Translation of "Przed" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Przed" in a sentence and their turkish translations:

- Przed kim uciekałeś?
- Przed kim uciekałaś?

Kimden kaçıyordun?

Przed XVII wiekiem

17. yüzyıldan önce

Staje przed sądem.

Onu hâkim karşısına çıkarırlar.

Patrz przed siebie.

Önüne bak.

Przybyłem przed innymi.

- Ben diğerlerinin önünde geldim.
- Diğerlerinden önce vardım.

Stała przed lustrem.

Aynanın önünde durdu.

Jesteś przed czasem.

Erkencisin.

Myśl przed działaniem!

Harekete geçmeden önce düşünün!

Przed nami zagrożenie.

Tehlike önümüzde.

Przed otwarciem wstrząsnąć.

Lütfen açmadan önce çalkalayınız.

Widzę Beara przed nami.

Bear'ı önümüzde görüyorum.

Musisz zjeść przed wyjściem.

Gitmeden önce yemek yemelisiniz.

Przed wyjściem zamykaj drzwi.

Lütfen dışarı çıkmadan önce kapıyı kilitle.

Przed budynkiem stoi samochód.

Binanın önünde bir araba var.

Chroń głowę przed słońcem.

Güneşteyken başınızı örtün.

Przyjdź tu przed siódmą.

Yediden önce buraya gel.

Poczta przychodzi przed południem.

Posta öğleden önce gelir.

Bronili kraju przed wrogami.

O, ülkesini yabancı işgalcilerden korudu.

Bronić ją przed niebezpieczeństwem.

Onu tehlikeden koru.

Uratował chłopca przed utonięciem.

Küçük bir çocuğu boğulmaktan kurtardı.

Wrócę przed siódmą, obiecuję.

- Yediye kadar dönmüş olacağım, söz veriyorum.
- Vallahi yediye kadar dönmüş olacağım.

Najgorsze jeszcze przed nami.

Henüz en kötüsü gelmektir.

Tom uciekał przed policją.

Tom polisten kaçıyordu.

Jem śniadanie przed pracą.

İşten önce kahvaltı ederim.

Myję ręce przed lunchem.

Öğle yemeğinden önce ellerimi yıkarım.

Myj ręce przed jedzeniem.

Yemekten önce ellerini yıka.

Wahał się przed odpowiedzią.

O cevap vermeden önce duraksadı.

Proszę pukać przed wejściem.

Lütfen girmeden önce kapıyı vurun.

Założyłem czapkę przed wyjściem.

Dışarı çıkmak için kepimi giydim.

Pokazałem bilet przed wejściem.

Bileti kapıda gösterdim.

Chroniliśmy się przed niebezpieczeństwem.

Tehlikeye karşı kendimizi koruduk.

Pan stoi przed ławką.

Adam, bir bankın önünde oturuyor.

Wziąłem prysznic przed śniadaniem.

Kahvaltıdan önce duş aldım.

Przyszedł tu przed południem.

O buraya öğleden önce geldi.

Tom zaparkował przed budynkiem.

Tom binanın önünde park etti.

Wrócę przed 2:30.

2.30'a kadar döneceğim.

Uchroniliśmy się przed niebezpieczeństwem.

Tehlikeye karşı kendimizi koruduk.

To cisza przed burzą.

Bu fırtınadan önceki sessizliktir.

Masz wrócić przed południem.

- Öğleye kadar dönmelisin.
- Öğleye kadar dönmen gerekiyor.

Duma idzie przed upadkiem.

Gurur bir düşüşten önce gider.

Zero jest przed jedynką.

Sıfır birden önce gelir.

Ogród jest przed domem.

- Bahçe, evin önündedir.
- Bahçe evin önünde.
- Evin önünde bir bahçe var.

Spotkajmy się przed teatrem.

Tiyatronun önünde buluşalım.

Przyjadę przed jutrzejszym rankiem.

Yarın sabaha kadar geleceğim.

Myszy uciekają przed borsukami.

Fareler porsuklardan korkuyorlar.

Tom ćwiczył przed lustrem.

Tom aynanın önünde uyguladı.

- Przybyłem tu kilka minut przed Tobą.
- Przybyłam tu klika minut przed Tobą.

Senden beş dakika önce buraya vardım.

Praca przed kamerą zużywa energię.

Enerjinizin hep yüksek olması gerekiyor.

Przed ludzkością stoi wiele zadań.

Tüm insanlığın faydasına olacak binlerce şey var.

Noc stawia zwierzęta przed wyzwaniami...

...gece, hayvanların önüne olağanüstü zorluklar çıkarıyor.

Musimy się przed tym uchronić.

Kendimizi bundan korumamız gerekiyor.

Przed pójściem spać zgaś światło.

- Yatmadan önce ışığı kapatmayı unutma.
- Uyumadan önce ışığı kapatmayı unutma.
- Uykudan önce ışığı söndürmeyi unutma.

Samochód jest zaparkowany przed budynkiem.

Araba, binanın önüne park edildi.

Umył brudne ręce przed posiłkiem.

Yemekten önce onun kirli ellerini yıkadı.

Wygłosił przemówienie przed wieloma ludźmi.

Birçok insanın önünde bir konuşma yaptı.

Spacer przed śniadaniem jest orzeźwiający.

Kahvaltıdan önce bir yürüyüş canlandırıcıdır.

Przed moim domem jest księgarnia.

Evimin karşısında bir kitapçı var.

Muszę tam być przed siódmą.

Saat yediye kadar orada olmalıyım.

Wymyj zęby przed pójściem spać.

Yatmaya gitmeden önce dişlerini fırçala.

Jest postawiony przed ciężkim problemem.

Zor bir sorunla karşı karşıyadır.

Umyj sobie ręce przed jedzeniem.

Yemek yemeden önce ellerini yıka.

Przed śmiercią zgromadził wielką fortunę.

Ölmeden önce büyük bir servet biriktirdi.

Ostrzegałeś Toma przed psem sąsiada?

Komşunun köpeği hakkında Tom'u uyardın mı?

Nie ukrywam przed nimi prawdy.

Ben onlardan gerçeği saklamıyorum.

Najlepsze jest wciąż przed nami.

Henüz en iyisi gelmek.

Przed czym chcesz nas chronić?

Bizi korumak için ne istiyorsunuz?

Zobaczmy co przed nami ukrywałaś.

Bizden ne gizlediğine bakalım.

Tom zawahał się przed odpowiedzią.

Tom cevap vermeden önce tereddüt etti.

Nie budź mnie przed dziesiątą.

Saat 10'dan önce beni kaldırma.

Ona przybyła tam przed Tomkiem.

O oraya Tom'dan önce vardı.

To jest jeszcze przed nami.

Bu henüz gelecek.

Niczego przed tobą nie ukrywam.

Senden hiçbir şey gizlemiyorum.

Jesteśmy umówieni przed jego domem.

Onun evinin önünde buluşacağız.

Zawsze, przed śniadaniem, przeglądam gazetę.

Kahvaltıdan önce her zaman gazeteye göz atarım.

Skompromitowała mnie przed moimi znajomymi.

Arkadaşlarımın önünde beni utandırdı.

Przeczytałem ten raport przed obiadem.

Öğle yemeğinden önce o raporu okudum.

Mam ciężki tydzień przed sobą.

Önümde koca bir haftam var.

Wszyscy poczyniliśmy przygotowania przed zebraniem.

Hepimiz toplantı için hazırlandık.

Nie mamy przed sobą sekretów.

Birbirimizden saklımız yok.

Dziwny człowiek stoi przed drzwiami.

Kapıda tuhaf bir adam var.

Czy jest życie przed śmiercią?

Ölümden önce hayat var mıdır?

Możemy to zrobić przed poniedziałkiem?

Bunu pazartesiden önce yapabilir miyiz?

Tłum studentów czekał przed biblioteką.

Kütüphanenin önünde bekleyen bir sürü öğrenci vardı.

Zaczekaj na mnie przed domem.

Beni evin önünde bekle.

Latem przed ostatnim rokiem studiów

Üniversitedeki üçüncü ve dördüncü senem arasındaki yazda

Zjadłem przed przyjściem na przyjęcie.

Partiye gitmeden önce zaten yemeğimi yemiştim.

Tom opuścił dom przed świtem.

Tom şafaktan önce evinden ayrıldı.

Dziewczyna kręciła się przed domem.

Kız evin önünde oyalandı.

Przed moim domem jest poczta.

Evimin önünde bir postane var.

Będę w domu przed północą.

Gece yarısına kadar evde olurum.

Sami stał przed stacją benzynową.

Sami bir benzin istasyonunun dışında dayanıyordu.

Lub próba ucieczki przed ludzkim barbarzyństwem.

veya insanların korkunç zorbalığından kaçmak istemeleri olarak yorumluyor.

Po pierwsze, potrzebujemy snu przed nauką,

İlk olarak, beyninizi gerçekten hazır hale getirmeyi öğrenmeden önce

Spójrzcie, ściana... z kłoci przed nami.

Bakın, önümüzde uzun otlardan oluşan bir duvar duruyor.

Co zapewni najlepszą ochronę przed żywiołami?

Bizi dış ögelerden en iyi ne koruyabilir?

Nigdy nie próbuj uciec przed wilkiem!

Asla bir kurttan hızlı koşmaya çalışmayın!