Translation of "Beleza" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "Beleza" in a sentence and their turkish translations:

- Nós adoramos beleza.
- Adoramos beleza.
- Nós amamos a beleza.

Güzelliği seviyoruz.

- E aí, cara?
- Beleza, cara?
- E aí, mano?
- Beleza, mano?

Naber ahbap?

Madonna é uma beleza.

Madonna bir güzelliktir.

A beleza é superficial.

Güzellik sadece yüzeyseldir.

Sua beleza era indescritível.

Onun güzelliği açıklama ötesinde idi.

- Que maravilha!
- Que beleza!

Bu ne güzellik!

A beleza é subjetiva.

Güzellik özneldir.

- Ela se orgulha da beleza.
- Ela se orgulha de sua beleza.

Güzelliğiyle gurur duyuyor.

- Ele estava estonteado por sua beleza.
- Ele ficou estonteado pela beleza dela.

Onun güzelliği ile sersemdi.

A beleza dela me surpreendeu.

Onun güzelliği tarafından çarpıldım.

Quando eles têm uma beleza tremenda

muazzam güzellikleri varken

Ele estava fascinado por sua beleza.

O, onun güzelliği ile büyülendi.

Ela venceu o concurso de beleza.

Güzellik yarışmasını kazandı.

Mary foi ao salão de beleza.

Mary güzellik salonuna gitti.

- Não há palavras que possam exprimir a beleza daquele cenário.
- O cenário era de uma beleza indescritível.
- O cenário era de uma beleza ímpar.

Manzara kelimelerle anlatılamayacak kadar çok güzeldi.

Huh caras também fizeram uma beleza assim

ha adamlar şöyle bir güzellik de yapmış

As palavras não podem descrever a beleza.

Kelimeler güzelliği tanımlayamaz.

Uma beleza como a dela é rara.

Onunki gibi güzellik nadirdir.

A beleza é a razão da vida.

Güzellik, yaşamın nedenidir.

Ela é uma mulher de grande beleza.

O, mükemmel güzelliğe sahip bir kadındır.

Não existe um padrão para a beleza.

Güzellik için tek bir ölçüt yoktur.

Ele ficou impressionado com a beleza dela.

Onun güzelliği tarafından vuruldu.

A beleza está nos olhos de quem vê.

Güzellik, görendedir.

Você está dizendo que esconde sua beleza intencionalmente?

Güzel görünüşünü kasten gizlediğini söylüyorsun.

Ela tem a beleza de uma estátua grega.

O bir Yunan heykelinin güzelliğine sahiptir.

O salão de beleza está cheio aos sábados.

Güzellik salonu cumartesi günleri doludur.

- Não faça isso, ok?
- Não faça isso, beleza?

Onu yapma, tamam mı?

Esse garoto impressionou quem viu a beleza do anjo

Bu çocuk meleğin güzelliği görenleri hayran bıraktı

Jane não sabia como explicar a beleza da neve.

Jane karın güzelliğini açıklayamadı.

Para apreciar a beleza dela, basta olhar para ela.

Onun güzelliğini takdir etmek için sadece ona bakmak zorundasın.

Você atrapalha a beleza e a tolerância. Não faça isso!

güzelliği hoşgörüyü bozuyorsunuz. Yapmayın!

A beleza da música trouxe-lhe as lágrimas aos olhos.

Müziğin güzelliği onun gözlerine gözyaşı getirdi.

A árvore grande e feia destrói a beleza da casa.

Büyük çirkin ağaç evin güzelliğini yok eder.

O futuro pertence àqueles que acreditam na beleza de seus sonhos.

Gelecek, rüyalarının güzelliğine inananlara aittir.

Cada coisa tem sua beleza, mas nem todos podem vê-la.

Her şeyin güzelliği vardır, ancak herkes bunu göremez.

Ela vai ao salão de beleza pelo menos uma vez por semana.

Haftada en az bir kez güzellik salonuna gider.

A melhor parte da beleza é aquela que nenhuma imagem pode revelar.

Güzelliğin en mükemmel tarafı, hiçbir resimle tarif edilememesidir.

Ninguém precisa ser artista para todo dia descobrir a beleza por experiência própria.

Her gün güzelliği yaşamak için sanatçı olmana gerek yok.

A criança a dormir no carrinho de bebê tem a beleza de um anjo.

Bebek arabasında uyuyan bebek, bir melek kadar sevimli.

A mulher é muito linda, quando ela passa, os homens ficam admirados por sua beleza.

Kadın çok güzel, o geçtiğinde, erkekler onun güzelliğine hayran kaldı.

Olha, não é sobre a religião da beleza e da tolerância que eles falam há anos.

onların bize yıllardır bahsettiği güzellik, hoşgörü dini değilmiş bakın Müslümanlık diyorlar