y humano ganó respeto y produjo resultados.

Pratik ve insancıl yaklaşımı saygı kazandı ve sonuçlar getirdi.

respeto por su habilidad como base de toda la vida,

Yeryüzündeki tüm yaşamın temeli olma yeteneğine saygı,

Los japoneses no siempre se inclinan como símbolo de respeto.

Japonlar saygı belirtisi olarak her zaman eğilmezler.

Con el debido respeto, señor presidente, ¡es usted un gilipollas!

Bütün saygımla, Sayın Başkan, sen bir götsün!

Al aceptar el dinero, perdió el respeto de la gente.

Parayı kabul ederek, insanların saygısını kaybetti.

Sos la única persona que me muestra algo de respeto.

Bana saygı gösteren tek kişi sensin.

respeto por su habilidad de servir como un banco de carbono

karbon bankası olarak hizmet sunma yeteneğine saygı

Los británicos tienen mucho respeto a la ley y al orden.

İngilizlerin kanuna ve düzene çok saygıları var.

No puedo decir palabrotas en presencia de mis hermanos. Los respeto.

Onlara saygımdan kardeşlerimin yanında küfür edemem.

Tom se ganó el respeto y la lealtad de sus empleados.

Tom çalışanlarının saygı ve bağlılığını kazandı.

Respeto a todos los que siempre dan lo mejor de sí.

Ben her zaman elinden geleni yapanlara saygı duyarım.

Ten un poco de respeto por las opiniones de otras personas.

Diğer insanların görüşlerine biraz saygı duy.

"Comiencen a tratar a las personas con amor y respeto ahora mismo.

"Şu an bu insanlara sevgi ve saygıyla davranmaya başlayın.

Tom deseaba que sus compañeros de clase se tratasen con más respeto.

Tom sınıf arkadaşlarının birbirlerine daha saygılı davranmalarını istedi.

El respeto a la autoridad y por considerar al trabajo como su recompensa.

otoriteye saygılıdırlar ve öz saygıları için çalışırlar.

Con todo el debido respeto, yo pienso que ambos tenían algunos puntos válidos.

Kusura bakmayın ama, onların her ikisinin mantıklı amaçları var.

Pero tratamos este cráneo con gran respeto en nuestro laboratorio y aquí en TED.

Ama bu kafatasını laboratuvarımızda ve TED'de saygıyla inceliyoruz.

Sino que tienes que tratar a las personas con respeto y tener cuidados compasivos.

ama insanlara saygı ve anlayışla davranmak zorundasınız.

Y se formó un vínculo especial entre ellos, basado en el respeto mutuo y la lealtad.

aralarında karşılıklı saygı ve sadakate dayalı özel bir bağ kuruldu

- Yo admiro al profesor Taniguchi, de inglés.
- Respeto a mi profesor de inglés, el Sr. Taniguchi.

İngilizce öğretmenim Bay Taniguchi'ye saygı duyuyorum.

Y se hicieron todas las posibilidades para que no hubiera falta de respeto a la religión cristiana.

ve Hristiyanlık dinine bir saygısızlık olmasın diye elden gelen bütün imkanlar yapılmıştı

El respeto por los espíritus que viven en los árboles, en las rocas y en el agua,

ağaçların, taşların ve suyun ruhuna duydukları saygı,

Ni siquiera tus defectos disminuyen mi respeto por ti, y en la amistad eso es lo que cuenta.

Senin hataların bile sana olan saygımı azaltmaz ve arkadaşlıkta önemli olan budur.

Básico, pues Al-Azhar veía este matrimonio como una falta de respeto a las mujeres y una pérdida de los

konu ve hükmün çıkarılması hakkında yorum yapmak

No se salte la cola, sería una gran falta de respeto y puede dar paso a cosas que no es posible compensar.

Sırayı atlamayın bu büyük bir saygısızlık olur ve telafisi mümkün olmayan şeylere yol açabilir.

Si no empiezas a tratar a la gente con un poco más de respeto, la gente podría comenzar a evitarte como a la plaga.

Eğer insanlara biraz daha saygılı davranmaya başlamazsan, insanlar senden vebalı gibi kaçınmaya başlayabilir.

Está equivocado, Su Santidad está equivocado, lo digo con respeto. Cristo no llegó aquí con Colón, quien llegó fue el Anticristo. El holocausto indígena fue peor que el Holocausto de la Segunda Guerra Mundial, ni el papa ni nadie puede negar eso.

Hatalısınız. Papa Cenapları her açıdan hatalıdır. Mesih buraya Kolomb'la birlikte gelmedi. Gelen Deccaldi. Yerli soykırımı, II. Dünya Savaşındaki soykırımdan daha kötüydü, papa bile bunu inkar edemez.

La educación tendrá por objeto el pleno desarrollo de la personalidad humana y el fortalecimiento del respeto a los derechos humanos y a las libertades fundamentales; favorecerá la comprensión, la tolerancia y la amistad entre todas las naciones y todos los grupos étnicos o religiosos, y promoverá el desarrollo de las actividades de las Naciones Unidas para el mantenimiento de la paz.

Öğretim insan şahsiyetinin tam gelişmesini ve insan haklarıyla ana hürriyetlerine saygının kuvvetlenmesini hedef almalıdır. Öğretim bütün milletler, ırk ve din grupları arasında anlayış, hoşgörü ve dostluğu teşvik etmeli ve Birleşmiş Milletlerin barışın idamesi yolundaki çalışmalarını geliştirmelidir.

Vine aquí a buscar un nuevo comienzo para Estados Unidos y musulmanes alrededor del mundo, que se base en intereses mutuos y el respeto mutuo; y que se base en el hecho de que Estados Unidos y el Islam no se excluyen mutuamente y no es necesario que compitan. Por el contrario: coinciden en parte y tienen principios comunes, principios de justicia, progreso, tolerancia y la dignidad de todos los seres humanos.

Ben buraya dünyada Birleşik Devletler ve Müslümanlar arasında yeni bir başlangıç noktası aramak için geldim; biri karşılıklı ilgi ve karşılıklı saygıya dayalı; biri Amerika ve Müslümanın münhasır olmadığı ve rekabet içinde olması gerekmeyen gerçeğine dayalı.Bunun yerine onlar örtüşürler ve ortak prensipleri paylaşırlar - adalet ve ilerleme prensipleri tüm insanların hoşgörü ve haysiyeti.