Translation of "Stary" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Stary" in a sentence and their turkish translations:

Jestem stary.

Ben yaşlıyım.

Jesteś stary.

Sen yaşlısın.

Jest stary.

O yaşlıdır.

- Stary człowiek coś powiedział.
- Stary coś powiedział.

Yaşlı adam bir şey söyledi.

Jest stary las.

Eski ve yaşlı orman.

Kupiłem stary samochód.

Ben eski bir araba satın aldım.

Jest za stary.

O çok yaşlı.

Oglądam stary film.

- Eski bir film izliyorum.
- Eski bir film seyrediyorum.

To był stary.

Tom yaşlıydı.

Mam stary rower.

Benim eski bir bisikletim var.

Jesteś za stary.

Çok yaşlısın.

Nie jestem stary.

Yaşlı değilim.

To wielki, stary wąż.

Büyük bir yılan, baksanıza.

To jest stary rękopis.

Bu eski bir el yazması.

Chyba jestem za stary.

Çok yaşlı olabilirim.

Wyglądam jak stary rolnik.

Yaşlı bir çiftçiye benziyorum.

On był bardzo stary.

O çok yaşlıydı.

To mój stary przyjaciel.

O benim eski arkadaşım.

Stary niedźwiedź mocno śpi

Yaşlı ayı derin uykuda.

Ona sprzedaje stary kapelusz.

Yeni bir şapka satıyor.

Mój stół jest stary.

Masam eski.

To stary amerykański zwyczaj.

Bu eski bir Amerikan âdeti.

To stary kanadyjski zwyczaj.

Bu eski bir Kanada geleneğidir.

Nie jest pan stary.

Yaşlı değilsin

Tom jest taki stary.

Tom çok yaşlı.

Tom jest bardzo stary.

Tom çok yaşlı.

Ten chleb jest stary.

Ekmek bayat.

Koń stary, ale zdrowy.

At yaşlı ama sağlıklı.

Wygląda jak stary łańcuch górniczy.

Eski bir madenci zincirine benziyor.

To chyba stary szyb kopalniany.

Eski bir maden kuyusuna benziyor.

Obserwowałem jak burzyli stary budynek.

Onların eski binayı yıkışını izledim.

Stary człowiek siedział na ławce.

Yaşlı adam bir bankta oturuyordu.

Jego stary kot wciąż żyje.

Onun yaşlı kedisi hâlâ hayatta.

To jest mój stary rower.

Bu benim eski bisikletim.

Jak stary jest ten kościół?

Bu kilise kaç yıllık?

On był bardzo stary i schorowany.

O çok yaşlı ve hastaydı.

Jest wystarczająco stary, by wiedzieć lepiej.

O, daha çok bilmek yeterince yaşlıdır.

Jego dom był mały i stary.

Onun evi küçük ve eski.

On jest dla niej zbyt stary.

O onun için çok yaşlı.

Jestem stary, ale nie aż tak.

Ben yaşlıyım ama o kadar yaşlı değilim.

Lepszy nowy przyjaciel niż stary wróg.

Yeni bir dost eski bir düşmandan daha iyidir.

Dyrektor naszej szkoły jest bardzo stary.

Bizim okulumuzun müdürü çok yaşlıdır.

Zabawnie jest czytać mój stary pamiętnik.

Eski günlüğümü okumak eğlencelidir.

Tom jest tak stary jak ja.

Tom benim kadar yaşlı.

Chociaż jest bardzo stary, jest silny.

- Yaşlı ama kuvvetli.
- Çok yaşlı olmasına rağmen, güçlü birisi.

Naprawdę chcesz kupić ten stary samochód?

O eski arabayı satın almayı ciddi olarak düşünüyor musun?

Ile dostałeś za swój stary samochód?

Eski araban için onlar sana ne kadar verdiler?

Jestem już na to za stary.

Bunun için çok yaşlanıyorum

Ten mężczyzna jest stary czy młody?

Adam yaşlı mı genç mi?

To sprawia, że czuję się stary.

Bu beni yaşlı hissettiriyor.

- Nikt nie jest zbyt stary, by się uczyć.
- Nikt nie jest za stary na naukę.

Hiç kimse öğrenmek için çok yaşlı değildir.

Jeśli potrzebujesz słownika, pożyczę ci mój stary.

Bir sözlüğe ihtiyacın varsa, sana benim eski sözlüğümü ödünç vereceğim.

Tamten stary dom jest zaniedbany od lat.

O eski ev yıllardır ihmal edildi.

Nikt nie jest za stary na naukę.

- Öğrenmenin yaşı yoktur.
- Hiç kimse öğrenmek için çok yaşlı değildir.

Tom jest zbyt stary, żeby to zrobić.

Tom onu yapamayacak kadar çok yaşlı.

Tom odstawił nasz stary komputer do piwnicy.

Tom eski bilgisayarımızı bodruma koydu.

Kupiłem stary samochód Toma za 3000 dol.

Tom'un eski arabasını 3.000 dolara satın aldım.

Tom cierpliwie słuchał, kiedy stary mężczyzna przemawiał.

Yaşlı adam abuk subuk konuşurken Tom sabırla dinledi.

Fundacja postanowiła odrestaurować ten uroczy, stary dom.

Vakıf o güzel eski evi restore etmeye karar verdi.

To wyraz miłości do życia. Jestem już stary

Bu, hayatı sevmenin yollarından biri. Ben ihtiyar bir adamım,

Stary nauczyciel zaczął mówić o starych dobrych czasach.

Yaşlı öğretmen eski güzel günlerden söz etmeye başladı.

Tom chce abym dał mu mój stary motocykl.

Tom eski motosikletimi ona vermemi istiyor.

Nowy dom bardziej mi się podoba niż stary.

Yeni evi eskisinden daha çok seviyorum.

Stary kościół na wzgórzu datowany jest na dwunasty wiek.

Tepenin üstündeki eski kilise on ikinci yüzyıla kadar uzanmaktadır.

Ten dom, który stoi na wzgórzu jest bardzo stary.

Tepenin üstünde duran ev çok eski.

Mój dziadek mówi, że jest zbyt stary, żeby pływać.

Dedem yüzemeyecek kadar yaşlandığını söylüyor.

"Czy życie może istnieć bez grzechu?" zapytał stary filozof.

Yaşlı filozof "Hayat günah olmadan var olabilir mi?" diye sordu.

Myślisz, że jestem za stary, żeby wracać do nauki?

Benim okula geri dönmek için çok fazla yaşlı olduğumu düşünüyor musunuz?

Choć mój samochód jest bardzo stary, wciąż działa bardzo dobrze.

Arabam çok yaşlı olsa da, hala çok iyi çalışıyor.

Mój stary gubi własne klucze co najmniej raz w tygodniu.

Babam haftada en az bir kez anahtarlarını kaybeder.

Tom nie sądził, że sprzeda swój stary samochód za takie pieniądze.

Tom arabasını o kadar çok paraya satmayı ummuyordu.

- Jestem za stary na takie rzeczy.
- Jestem za stara na takie rzeczy.

Ben böyle şeyler için çok yaşlıyım.