Translation of "Estilo" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Estilo" in a sentence and their turkish translations:

Ella tiene estilo.

- O şık.
- O modaya uygun.

Me gusta tu estilo.

- Tarzını seviyorum.
- Senin tarzını beğeniyorum.

No es mi estilo.

O benim tarzım değil.

No es tu estilo.

O senin tarzın değil.

No es su estilo.

Onun tarzı değil.

Adoro tu estilo de hablar.

Konuşma tarzını seviyorum.

No dije nada por el estilo.

Ben böyle bir şey söylemedim.

El autor tiene un buen estilo.

Yazarın iyi bir tarzı var.

¿Qué estilo de muebles le gustaría?

Ne tarz mobilya istiyorsunuz?

El escritor tiene un estilo excelente.

Yazarın mükemmel bir tarzı var.

La iglesia está construida al estilo Gótico.

Kilise, Gothic tarzında inşâ edilmiş.

Tom tiene un estilo de vida extravagante.

Tom'un savurgan bir yaşam tarzı var.

Tom tiene un estilo de vida saludable.

Tom'un sağlıklı yaşam tarzı var.

Este estilo culinario es particular de China.

Bu tarz pişirme Çin'e özgüdür.

Este autor tiene un hermoso estilo literario.

Yazar güzel bir tarza sahip.

Y condenados por un estilo de vida lánguido,

ve bitkin hayat tarzları yüzünden lanetlenmişler,

Mi abuela nunca cambió su estilo de vida.

Büyükannem yaşam tarzını hiçbir zaman değiştirmedi.

Él se acostumbró al nuevo estilo de vida.

Yeni yaşam tarzına alıştı.

Él tenía envidia de su estilo de vida.

Onun yaşam biçimini kıskanıyordu.

Juego al tenis, pero tengo muy mal estilo.

Ben tenis oynarım ama formum çok kötü.

Todo gran escritor posee un estilo propio individual.

Bütün büyük yazarların kendi kişisel tarzları vardır.

Escogieron sus muebles más por utilidad que por estilo.

Onların mobilyaları, tarz yerine yarar için seçildi.

Él vivía en una casa de estilo típicamente japonesa.

O, tipik bir Japon sitili evde yaşadı.

Creo que él necesita alterar su estilo de vida.

Yaşam tarzını değiştirmesi gerektiğini düşünüyorum.

Simplemente porque no es un estilo de vida que queramos.

çünkü öyle ya, bu arzuladığımız bir hayat tarzı değil.

Su apariencia es tan extraña como su estilo de vida.

Görünüşü de hayat tarzı kadar gariptir.

Además, este estilo de Kemal Sunal es el propio anarquismo

üstelik Kemal Sunal'ın bu tarzı anarşizmin ta kendisi

Un estilo que no se sigue mucho en la sociedad

yine toplumda çok fazla izlenmeyen bir tarz

Porque es principalmente en el estilo del cine de arte

çünkü daha çok sanat filmi tarzında

El estilo me gusta, pero ¿lo tienes en otro color?

Tarz güzel, ama farklı bir renginiz var mı?

Iré a por ellos haciendo uso de mi típico estilo extravagante.

Onları her zamanki havalı tarzımda getireceğim.

Hay cuatro ejemplos sencillos que pueden usar en su estilo de vida.

İşte günlük yaşamınızda kullanabileceğiniz dört kolay örnek:

Los investigadores encontraron que los pacientes con el nuevo estilo de vida

Araştırmacıların bulgularına göre bu yaşam tarzı hastalarında

No hay duda de que estos personajes estilo Tarzán podrían matarnos fácilmente.

Bu Tarzanvari hayvanların bizi kolayca öldürebilecekleri kuşkusuz.

Por supuesto que nuestro estilo de vida es diferente al de América.

Tabii ki yaşam tarzımız Amerika'dan farklı.

- ¿Cuál es tu peinado favorito?
- ¿Cuál es tu estilo de cabello favorito?

Senin gözde saç sitilin nedir?

Vivió en estilo real y, notoriamente, saqueó iglesias españolas a tal escala que

Kraliyet tarzında yaşadı ve ünlü bir şekilde İspanyol kiliselerini o kadar büyük bir ölçekte yağmaladı ki

¡Vi un OVNI! ¡En serio! Créanme, por favor. Yo no estoy loco ni nada por el estilo.

UFO gördüm! Ciddiyim! Bana inan lütfen. Ben deli ya da öyle bir şey değilim.

Cuando oyen 'una habitación al estilo japonés', la mayoría de personas probablemente piensen en una habitación con tatamis.

Onlar Japon tarzı odayı duyduklarında insanların çoğu muhtemelen bir tatami odası düşünüyor.

- En esta revista, Juliana habla de su forma de vestirse.
- En esta revista, Juliana nos cuenta el estilo de su ropa.

Bu dergide Juliana giyme tarzından bahsediyor.

A: "¿Será que tal ve él te guste?" B: "No, ni loca. No me gusta ni nada por el estilo. ¿Qué estás diciendo?"

A: "Belki ondan hoşlanıyorsun?" B: "Hiçbir şekilde! Ondan ya da onun gibi bir şeyden hoşlanmıyorum. Ne diyorsun?"

La resistencia es la capacidad de llevar a cabo una actividad física o mental durante un período de tiempo prolongado sin cansarse. Se puede aumentar la resistencia con el entrenamiento, el mantenimiento de un estilo de vida saludable y el consumo de una dieta sana y equilibrada.

Yaşama gücü yorulmadan zamanın geniş bir süreci için bir fiziksel veya zihinsel aktivite taşıma kapasitesidir. Sen sağlıklı bir yaşam tarzı sürdürerek sağlıklı ve dengeli bir diyet tüketerek, eğitim tarafından yaşama gücünü artırabilirsin.