Examples of using "одиночку" in a sentence and their turkish translations:
Yalnız hareket ettim.
hem bireysel hem de toplu olarak,
Yalnız seyahat etmeyi severim.
Yalnız seyahat edecekmisin?
O tek başına seyahat etmeyi sever.
Ben yalnız seyahat etmek istiyorum.
Mary, bekar bir anne olarak oğlunu büyütüyor.
Yalnız seyahat etmeyi tercih ederim.
Tek başıma hayatta kalabilirim.
Genellikle yalnız mı yolculuk edersin?
Her zaman yalnız içiyorsun.
Yalnız seyahat etmeyi seviyorum.
Tek başıma seyahat etmeyi severim.
- Yalnız gitmek istemiyorum.
- Tek başıma gitmek istemiyorum.
Tom tek başına üç çocuk yetiştirdi?
Tom'un annesi onu tek başına büyüttü.
Hiç yalnız seyahat ettin mi?
Hiç kimse bu tür bir şeyi yalnız yapmaz.
Tek başıma daha iyi bir şansım var.
Bazı insanlar yalnız yolculuk etmeyi sever.
Tom orman boyunca tek başına yolunu açtı.
Kendi başına Meksika'ya gitti.
Gece yalnız yürümek güvenli değildir.
Tom şarap şişesini tek başına bitirdi.
Tom yalnız seyahat etmekten hoşlanmaz.
Onu yalnız yapmadım.
Tom kendi başına hayatta kalamayacak.
- Bunu tek başına idare edemezsin.
- Bununla tek başına başa çıkamazsın.
Balina köpek balığının hayatı genelde yalnız geçer.
Ancak bunu tek başıma yapamazdım.
Tek başına seyahat edecek kadar yaşlıdır.
Japonya'da tek başıma seyahat etmem kolay değil.
Oraya yalnız gitmeyi tercih etmem.
Yalnız başına balığa çıkmayı sever.
O yalnız seyahat ediyor.
Ebeveynlerim beni yalnız seyahat etmekten vazgeçirdi.
Ben yalnız seyahat ediyorum.
Tom'u tek başına yenemezsin
Tom bu işi tek başına yapamaz.
Tom nadiren tek başına yürüyüşe gider.
Tom bütün şarap şişesini tek başına içti.
Oraya tek başıma gitmezdim.
Gerçekten onu yalnız yapmadım.
Tarlaya tek başına gidebiliyorken
Bu duvarı tek başıma yıkamam.
Tom'un tek başına içmesine izin veremezsin.
Tom tek başına tam bir kutu çikolata yedi.
Senin yalnız gezmen benim hiç hoşuma gitmiyor.
Tek başıma o kadar çok yiyecek yiyemem.
Tom tüm bunu tek başına yaptı.
Tom bunu tek başına yapamazdı.
Yani bir haftalığına tek başıma Maine'e kampa gittim,
Bahara sağ çıkarlarsa tek başlarına yaşamaya hazır olacaklar.
Bizde o dönemde ise tek başına bile gidebiliyordu
Yalnız seyahat etmeyi severim.
O, tek başına seyahat etmeyi sever.
Tom sık sık yalnız içer.
Tom yalnız çalışmadı.
Tom tek başına seyahat etmeyi sever.
Sen bana yalnız içirtmeyeceksin, değil mi?
- Tek başıma çalışmayı tercih ederim.
- Yalnız çalışmayı tercih ederim.
Tom'un tek başına oraya gitmek için cesareti yoktu.
Rambo'nun tek başına bir orduyu yenebileceği tam bir efsane.
Hiçbirimiz bunu tek başına yapamazdı.
Bunu tek başıma yapacağımı hiç düşünmedim.
Tom, Mary'nin yalnız gitmesinin tehlikeli olabileceğini düşündü.
Ali tek başına bir somun ekmek yedi.
Bunu kendi başınıza yapamazsınız. O zaman arkadaşlarınız geliyor.
Tek başına yüzmeye gitmenin ne kadar tehlikeli olduğunu bilmiyor musun?
ve sonuç olarak tek başımıza o içerikten zevk almamız oldukça kolaylaştı.
Tom üç çocuğu kendisi büyüttü.
Yalnız çalışmayı tercih ediyorum.
Bir kadının tek başına seyahat etmesi günümüzde normaldir.
Onun hepsini kendiniz mi yemeyi planladınız?
Yalnız gitmeye korkuyorum.
Tom yalnız seyahat etmek için çok genç.
Tom o kutuyu kendi başına kaldıramaz.
Tom bilgisayarın önünde yalnız yemek yer.
Oraya yalnız gidemeyecek kadar çok genç.
O, yalnız seyahat etmek için yeterince yaşlıdır.
Bu işi yalnız yapamam.
Bunu tek başıma yapabilirim.
Onu nadiren yalnız yaparım.
Brezilya'ya tek başına gitmesi bizi şaşırttı.
Bu ikinci kez Çin'e tek başıma gittim.
Tek başına on kişilik akşam yemeği pişiremezsen, Lucy sana yardımcı olabilir.
Onun onu tek başına yapabileceğini düşünmüyorum.
Kendi başına Meksika'ya gitti.
Oraya tek başıma gitmek zorunda kaldım.
- Bunu yalnız yapamam.
- Bunu tek başıma yapamam.
Boston'a tek başıma gitmemin nesi var?
Onu tek başıma yapamıyorum.
Bunu yalnız yapabileceğimi sanmıyorum.
- Yalnız seyahat etmek için çok gençsin.
- Yalnız seyahat edebilmek için çok gençsiniz.