Translation of "Arroz" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Arroz" in a sentence and their turkish translations:

- ¿Tienes arroz?
- ¿Tienen arroz?
- ¿Usted tiene arroz?

Pirincin var mı?

- Nosotros comemos arroz.
- Comemos arroz.
- Nosotras comemos arroz.

Biz pilav yeriz.

- Cuece el arroz.
- Cocina el arroz.

Pirinç pilavını pişir.

Cultivamos arroz.

Biz pirinç yetiştiririz.

¿Tenías arroz?

Pirincin var mıydı?

¿Queda arroz?

Pilav kaldı mı?

¿Tiene arroz?

Pirinci var mı?

- ¿Has probado el arroz?
- ¿Probaste el arroz?

Pirinç pilavını denedin mi?

- El arroz está rico.
- El arroz está delicioso.

Pirincin tadı güzeldir.

Él cultiva arroz.

O pirinç yetiştirir.

Tom hizo arroz.

Tom pilav yaptı.

Vivimos del arroz.

Biz pirince bağımlı yaşıyoruz.

Estoy comiendo arroz.

Pirinç yiyorum.

Creo que prefiero comer arroz blanco que arroz integral.

Beyaz pirinç yemeği kahverengi pirinçten daha çok seviyorum.

- ¿Comes arroz en tu país?
- ¿Comen arroz en tu país?
- ¿Comen arroz en su país?

Ülkende pirinç yer misiniz?

- ¿Comes arroz todos los días?
- ¿Come todos los días arroz?

Her gün pilav yiyor musun?

Ellos comen mucho arroz.

Onlar çok pirinç yerler.

Este arroz se pegó.

Bu pirinç yapışkan.

El arroz está rico.

Pirinç lezzetlidir.

Mi padre cultiva arroz.

Babam pirinç yetiştirir.

No quiero arroz cocido.

Ben pilav istemiyorum.

Comimos pescado con arroz.

Balık ve pirinç pilavı yedik.

Me gusta el arroz.

Pirinci seviyorum.

- ¿Sabes dónde compra Tom el arroz?
- ¿Sabes dónde compró arroz Tom?

- Tom'un nereden pirinç aldığını biliyor musun?
- Tom'un pirinç aldığı yeri biliyor musun?

¿Quieres comer fideos o arroz?

Erişte mi yoksa pilav mı yemek istiyorsun?

Prefiero el arroz al pan.

Pirinci ekmeğe tercih ederim.

¿Cuánto arroz comes cada día?

Her gün ne kadar pirinç yiyorsun?

Cocine 300 gramos de arroz.

300 gram pirinç pişir.

Anoche comimos arroz con curry.

Dün gece körili pilav yedik.

Los campesinos estaban sembrando arroz.

Köylüler pirinç ekiyorlardı.

El precio del arroz cayó.

Pirinç fiyatı düştü.

No quiero comer arroz cocido.

Pişmiş pirinç yemek istemiyorum.

Tom quiere comer arroz frito.

Tom kızarmış pirinç yemek istiyor.

Los agricultores están sembrando arroz.

Çiftçiler pirinç ekiyor.

Así es como cocinamos arroz.

Pilavı pişirme şeklimiz budur.

Los asiáticos comen mucho arroz.

Asyalılar çok pirinç yerler.

Comúnmente como arroz con palillos.

Pirinç pilavını genellikle çubuklarla yerim.

- Prefiero el arroz al pan.
- Me gusta el arroz más que el pan.

Pirinci ekmekten daha çok severim.

El sake se hace con arroz.

Biz pirinçten sake yaparız.

El arroz crece en países cálidos.

Pirinç ılıman ülkelerde yetişir.

El arroz se vende por kilos.

Pirinç kilo ile satılır.

El arroz crece en climas cálidos.

Pirinç sıcak iklimlerde yetişir.

El precio del arroz ha descendido.

Pirinç fiyatı düştü.

¿Cuántos cuencos de arroz te comiste?

Kaç kase pilav yedin?

¿Cómo se cocina arroz sin almidón?

Biri nişasta olmadan nasıl pirinç pilavı pişirir?

¿Sabes cómo cocinar bien el arroz?

İyi pilav nasıl yapılır biliyor musun?

Este arroz está contaminado por arsénico.

Pirinç arsenik ile kirletilmiş.

Siempre tomo arroz para el almuerzo.

Öğle yemeği için her zaman pilav yerim.

La calidad del arroz está disminuyendo.

Pirinç kalitesi düşüyor.

- Prefiero el arroz al pan.
- Me gusta el arroz más que lo que me gusta el pan.
- Me gusta el arroz más que el pan.

- Pirinci ekmeğe tercih ederim.
- Pirinci ekmekten daha çok severim.

- Yo voy a tomar arroz, sopa miso y natto.
- Yo tomaré arroz, sopa miso y natto.

Ben pirinç, miso çorbası ve natto yiyeceğim.

¿Preferís el arroz negro, o el blanco?

Beyaz pirinci mi yoksa kahverengi pirinci mi tercih edersiniz?

Tom come arroz casi todos los días.

Tom neredeyse her gün pilav yer.

El hombre tiene un poco de arroz.

Adamın biraz pirinci var.

Dábale arroz a la zorra el abad.

Başrahip şirret kadına pirinç pilavı verdi.

- Fui al supermercado y compré un paquete de arroz.
- Fui al súper y compré un paquete de arroz.

Markete gidip bir paket pirinç aldım.

La buena cosecha bajó el precio del arroz.

İyi hasat pirinç fiyatını düşürdü.

El consumo de arroz en Japón está bajando.

Japonya'nın pirinç tüketimi azalıyor.

Tom puso algo de arroz en un tazón.

Tom, bir kaseye biraz pirinç koydu.

Comí arroz frito y bebí algo de cerveza.

Kızarmış pirinç yedim ve biraz bira içtim.

¿Tenés una cuchara para que revuelva el arroz?

Pilavı karıştırabileceğim bir kaşığın var mı?

El arroz con curry es mi plato favorito.

Körili pilav benim favori yemeğimdir.

Tom suele comer frijoles, arroz, papas o fideos.

Tom genellikle fasulye, pirinç patates ya da makarna yer.

En este campo se va a plantar arroz.

Pirinç bu alanda dikilecek.

¿Cómo se dice "arroz al vapor" en vietnamita?

Vietnamcada "haşlanmış pirinç"i nasıl söylüyorsunuz?

En Japón la demanda de arroz es grande.

Japonya'da pirince olan talep oldukça yüksek.

Un festival tiene lugar a la cosecha de arroz.

Pirinç hasatında bir festival düzenlenir.

El arroz es cultivado en muchas partes del mundo.

Pirinç Dünyanın birçok yerinde yetişir.

El arroz es el cultivo principal de esta región.

Pirinç bu alanda başlıca üründür.

Japón empezó a importar arroz de los Estados Unidos.

Japonya, Amerika'dan pirinç ithal etmeye başladı.

El arroz va bien con un plato de pescado.

Pirinç pilavı bir balık yemeği ile güzeldir.

¿Crees que deberíamos importar arroz de los Estados Unidos?

Sence Abd'den pirinç ithal etmeli miyiz?

Tom come arroz al menos dos veces al día.

Tom günde en az iki kez pirinç yiyor.

Si nos revolvés el arroz, se va a quemar.

Pilavı karıştırmazsan onu yakarsın.

Tom come arroz al menos una vez al día.

Tom en az günde bir kez pirinç pilavı yer.

- Él comió arroz dos veces al día por muchos años.
- Él ha comido arroz dos veces al día durante muchos años.

Yıllarca günde iki kez pirinç yedi.

Un tazón de arroz es de cerca de 180 gramos.

Bir kase pirinç yaklaşık 180 gramdır.

El precio del arroz subió en un tres por ciento.

- Pirincin fiyatı yüzde 3 arttı.
- Pirinç fiyatı yüzde üç arttı.

Debido a la inundación, fue una mala cosecha de arroz.

Sel nedeniyle kötü bir pirinç hasadı oldu.

La dieta básica de los japoneses es arroz y pescado.

Japonların temel beslenmesi pirinç ve balıktan oluşur.

En 1994 hubo escasez de agua y arroz en Japón.

1994'te Japonya'da su ve pirinç kıtlığı oldu.

Tom come lo menos tres tazones de arroz cada día.

Tom her gün en az üç kase pirinç pilavı yer.

La mayoría de los agricultores de por aquí cultivan arroz.

- Buradaki çiftçilerin büyük bölümü çeltik eker.
- Bu bölgedeki çiftçilerin büyük kısmı pirinç yetiştirir.

El precio del arroz subió más de un tres por ciento.

Pirincin fiyatı yüzde üçten daha fazla yükseldi.

Tom come el arroz con cuchara, pero Mary prefiere usar palillos.

Tom pilav yemek için bir kaşık kullanır ancak Mary yemek çubukları kullanmayı tercih ediyor.

Ya han pasado más de dos semanas desde que comí arroz.

Pirinç pilavı yediğimden beri iki hafta oldu.

Pedí un menú de arroz salteado en una tienda de ramen.

Ben bir Japon yemeği dükkanında bir kızarmış pirinç menüsü istedim.

Vendo el arroz a granel o envasado en paquetes de un kilo.

Ben ambalajsız ya da 1 kilogramlık torbalarda paketlenmiş olarak pirinç satarım.

La mayoría de los japoneses comen arroz al menos una vez al día.

Çoğu Japon en az günde bir kez pirinç yer.

El verano pasado fue excepcionalmente frío y la cosecha de arroz fue la peor en diez años.

Geçen yaz oldukça soğuktu, ve pirinç ekini on yıl içinde en kötüydü.

Su luz es una señal para las hembras sin alas en el suelo. Ella tiene el tamaño de un grano de arroz.

Işıkları, zemindeki kanatsız dişilere işaret göndermektedir. Dişi, pirinç tanesi kadardır.