Examples of using "полон" in a sentence and their turkish translations:
- Uzay gizemlerle doludur.
- Uzay gizemlerle dolu.
Tom hırs dolu.
Konteyner dolu.
Restoran dolu.
Gemi sıçanlar ile doludur.
Bardak şarap dolu.
- O, tutku dolu.
- O, hırs doludur.
Otobüs doluydu.
Ağaç kuşlarla dolu.
Bardak süt doludur.
Şüphe doluyum.
Evren sırlarla dolu.
Tom enerji dolu.
Bardağım dolu.
- O kişi çok enerjik.
- O enerji doludur.
Şehir turistlerle dolu.
Dünya sorunlarla dolu.
Tom heveslidir.
Tom hayat doludur.
Tom ümitle dolu.
Ben neşe doluyum.
Ben umut doluyum.
Bahçe çiçeklerle doluydu.
Kent etkinlikle doluydu.
O, yeni fikirlerle dolu.
O, her zaman fikirlerle dolu.
Tom oldukça motiveydi.
Dünya beceriksiz doktorlarla doludur.
Park insanlarla doluydu.
Tren yolcularla doluydu.
Arabadaki yakıt tankı dolu.
Bu ev örümcek ağlarıyla dolu.
Tom bugün sürprizlerle dolu.
Havuz temiz su dolu.
Tom sürprizlerle doluydu.
O büyük fikirlerle dolu.
- Bu orman çeşitlilik açısından zengindir.
- Bu orman değişik türlerle doludur.
Otobüs dolu. Bir sonraki için beklemeniz gerekecek.
Sporla uğraşan bir çocuktu,
Bu salon insanlarla doluydu.
Şehir aç askerlerle doluydu.
Ne yazık ki dünya idiot dolu.
O hâlâ enerji dolu.
Tom'un posta kutusu kartpostallarla doludur.
Bahçe sarı çiçeklerle doluydu.
Bahçe güzel çiçeklerle doluydu.
Tom kesinlikle bugün enerji dolu.
Dünya aptallarla dolu.
Geri verecek çok enerjim vardı.
O, İngiltere'ye gitmeye kararlıydı.
Bütün günüm sürprizlerle doluydu.
İçinde deliği olan bir cep asla dolu olmayacaktır.
Ben bu planı gerçekleştirmek için kararlıyım.
Çocuklar için, bu dünya harikalar ve mucizelerle doludur.
Bu dünya zorluklar ve tehlikelerle doludur.
Tom, Mary'yi öldürmeye kararlıydı.
Şu anda bardağın yarısı dolu mu yoksa yarısı boş mu?
O, ne pahasına olursa olsun işi bitirmeye kararlıydı.
Başarının yolu risk ve belirsizliklerle döşelidir.
çok iyi olan bir insan herkese karşı iyilik dolu
Orman ağaçlarla dolu.
Benim zaten işim başımdan aşkın.
Onların bahçesi tüm yıl boyunca çok güzel çiçeklerle dolu.
Çayır kurbağa ile doludur.
Tom bir şeye iyi tarafından bakan iyimser bir insan.
Kanun belirsizlikler ile dolu.
Tom'un evi oyuncak dolu.
- Evren gizemlerle dolu.
- Evren sırlarla dolu.
Ben hevesliyim.
Hava uçan mermilerle doluydu.
Benim sabit disk neredeyse dolu.
Dünya aptallarla dolu.
Tom, Mary'yi öpmeye kararlıydı.
5 yıllık geliştirme ve testten sonra bile, hala kusurlarla doluydu.
Tom Mary'nin arabasını çaldıktan sonra vicdan azabıyla doluydu ve bir kalemde sildi.
Tom futbol takımı yapmaya kararlıydı.
Tren doluydu, bu yüzden o ikinci mevkide seyahat etmek zorunda kaldı ve yol boyunca ayakta durmak zorunda kaldı.
Genç ve enerjiksin.