Translation of "Sensu" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Sensu" in a sentence and their turkish translations:

- Wszystko nabiera sensu.
- Wszystko zaczyna nabierać sensu.

Onun hepsi mantıklı olmaya başlıyor.

Nie ma sensu narzekać.

- Şikâyet etmenin bir faydası yok.
- Şikayet etmenin faydası yok.

Nie ma sensu próbować.

Denemek işe yaramaz.

To nie ma sensu.

Bu bir anlam ifade etmiyor.

To nie miało sensu.

O mantıklı olmadı.

Nie ma sensu zbierać informacji.

Bilgi edinmenizin bir manası olmayacaktır.

To nie ma żadnego sensu.

O herhangi bir anlam ifade etmiyor.

To wcale nie ma sensu.

Bu hiç de mantıklı değil.

Nie ma sensu przekonywać Toma.

Tom'u ikna etmeye çalışmanın faydası yok.

Tom nadal nie rozumie sensu.

Tom hâlâ anlatılmak isteneni anlamıyor.

Nie ma sensu tego robić.

Onu yapmanın anlamı yok.

Dla mnie nie ma to sensu.

Bana bir şey ifade etmiyor.

Nie ma sensu rozwiązywanie tej łamigłówki.

Bilmeceyi çözmeye çalışmanın faydası yok.

Jej słowa były kompletnie pozbawione sensu.

Onun söylediği tamamen anlamsızdı.

To, co powiedziała nie miało sensu.

Onun söylediği mantıklı değildi.

Nie ma sensu próbować ją przekonać.

Onu ikna etmeye çalışmanın yararı yok.

Nie widzę sensu kontynuowania tej konwersacji.

Bu konuşmaya devam etmenin amacı olmadığını anlıyorum.

Nie ma sensu z nią rozmawiać.

Onunla konuşmanın faydası yok.

To po prostu nie ma sensu.

O sadece mantıklı değil.

To nie ma dla mnie sensu.

Bu benim için bir anlam ifade etmiyor.

To, co powiedziałeś, nie ma sensu.

Söylediğin mantıklı değil.

To cała reszta nie będzie miała sensu.

tüm konsept yerle bir olabilir.

Nie ma sensu płakać nad rozlanym mlekiem.

Son pişmanlık fayda etmez.

Te spotkania nie mają końca - ani sensu.

Bu toplantılar sonsuz ve verimsizdirler.

Nie ma sensu prosić go o pomoc.

Ondan yardım istemenin faydası yok.

To, co mówi Tom, nie ma sensu.

Tom'un söylediği hiçbir anlam ifade etmiyor.

To już po prostu nie ma sensu.

O artık mantıklı değil.

To nigdy nie miało dla mnie sensu.

Onun bana göre hiç anlamı yoktu.

Kiedy odnalazłem swoją tożsamość, życie nabrało sensu.

Gerçek kimliğini bulduğumda, hayatım bir anlam ifade etmeye başladı.

Nie ma sensu kłócić się z nim.

Onunla tartışmaya hiç gerek yok.

To, co Tom powiedział, nie ma sensu.

Tom'un söylediği mantıklı değil.

Powinieneś przepisać to zdanie. Ono nie ma sensu.

Bu cümleyi yeniden yazmalısın. Bir anlam ifade etmiyor.

Zapomnij o tym. Nie ma sensu udzielać mu rady.

Unut gitsin. Ona tavsiye vermenin hiçbir anlamı yok.

Wzywanie pomocy nie ma sensu. Nikt cię nie usłyszy.

Yardım için bağırmanın faydası yok. Hiç kimse seni duymayacak.

I nie ma w ogóle sensu wdawać się w dyskusję.

tartışmanın vaktinize değmeyeceğini söylemektir.

Naturalnie można pływać w jeziorze, ale nie ma to sensu.

Gölde kesinlikle yüzebilirsin fakat öyle yapmanın anlamı yok.

Nie widzę sensu w tym, że muszę płacić większy podatek od ciebie, chociaż ty więcej zarabiasz.

Benim kazandığımdan daha çok para kazanmana rağmen benim senden daha çok gelir vergisi ödemem bana çok mantıklı gelmiyor.