Translation of "Meio" in Turkish

0.017 sec.

Examples of using "Meio" in a sentence and their turkish translations:

- Estou meio cansada.
- Estou meio cansado.

Ben biraz yorgunum.

- Eu fui meio azarado.
- Eu fui meio azarada.
- Eu era meio azarado.
- Eu era meio azarada.

Ben biraz şanssızdım.

- Estou meio ocupado.
- Eu estou meio ocupado.

Biraz meşgulüm.

Estou meio cansado.

Ben hayli yorgunum.

Estou meio feliz.

Ben az çok mutluyum.

É meio assustador.

Adeta tüyler ürpertici.

É meio estranho.

Bu biraz tuhaf.

É meio-dia.

Öğle vakti.

Foi meio estranho.

O biraz tuhaftı.

Foi meio surreal.

O biraz gerçeküstüydü.

Está meio quente.

Hava biraz sıcak.

- Eu me sinto meio cansado.
- Me sinto meio cansado.

Biraz yorgun hissediyorum.

- Eu tenho um meio-irmão.
- Tenho um meio-irmão.

Bir üvey erkek kardeşim var.

Agora o copo está meio cheio ou meio vazio?

Şu anda bardağın yarısı dolu mu yoksa yarısı boş mu?

- Eu meio que gostei deles.
- Eu meio que gostei delas.

Onları biraz seviyordum.

- Acho que fiquei meio chocado.
- Eu acho que estava meio chocado.
- Eu acho que fiquei meio chocada.

Sanırım biraz şok oldum.

Isso prejudica o meio.

Bu,çevre için kötü.

Hoje está meio quente.

Bugün hava oldukça sıcak.

Eu estive meio ocupado.

Biraz meşguldüm.

É quase meio-dia.

Neredeyse öğlen oldu.

Tom é meio reservado.

Tom biraz çekingen.

Isso está meio caro.

Bu biraz pahalı.

Estou meio que apressado.

Biraz acelem var.

Tom é meio alto.

Tom biraz uzun boylu.

Tom é meio tímido.

Tom biraz utangaç.

Tom parecia meio distraído.

Tom biraz şaşırmış görünüyordu.

Tom é meio pirado.

Tom biraz deli.

Eu estava meio nervoso.

Ben biraz gergindim.

Eu estou meio assustado.

Biraz korkuyorum.

Isso é meio estranho.

O biraz ürpertici.

Divida isso ao meio!

Onu ikiye böl.

Eu estou meio surpreso.

Ben biraz şaşırdım.

Tom é meio esnobe.

Tom birazcık züppe.

Eu sou meio tímido.

Ben oldukça utangacım.

Isso é meio vago.

O biraz belirsiz.

Tom está meio sonolento.

Tom yarı uykuda.

Almoçamos ao meio-dia.

Biz öğleyin öğle yemeği yedik.

Sobretudo no meio da erva alta. Estão a meio do caminho.

Hele ki yüksek çalıların arasında. Yolu yarıladılar.

- Estou no meio de uma reunião.
- Estou no meio duma reunião.

Bir toplantının ortasındayım.

- Eu te ligo ao meio-dia.
- Te ligo ao meio-dia.

Ben öğleyin sizi ararım.

- Dá-me meio quilo de maçãs.
- Dê-me meio quilo de maçãs.

Bana yarım kilo elma verin.

- Nós geralmente almoçamos ao meio-dia.
- Nós costumamos almoçar ao meio-dia.

Öğlen yemeğimizi genellikle öğlen yeriz.

Escondidos no meio das ervas.

Otların arasına saklanmış.

Existe um poço no meio

ortada kuyu var yandan geç

Estou me sentindo meio cansado.

Biraz yorgun hissediyorum.

Dobre o papel ao meio.

Kağıdı ortadan katla.

Estou meio chateado com você.

Sana biraz kızgınım.

Comer carne prejudica o meio.

Et yemek çevreye zararlıdır.

Ele é meu meio-irmão.

O benim üvey erkek kardeşim.

Vamos salvar o meio-ambiente!

Çevreyi koruyalım!

Isso não é meio perigoso?

O az çok tehlikeli değil mi?

Este lugar é meio romântico.

Bu yer oldukça romantik.

Tom é meu meio-irmão.

- Tom benim üvey erkek kardeşimdir.
- Tom benim üvey erkek kardeşim.

Eu meio que gosto daqui.

Burada onu biraz seviyorum.

Eu meio que gostei deles.

Az çok onları sevdim.

Eu saí meio que depressa.

Bira aceleyle terk ettim.

Esteja lá ao meio-dia.

- Öğleyin orada olun.
- Öğleyin orada ol.

Estamos no meio do nada.

- Hiçbir yerin ortasında değiliz.
- Kimsenin yaşamadığı, şehirden uzakta bir yerdeyiz.
- Kuş uçmaz, kervan geçmez bir yerdeyiz.
- Dağ başındayız.
- Kör itin öldüğü yerdeyiz.

Ali estavam muros meio destruídos.

Yarı yıkılmış duvarlar orada dururdu.

Gostaria de comprar meio bolo.

Yarım kek almak istiyorum.

Televisão é um meio audiovisual.

Televizyon bir görsel-işitsel araçtır.

Corte o papel ao meio.

Kağıdı yarıya böl.

Eu meio que gostei dele.

Onu biraz seviyordum.

Eu meio que gostei dela.

Onu biraz seviyordum.

Eu quero sentar no meio.

Ortaya oturmak istiyorum.

Ele virá ao meio dia.

O, öğleyin gelecek.

Eu almoço ao meio dia.

Ben öğle yemeğini öğleyin yerim.

Saí no meio do filme.

Filmin yarısında çıktım.

Pecado confessado está meio perdoado.

İtiraf edilen bir günah yarı yarıya bağışlanır.

Estávamos no meio da leitura.

Okumanın ortasındaydık.

O Tom está meio ocupado.

Tom biraz meşgul.

Eu também estou meio cansada.

Ben de biraz yorgunum.

Eu também estou meio zangada.

Ben de biraz kızgınım.

- Eu tenho um emprego de meio período.
- Tenho um emprego de meio período.

Yarım günlük bir işim var.

- O carro parou no meio da estrada.
- O carro parou no meio da rua.

Araba yolun ortasında istop etti.

- Ela está morando no meio do nada.
- Ela está vivendo no meio do nada.

O bilinmeyen bir yerde yaşıyor.

E tenho meio pulmão com fibrose

Bir ciğerimin yarısında akciğer fibrozisi var.

Ele acordou no meio da noite.

Gecenin bir yarısında uyandı.

Dê-me meio quilo de carne.

Bana yarım kilo et ver.

Tom sentou-se no meio-fio.

Kaldırımın kenarına oturdu.

Chegamos aí antes do meio-dia.

Biz öğleden önce oraya vardık.

Ken dobrou a folha ao meio.

Ken kağıdı ikiye katladı.

Tom estava no meio do nada.

- Tom bilinmeyen bir yerdeydi.
- Tom kuş uçmaz, kervan geçmez bir yerdeydi.

Ela estava se sentindo meio cansada.

O biraz yorgun hissetti.

Eu dobrei a toalha ao meio.

Ben havluyu ikiye katladım.

Meu nome do meio é Tom.

Benim göbek adım Tom.

Devemos tentar proteger o meio ambiente.

Çevreyi korumaya çalışmalıyız.

Todos devem proteger o meio ambiente!

Çevreyi herkes korumalıdır.

Tom trabalha meio período num supermercado.

Tom bir süper markette yarı zamanlı çalışmaktadır.

Tom desapareceu em meio às sombras.

Tom gölgelerin içinde kayboldu.

Eu moro no meio do nada.

- Ben bilinmeyen bir yerde yaşıyorum.
- Kuş uçmaz, kervan geçmez bir yerde yaşıyorum.
- Ücra bir yerde yaşıyorum.

Tom mora no meio do nada.

Tom bilinmeyen bir yerde yaşıyor.

Ken dobrou o cobertor ao meio.

Ken battaniyeyi ikiye katladı.

Você deve voltar ao meio-dia.

- Öğleye kadar dönmelisin.
- Öğleye kadar dönmen gerekiyor.

Devemos estar lá pelo meio-dia.

Öğleye kadar orada olmalıyız.

O almoço é ao meio-dia.

Öğle yemeği öğleyin.

Ela sorriu para ele meio constrangida.

O, huzursuzca ona gülümsedi.

Tom cortou a pera ao meio.

Tom, armudu yarı yarıya böldü.