Translation of "Queda" in Turkish

0.029 sec.

Examples of using "Queda" in a sentence and their turkish translations:

- Queda uno.
- Queda una.

Kalan bir tane var.

- ¿Queda sal?
- ¿Queda algo de sal?

Hiç tuz kaldı mı?

¿Queda sal?

Kalan tuz var mı?

¿Queda arroz?

Pilav kaldı mı?

- No queda nada de queso.
- Ya no queda queso.
- No queda más queso.

Artık peynir kalmadı.

- No queda nada para comer.
- No queda comida.

Hiç yiyecek kalmadı.

Nadie queda exento,

Hiç kimse bundan muaf değil,

No queda sal.

Hiç tuz kalmadı.

No queda leche.

Kalan hiç süt yok.

No queda comida.

Hiç yiyecek kalmadı.

¿Dónde queda Damasco?

Şam nerede?

No queda nada.

Bir şey kalmadı.

¿Te queda dinero?

Hiç paran kaldı mı?

¿Cuánta leche queda?

Orada ne kadar süt kaldı?

Queda poco tiempo.

Az zaman kaldı.

Queda un día.

Bir gün kaldı.

Te queda bien.

O senin üzerinde iyi görünüyor.

¿Quién se queda?

Kim kalıyor?

Tomás se queda.

Tom kalıyor.

Todavía queda esperanza.

Hâlâ umut var.

¿Cuánto dinero queda?

Ne kadar para kaldı?

Queda poca agua.

Biraz su kaldı.

- ¿Por dónde queda la playa?
- ¿En qué camino queda la playa?
- ¿Para adónde queda la playa?

- Plaj ne tarafta?
- Hangi yol plaja gider?

- Todavía queda mucho por hacer.
- Aún queda mucho por hacer.

Daha yapılacak çok iş var.

- Su dormitorio queda aquí arriba.
- Su habitación queda justo arriba.

Onun yatak odası tam yukarıda.

Se queda totalmente quieta

Hiç kıpırdamadan durarak...

Queda poco por hacer.

Yapılacak az şey var.

¿Queda algo de azúcar?

Hâlâ şeker var mı?

Queda muy poco papel.

Çok az kağıt kaldı.

Queda a tu decisión.

Bu senin kararına bağlı.

¿Hay toque de queda?

Bir sokağa çıkma yasağı var mı?

¿Cuánto tiempo me queda?

Ne kadar daha zamanımız var?

Damasco queda en Siria.

Şam, Suriye'de yer alır.

Sólo queda una alternativa.

Sadece bir alternatif var.

El verde te queda.

- Yeşil size uyar.
- Yeşil size uyuyor.

Solo queda un día.

Sadece kalan bir gün var.

¿Dónde queda la playa?

Plaj nerede?

Todo queda conforme estaba.

Her şey olduğu gibi kalır.

Te queda muy bien.

Bu sizin üzerinizde gerçekten iyi görünüyor.

No me queda tiempo.

Zamanım kalmadı.

Japón queda en Asia.

Japonya Asya'da yer almaktadır.

Casi no queda vino.

Kalan biraz şarap var.

No sé dónde queda.

Onun nerede olduğunu bilmiyorum.

- No hay más sal.
- Ya no queda sal.
- No queda sal.

Daha fazla tuz yok.

- ¿En qué camino queda la playa?
- ¿Para adónde queda la playa?

Plaj ne tarafta?

- Aún queda por ver el resultado.
- Todavía queda por ver el resultado.

Sonuç görülmek için kalır.

- ¿Dónde está la entrada?
- ¿Dónde queda la entrada?
- ¿Dónde queda el ingreso?

Giriş nerededir?

El tipo se queda ahí.

Adam burada kaldı.

Algún niño se queda mirando.

genellikle bir çocuk bana dik dik bakar.

Entonces todo lo que queda

Geriye kalan tek şey

Parece que no queda dinero.

Hiç para kalmamış gibi görünüyor.

¿Por dónde queda más cerca?

Hangi yol en yakın?

¿Hacía dónde queda Central Park?

Hangi yol Central Park'tır?

El negro te queda bien.

- Siyah sana yakışıyor.
- Siyah sana uyar.

No queda nada que perder.

Kaybedecek hiçbir şey yok.

¿Me queda bien este vestido?

Bu elbise üzerimde iyi görünüyor mu?

Todavía queda mucho por hacer.

Hâlâ yapacak çok iş var.

La gente se queda afuera.

İnsanlar dışarıda kalıyor.

Este vestido te queda bien.

Bu elbise sana uydu.

¿Dónde queda la embajada rusa?

Rus Büyükelçiliği nerede?

¿Dónde queda la embajada española?

İspanyol Büyükelçiliği nerededir?

No queda nada para comer.

Yiyecek bir şey kalmadı.

Nunca se queda mucho tiempo.

O asla uzun süre kalmaz.

No queda nada por hacer.

Yapacak bir şey kalmadı.

Este abrigo te queda perfecto.

Bu ceket sana mükemmel uyar.

¿Le queda bien el abrigo?

Palto iyi uyuyor mu?

¿Le queda bien el sombrero?

Şapka iyi uyar mı?

La 23 te queda mejor.

23 size daha iyi uyar.

Esta ropa te queda bien.

Bu giysiler size uyar.

Todavía nos queda mucha comida.

Hâlâ bir sürü yiyeceğimiz arttı.

Queda leche en el refrigerador.

Buzdolabında bir miktar süt kaldı.

Ya no me queda dinero.

Hiç param kalmadı.

Argelia queda en África Septentrional.

Cezayir Kuzey Afrika'da yer almaktadır.

Casi no nos queda tiempo.

Neredeyse zamanımız kalmadı.

Este traje me queda ancho.

Bu takım elbise benim için fazla büyük.

La casa nueva queda aquí.

Yeni ev burada.

No queda nada que hacer.

Yapılacak başka hiçbir şey yok.

Esta camisa te queda bien.

Bu gömlek sana iyi gidiyor.

Queda por ver quién gana.

Kimin kazandığı zamanla görülecek.

Aún queda mucho por demostrar.

Gösterilecek birçok şey var.

Esta talla no me queda.

Bu beden bana uymuyor.

Este sombrero me queda bien.

Bu şapka bana yakışıyor.

Esta talla me queda grande.

Bu ölçü benim için çok büyük.

Ese seudónimo le queda perfecto.

O takma isim ona mükemmel uyuyor.

¡No queda más que esperar!

Yapılacak tek şey kaldı, beklemek!

Aún queda mucho por hacer.

Hala yapılacak çok daha fazla şey var.

Ya no me queda nada.

Hiçbir şeyim kalmadı.

No me queda otra opción.

Hiçbir seçeneğim kalmadı.

No me queda mucho dinero.

Fazla param kalmadı.

El abrigo te queda bien.

- Palto size yakışıyor.
- Palto sizde iyi duruyor.

¿Se va o se queda?

Ayrılıyor mu yoksa kalıyor mu?