Translation of "Primer" in Turkish

0.029 sec.

Examples of using "Primer" in a sentence and their turkish translations:

- Ganó el primer premio.
- Él obtuvo el primer premio.

O, birincilik ödülü aldı.

- Era su primer trabajo.
- Este fue su primer trabajo.

O onun ilk işiydi.

- Yo seré su primer paciente.
- Yo seré tu primer paciente.

Ben ilk hastan olacağım.

- Ella es mi primer amor.
- Él es mi primer amor.

O, benim ilk sevgilim.

El Primer Ministro dimitió.

Başbakan istifa etti.

Era su primer trabajo.

Bu onun ilk işiydi.

Fue mi primer trabajo.

O benim ilk işimdi.

Es mi primer día.

Bu benim ilk günüm.

¡Demos el primer paso!

Biz ilk adımı yapalım!

Es el primer paso.

Bu ilk adımdır.

- Nuestro equipo perdió el primer encuentro.
- Nuestro equipo perdió el primer juego.

Takımımız ilk oyunu kaybetti.

- Empecemos con el primer capítulo.
- Vamos a empezar con el primer capítulo.

İlk bölümle başlayalım.

Fíjense en el primer gráfico.

Birinci grafiğe bakın.

Nuestro primer pramit zosar pramit

ilk pramitimiz zosar pramit'i

Su primer nombre era Googol.

İlk ismi Googol'du.

He ganado el primer premio.

Birincilik ödülünü kazandım.

Ella es mi primer amor.

O benim ilk aşkım.

Tom fue mi primer novio.

Tom benim ilk erkek arkadaşımdı.

¿Cuándo fue tu primer amor?

İlk aşkın ne zamandı?

Debo tomar el primer tren.

İlk treni yakalamalıyım.

Ese fue nuestro primer encuentro.

Bu bizim ilk karşılaşmamızdı.

Él fue mi primer pololo.

O benim ilk erkek arkadaşımdı.

Su primer nombre era Tom.

Onun adı Tom'du.

Logré ganar el primer premio.

Birincilik ödülünü kazanabildim.

He dado el primer paso.

İlk adımı attım.

Ese fue mi primer beso.

İlk öpücüğümdü.

Ese fue mi primer pensamiento.

O benim ilk düşüncemdi.

¿Quién inventó el primer automóvil?

İlk otomobili kim icat etti?

Construyeron el primer coche eléctrico.

İlk elektrikli otomobili yaptılar.

Jana es mi primer amor.

Jana benim ilk aşkımdır.

Tom fue mi primer paciente.

Tom benim ilk hastamdı.

¿Cómo murió tu primer marido?

İlk kocan nasıl öldü?

Él es mi primer amor.

O benim ilk aşkım.

El primer ministro dimitió ayer.

- Başbakan dün istifa etti.
- Başbakan dün istifasını verdi.
- Başbakan dün görevi bıraktı.

Él obtuvo el primer premio.

O birincilik ödülünü aldı.

Él fue su primer amor.

O onun ilk aşkıydı.

Ese fue tu primer error.

O senin ilk hatandı.

- ¿Este es tu primer viaje al exterior?
- ¿Este es tu primer viaje al extranjero?

Bu sizin yurt dışına ilk seyahatiniz mi?

- Fue Janet quien ganó el primer lugar.
- Fue Janet quien ganó el primer premio.

Birincilik ödülünü kazanan Janet'ti.

El primer mensaje que quiero dar,

Vermek istediğim birinci mesaj

O el diseño del primer marcapasos.

ya da ilk kalp pili tasarlanırken.

Desde el primer día en España,

İspanya'ya geldiğimiz ilk günden itibaren,

En mi primer día de mandato

Ofisteki ilk günümde

Y el primer paso para avanzar

Yolumuzu bulmanın ilk yolu da

Participé en mi primer casting profesional.

ilk profesyonel seçmeme katıldım.

En primer lugar: busquen otras opiniones.

İlki aktif olarak farklı bakış açıları aramaktır.

Pero solo era la primer ronda.

Ama bu daha birinci turdu.

El primer principio es la voz.

İlk ilkemiz sestir.

Hagamos esto como un primer paso.

İlk adım olarak bunu yapalım.

Tom esperaba ganar el primer premio.

Tom'un umudu birincilik ödülünü kazanmaktı.

Lo logré en mi primer intento.

İlk denememde başarılı oldum.

Pong es el primer video juego.

Pong ilk video oyunudur.

Era su primer viaje como capitán.

Kaptan olarak ilk yolculuğuydu.

Inglés no es su primer idioma.

İngilizce benim ilk dilim değildir.

El primer paso es muy difícil.

İlk adım çok zordur.

En primer lugar: Marley estaba muerto.

Baştan söylemek gerekirse, Marley ölmüştü.

Lo conozco por su primer nombre.

- Onu ilk adından biliyorum.
- Onu ilk ismiyle tanıyorum.
- Onu ilk adıyla tanıyorum.
- Ben onu ilk ismiyle tanıyorum.

Él le dio su primer beso.

O ona ilk öpücüğünü verdi.

Tom está diseñando su primer edificio.

Tom ilk binasını dizayn ediyor.

Nuestro equipo perdió el primer partido.

Takımımız ilk oyunu kaybetti.

¿Puedo llamar a mi primer testigo?

İlk tanığıma seslenebilir miyim?

Ella le dio su primer beso.

- O ona, ilk öpücüğünü verdi.
- O ona onun ilk öpücüğünü verdi.

¿Podemos usar nuestro primer mes gratis y el primer mes gratis y finalizar nuestra suscripción?

İlk ay bedava,ilk ay bedavaya kullanıp aboneliğimizi sonlandırabiliyor muyuz?

- Estoy tan enamorado como en el primer día.
- Estoy tan enamorada como el primer día.

İlk günkü kadar çok aşk yaşıyorum.

- El primer paso es siempre el más difícil.
- El primer paso siempre es el más difícil.

İlk adım her zaman en zorudur.

El primer tema fue el desbloqueo interno.

İlk unsurun kilidi içten açmak olduğu yazıyor.

¿Por qué tomamos fotos en primer lugar?

Neden fotoğraf çekiyoruz ki?

En primer lugar, hablemos de mi silla.

Öncelikle şık aracım hakkında birkaç söz.

Beowulf, el primer poema épico en inglés,

Beowulf? İngilizce ilk epik eser,

El primer error es lo que medimos.

İlk hata, neyi ölçtüğümüz.

Pero el primer paso requiere de valentía.

Ancak ilk aşama cesaret gerektiriyor.

Este es el primer proyecto del barrio.

Mahalledeki ilk proje bu.

Murciélagos de primer cuerpo de cuerpo pequeño

birinci tür küçük gövdeli yarasalar

Estoy en el primer año de instituto.

Lisenin birinci yılındayım.

El primer mes del año es enero.

Yılın ilk ayı ocaktır.

Enero es el primer mes del año.

Ocak yılın birinci ayıdır.

En primer lugar, la moda cambia rápidamente.

İlk önce modalar çok hızlı değişir.

¿Cuál fue el resultado del primer tiempo?

İlk yarıda skor neydi?

Está lejos de ganar el primer premio.

O, birincilik ödülünü kazanmaktan uzak.

Presumía de haber ganado el primer premio.

O, birincilik ödülünü kazanmakla övündü.

Tom fue el primer amor de Mary.

Tom Mary'nin ilk aşkı idi.

Me hubiera gustado coger el primer tren.

İlk trene binmek istemiştim.

Es el primer escrito de mi padre.

- Bu, babamın ilk mektubu.
- O, babamın ilk mektubu.

Me apuré para alcanzar el primer tren.

İlk treni yakalamak için acele ettim.

El primer paso es el más difícil.

İlk adım en zor olanıdır.

Mary llamó a su primer hijo Tom.

Mary ilk çocuğuna Tom adını verdi.

El primer ataque no dio al blanco.

İlk saldırı hedefi ıskaladı.

Está en el primer año de universidad.

- O, üniversitede birinci sınıf öğrencisidir.
- O bir acemidir.