Translation of "Enemigo" in Turkish

0.015 sec.

Examples of using "Enemigo" in a sentence and their turkish translations:

Centro enemigo.

ana saldırıyı emanet etti

El enemigo de mi enemigo es mi amigo.

Düşmanımın düşmanı arkadaşımdır.

El enemigo de tu enemigo es tu amigo.

Düşmanımın düşmanı dostumdur.

Derrotamos al enemigo.

Biz düşmanı yendik.

¿Eres nuestro enemigo?

- Düşmanımız mısın?
- Sen bizim düşmanımız mısın?

La mejor arma contra el enemigo es otro enemigo.

Düşmana karşı en iyi silah başka düşmandır.

- Yo lo considero mi enemigo.
- Yo lo considero un enemigo.

Onu bir düşman olarak görüyorum.

Y derrotar al enemigo.

güdülerine dayanan refleksleriniz.

Gran enemigo de Galileo

Galileo düşmanı yobaz

El enemigo es débil.

Düşman zayıf.

No soy tu enemigo.

Ben senin düşmanın değilim.

¿Quién es tu enemigo?

- Senin düşmanın kim?
- Sizin düşmanınız kim?

Acabaron con el enemigo.

Onlar düşmanı yok ettiler.

Batió a su enemigo.

Düşmanını mağlup etti.

Tom es mi enemigo.

Tom benim düşmanım.

Tom es tu enemigo.

Tom senin düşmanın.

Tom es nuestro enemigo.

- Tom bizim düşmanımızdır.
- Tom bizim düşmanımız.

Lo considero mi enemigo.

Onu düşmanım olarak kabul ediyorum.

Ellos atacaron al enemigo.

Onlar düşmana saldırdı.

- Yo no tengo ningún enemigo.
- No tengo ni un solo enemigo.

Benim tek bir düşmanım yok.

Tomamos al enemigo por sorpresa.

Biz düşmanı gafil avladık.

El odio es nuestro enemigo.

Nefret bizim düşmanımızdır.

Sé quién es mi enemigo.

Düşmanımın kim olduğunu biliyorum.

El enemigo atacó el pueblo.

Düşman kasabaya saldırdı.

Él no es nuestro enemigo.

O bizim düşmanımız değil.

No quiero ser tu enemigo.

Düşmanın olmak istemiyorum.

Nadie es su propio enemigo.

Hiç kimse kendisinin düşmanı değildir.

El enemigo bombardeó la fábrica.

Düşman fabrikaya bombalar attı.

Él no tiene ningún enemigo.

- Onun kesinlikle düşmanları yoktur.
- Kesinlikle hiç düşmanı yok.

El enemigo atacó por detrás.

Düşman arkadan saldırdı.

El enemigo embistió con furia.

Düşman öfkeyle saldırdı.

Tomás no es mi enemigo.

Tom benim düşmanım değil.

Tú eres tu peor enemigo.

Sen, kendi en kötü düşmanınsın.

- Esa villa es el último bastión enemigo.
- Ese pueblo es el último bastión enemigo.

O köy düşmanın son kalesidir.

Y el enemigo común, la pandemia,

ve ortak bir düşman, yani pandemi,

En realidad el enemigo del mundo

aslında dünyanın düşmanı

La imprudencia es el mayor enemigo.

Dikkatsizlik en büyük düşmandır.

No hagas de él un enemigo.

Onu kendine düşman etme.

Le dejaron el fuerte al enemigo.

Onlar kaleyi düşmana terk ettiler.

Ellos tendieron una emboscada al enemigo.

Onlar düşmanı pusuya düşürdü.

El ataque enemigo cesó al amanecer.

Düşman saldırısı şafakta sona erdi.

Pensaba que Tom era tu enemigo.

Tom'un, düşmanın olduğunu sanıyordum.

Medio amigo también es medio enemigo.

Yarım bir dost aynı zamanda yarım bir düşmandır.

La armada avanzó sobre el enemigo.

Ordu düşmanın üzerine ilerledi.

Él es el enemigo. ¿No entendés?

O, düşman. Anlamıyor musun?

La caballería cargó sobre el enemigo.

Süvari, düşmana saldırdı.

El batallón se entregó al enemigo.

Tabur, düşmana teslim oldu.

No tengo ni un solo enemigo.

Benim tek bir düşmanım yok.

Debemos unirnos para derrotar al enemigo.

Düşmanı yenmek için birleşmemiz gerekir.

Tom es su propio peor enemigo.

Tom, kendisinin en kötü düşmanı.

Ella no tiene absolutamente ningún enemigo.

Onun kesinlikle düşmanları yoktur.

Tom es su propio mayor enemigo.

Tom, onun kendi en büyük düşmanı.

Creían que yo era su enemigo.

Düşmanları olduğumu düşündüler.

Acompaña al hombre a quien ve como enemigo y declara al mundo entero como enemigo.

düşman olarak gördüğü ve düşman olarak tüm dünyaya ilan ettiği adamla yan yana geliyor

- El ejército cedió el pueblo al enemigo.
- El ejército le dejó el pueblo al enemigo.

Ordu kasabayı düşmana bıraktı.

Oportunidad de derrotar y envolver al enemigo.

Düşmanı kaçırtıp sarmak için saldırıyorlardı.

¿Cómo puede este ejército derrotar al enemigo?

bu ordu düşmanı nasıl yenebilir?

Es su mayor enemigo en su pueblo

insanında en büyük düşmanı kendisidir

De un desembarco enemigo cerca de Barrosa.

haberi üzerine geri çekildi .

El documento cayó en manos del enemigo.

Belge düşmanın ellerine geçti.

La ciudad cayó en manos del enemigo.

Şehir düşmanın eline geçti.

El reino fue invadido por el enemigo.

Krallık düşman tarafından işgal edildi.

Llegaron a un acuerdo con el enemigo.

Düşmanla anlaşmaya vardılar.

El enemigo ha venido a nuestro país.

Düşman, ülkemize geldi.

El enemigo siguió atacando la noche entera.

Düşman bütün gece saldırıya devam etti.

El enemigo destruyó muchos de nuestros barcos.

Düşman, gemilerimizin çoğunu tahrip etti.

Quiero ser tu aliado, no tu enemigo.

Ben senin düşmanın değil, dostun olmak istiyorum.

El enemigo nos atacó por la noche.

Düşman bize gece saldırdı.

El enemigo se aproxima a la ciudad.

Düşman, kente yaklaşıyor.

Y el enemigo es la comunidad de color.

Düşmanları ise siyahi insanlar.

Puede atacar a un enemigo al mismo tiempo?

bir düşmana aynı anda saldırabiliyor?

La hormiga es el mayor enemigo de nuevo

karıncanın da yine en büyük düşmanı karınca oluyor

Ney dirigió un ataque crucial contra el enemigo.

Ney, düşmana önemli bir saldırı düzenledi.

Declarando enemigo a la mitad de la sociedad

toplumun yarısını düşman ilan ediyor

Nuestras tropas consiguieron traspasar las defensas del enemigo.

Ordumuz düşman savunmasını yardı geçti.

El país está en las manos del enemigo.

Ülke düşmanın elinde.

- Yo no tengo ningún enemigo.
- No tengo enemigos.

Hiç düşmanım yok.

Sonaron la alarma cuando vieron al enemigo acercándose.

Onlar düşmanın yaklaştığını görünce alarm çaldılar.

Estoy dándome la mano con mi peor enemigo.

En kötü düşmanımla el sıkışıyorum.

El enemigo más terrible es un amigo pasado.

En korkunç düşman eski bir arkadaştır.

Pensé que el enemigo había matado a Tom.

Düşmanın Tom'u öldürdüğünü düşündüm.

Tom fue acusado de colaborar con el enemigo.

Tom düşmanla iş birliğinden suçlandı.

El enemigo se rindió sin dar más resistencia.

Düşman daha fazla direnç göstermeden pes etti.

La sensación de seguridad es el peor enemigo.

Güvenlik en büyük düşmandır.

- Eres mi enemigo.
- Tú eres mi enemigo.
- Eres mi enemiga.
- Tú eres mi enemiga.
- Usted es mi enemigo.
- Usted es mi enemiga.
- Es mi enemigo.
- Es mi enemiga.
- Son mis enemigos.
- Son mis enemigas.
- Ustedes son mis enemigos.
- Ustedes son mis enemigas.
- Sos mi enemigo.
- Sos mi enemiga.
- Vos sos mi enemigo.
- Vos sos mi enemiga.
- Sois mis enemigos.
- Sois mis enemigas.
- Vosotros sois mis enemigos.
- Vosotras sois mis enemigas.

Sen benim düşmanımsın.

La privacidad no es el enemigo de la seguridad.

Mahremiyet, güvenliğin düşmanı değil.

La confusión cultural se ha convertido en nuestro enemigo.

Kültür karmaşası bizim düşmanımız olmuştur

También hay una parte del enemigo de los hombres

erkek düşmanlığı yapan kısımda var üstelik

Pero fue rechazado por el peso del fuego enemigo.

ancak düşman ateşinin ağırlığı ile geri püskürtüldü.

Mariscal Murat que le habrían permitido escapar al enemigo.

Mareşal Murat'tan düşmanın kaçmasına izin verecek

A menudo lo mejor es enemigo de lo bueno.

En iyiler çoğunlukla iyilerin düşmanıdır.

El smog es el enemigo de los pulmones saludables.

Kirli hava sağlıklı akciğerlerin düşmanıdır.

Tenemos que conocer a nuestro enemigo si queremos vencerlo.

Onları yenmek istiyorsak düşmanlarımızı bilmemiz gerek.

Un amigo que te halaga es tu peor enemigo.

Pohpohlayan bir arkadaş senin en kötü düşmanındır.

El cáncer es un gran enemigo de la humanidad.

Kanser insanlığın en büyük düşmanı.