Examples of using "Głos" in a sentence and their turkish translations:
Yüksek sesle okuyun.
Güzel bir sesin olduğunu duydum.
- Hâlâ sesini duyabiliyorum.
- Ben hâlâ senin sesini duyabiliyorum.
Betty'nin tatlı bir sesi var.
O yüksek bir sese sahip.
Onun derin bir sesi var.
Gerçekten güzel bir sesin var.
Şiiri yüksek sesle okudu.
Kim konuştu?
Bu binaların bir sesi var.
Tom mektubu yüksek sesle okudu.
Tom'un sesini duyduğumu sandım.
Gerçekten güzel bir sesin var.
Onun sesi koridorda yankılandı.
Hikayeyi yüksek sesle oku.
Öğretmenin yüksek, net bir sesi var.
Senin sesini derhal tanıdım.
Sesinizi duyduğum için mutluyum.
Sesini 200 metreyi aşkın bir alana yayıyor.
Bu minik erkeğin etkili bir ses bulması lazım.
Benim için sürpriz oldu, güzel bir sesi vardı.
Lütfen sesi kısın.
Tom'un bitişik odadan gelen melodisinin sesini duyabiliyordum.
Onun güzel sesi kulaklar için gerçek bir bayramdı.
Sesin bana rahmetli büyükannemi hatırlatıyor.
Sesin titrese bile gerçeği söyle.
İnsanlar bana güzel bir sesim olduğunu söylüyor.
Pam: Sesin çok genç geliyor. Kaç yaşındasın?
sonra ofiste oturup bunları kendimize sesli okurken
Sonra size slaytları okuyan bir profesör tarafından uyandırıldığınız?
Senin sesin benim için genç kuşların cıvıldamalarından bile daha tatlıdır.
Bekâr babalar ABD'de gittikçe daha vokal oluyorlar.