Translation of "África" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "África" in a sentence and their turkish translations:

China, India, África.

Çin, Hindistan, Afrika.

Soy de África.

- Ben Afrikalıyım.
- Afrikalıyım.

- Dejó África para siempre.
- Él dejó África para siempre.

O, sonsuza dek Afrika'yı terk etti.

Él nació en África.

O Afrika'da doğdu.

Dejamos África para siempre.

Ebediyen Afrika'yı terk ettik.

África es un continente.

Afrika bir kıtadır.

Cigarrillos falsificados en África Occidental

Batı Afrika'daki sahte sigaraların

Él quiere ir a África.

Afrika'ya gitmek istiyor.

En África hay muchos leones.

Afrika'da bir sürü yılan var.

África no es un país.

Afrika bir ülke değildir.

Mira Groenlandia y África ahora.

Grönland ve Afrika'ya bakın.

Argelia queda en África Septentrional.

Cezayir Kuzey Afrika'da yer almaktadır.

Los hipopótamos viven en África.

- Su aygırları Afrika'da yaşarlar.
- Hipopotamlar Afrika'da yaşarlar.

Muchos chinos viven en África.

Birçok Çinli Afrika'da yaşıyor.

Las jirafas viven en África.

Zürafalar Afrika'da yaşar.

África es el continente más pobre.

Afrika en yoksul kıtadır.

Me fui de África para siempre.

Ben Afrika'yı ebediyen terk ettim.

Quiero ir a África algún día.

Bir gün Afrika'ya gitmek istiyorum.

Los refugiados en África buscan ayuda.

Afrikadaki mülteciler yardım arıyorlar.

¿Has estado alguna vez en África?

Hiç Afrika'da bulundun mu?

Mucha gente pasa hambre en África.

Afrika'daki birçok insan açtır.

Mucha gente en África habla francés.

Afrika'daki birçok millet Fransızca konuşuyor.

Los especialistas polacos trabajan en África.

Polonyalı uzmanlar Afrika'da çalışıyorlar.

En África, hay un gran río: el Nilo; los demás ríos de África son pequeños.

Afrika'da bir tane büyük nehir vardır. Onun adıda Nil dir. Diğerleri ise Afrika'nın küçük nehirleridir.

Anochece temprano en el sur de África.

Afrika'nın güneyinde sabahın erken saatleri.

Así este gráfico muestra India y África.

Bu grafikte Hindistan ve Afrika görünüyor.

Al dejar el colegio, fue para África.

Okuldan ayrılınca Afrika'ya gitti.

Tom pensó que África era un país.

Tom Afrika'nın bir ülke olduğunu düşündü.

Hay elefantes en África y en India.

Filler Afrika ve Hindistan'da bulunur.

Los ancestros de Tom provienen de África.

Tom'un ataları Afrikadan geldi.

África es la cuna de la humanidad.

- Afrika insanlığın beşiğidir.
- Afrika, insanlığın beşiğidir.

Muchos niños mueren de hambre en África.

Afrika'da çoğu çocuk açlıktan ölüyor.

Los elefantes viven en África y en Asia.

Filler Asya ve Afrika'da yaşarlar.

Argelia es un país del África del Norte.

Cezayir, Kuzey Afrika'da bir ülkedir.

Argelia es el país más grande de África.

Cezayir, Afrika'nın en büyük ülkesidir.

... ciclón que ha arrasado el sur de África

Kasırga tüm Güney Afrika'yı süpürdü.

Ellos exploraron el Lago Tanganica en África del Este.

Doğu Afrika'da Tanganyika gölünü araştırdılar.

El doctor Hideo Noguchi murió en África en 1928.

Dr. Hideo Noguchi 1928'de Afrika'da öldü.

Mira el tamaño de África en comparación con Groenlandia.

Grönland'a kıyasla Afrika'nın büyüklüğüne bakın.

Estas aves emigran al norte de África en invierno.

Bu kuşlar kışın Kuzey Afrika'ya göç ederler.

Muchas aves europeas invernan en el norte de África.

Birçok Avrupa kuşu kışı Afrika'nın kuzeyinde geçirir.

El Kilimanjaro es la montaña más alta de África.

Kilimanjaro dağı, Afrika'nın en yüksek dağıdır.

Varios salieron de África hacia lugares más fríos y oscuros

Bazı insanlar Afrika'dan çıkıp daha soğuk daha karanlık yerlere gittiler

En el África subsahariana hay cientos de millones de personas

Sahra altı Afrika'da yüz milyonlarca insan var ve

La línea azul es India, la línea roja es África.

Mavi çizgi Hindistan, kırmızı çizgi Afrika.

Mozambique frente a la costa este de África. Recientemente sufrió

aldığından. Son zamanlarda mercan resiflerini yok eden ve ekinleri yok eden sellere

Argelia es el país más grande de África del Norte.

Cezayir, Kuzey Afrika'daki en büyük ülkedir.

Después piensen en uno de los pocos líderes femeninos en África,

Afrika'daki birkaç kadın liderden bir tanesini,

Fueron los primeros europeos que navegaron directamente a África sub-sahariana

Afrikalı insanları kaçırmak ve köle yapmak için Sahraaltı Afrika'ya

Cuando estalló la crisis del ébola en África occidental en 2014,

2014'te Batı Afrika'da Ebola salgını başladığında,

En África, no hay diferencia entre un blanco y un negro.

Afrika'da beyaz biriyle siyah biri arasında hiçbir fark yok.

Libia es el segundo país más grande en África del Norte.

Libya, Kuzey Afrika'daki en büyük ikinci ülkedir.

Mali es uno de los países más pobres de África subsahariana.

Mali, Sahraaltı Afrika'daki en fakir ülkelerden biridir.

Los que sufren de hambre en África necesitan una ayuda urgente.

Afrika'da açlıktan muzdarip olanların acil yardıma ihtiyaçları var.

Las mujeres tienen el pelo más corto y rizado en África.

Afrika'da kadınların daha kısa ve kıvırcık saçları var.

Almacenar sal sería similar ya sea que estés en Asia o en África;

Asya veya Afrika'da olun, tuz saklama şekliniz benzer

En África no ha llovido en absoluto desde hace más de un mes.

Bir aydan uzun süredir Afrika'ya yağmur yağmadı.

Ordenándole conquistar los países islámicos restantes de medio oriente y el norte de África.

Ve ona Orta Doğudaki ve Kuzey Afrikada kalan son Müslüman devletleride fethetmesini emretti.

Él construyó hospitales y ayudó a la gente de África a mejorar sus vidas.

O, hastaneler inşa etti ve Afrika halkının yaşamlarını iyileştirmeye yardımcı oldu.

Pero si nos fijamos en las cosechas de África subsahariana en el maíz de hoy,

ama bugün sahra altı Afrika mısır ürünlerine bakarsanız,

Originalmente, Abraham Lincoln quería que deportaran a todos los esclavos a África o al Caribe.

Başlangıçta, Abraham Lincoln Afrika'ya ve Karayiplere sınır dışı edilecek tüm köleleri istedi.

La única región que queda en el mundo donde la obesidad es poco común es el África subsahariana.

Dünyada şişmanlığın nadir olduğu tek bölge Afrika'da Sahra çölünün güney kısmıdır.

Las personas que usan tenedores mayormente son de Europa, América del Norte y Sur; los que usan palillos son del este de Asia y los que usan sus dedos son de África, Medio Oriente, Indonesia e India.

Çatal kullanıcıları temel olarak Avrupa, Kuzey Amerika ve Latin Amerika'da; yemek çubuğu kullanıcıları Doğu Asya'da ve parmak kullanıcıları ise Afrika, Orta Doğu, Endonezya ve Hindistan'dadırlar.