Examples of using "Cały" in a sentence and their turkish translations:
Bütün gün uyudum.
Tüm gün sürekli yağmur yağdı.
O, sürekli olarak ağlamayı sürdürdü.
Bütün dünya çıldırdı.
Onun kağıdı bitti.
Biz kömürü bitirik.
O hep bayılıyor.
Bütün bölgeyi gözden geçiriyoruz.
bu türü kaybedebiliriz.
O, bütün gün sessiz kaldı.
Bugün ben bütün dünyayı seviyorum.
Bütün yıl burada kalacağım.
Bir ay boyunca burada kalacağım.
Tüm dünya barışı arzuluyor.
Dün bütün gün uyudum.
Aralıksız olarak yağmur yağıyor.
Her zaman buradayım.
Ben bütün gün meşguldüm.
Bütün bina terk edilmişti.
Bunca zaman sinirliydim.
Bütün gün televizyon izliyorum.
Bütün gün etrafta olacağım.
ve sürekli hırlamasını ve ısırışını duyuyordum.
bu sıvıların çıkmaya başladığını görebilirsiniz.
- O, her zaman sessizdi.
- O her zaman sessizdi.
Tom sürekli TV izler.
Benim ülkem bütün dünya.
Sürekli seni düşünüyorum.
Bütün gün boyunca şiddetli yağmur yağdı.
Tüm gün tenis oynadım.
O, bütün gün boyunca çalışmaktaydı.
Bütün yer karla kaplıydı.
Bütün dünya İngilizce konuşuyor.
Bütün gün seni düşünüyorum.
- Bunun üzerinde bütün gün çalıştım.
- Sabahtan beri bunun üzerinde çalışıyorum.
Sürekli onu düşünürüm.
Tüm yaygara nedir?
Tom bütün gün ölçeklerini uyguladı.
Bilgisayar tamiri tüm gün sürdü.
Bütün sabah yatakta kaldım.
Bütün ülke bunun hakkında konuşuyor.
Bütün sabah evde miydin?
Bütün gün onlarla birlikteydim.
Tom tüm zaman konuşuyordu.
Tamamen kendime ait bir evim var.
Nedense bugün bütün gün uyudum.
Kedim her zaman miyavlar.
O tamamen boyayla kaplanmıştı.
Bütün gün gitmiş olacağını düşündüm.
ve bir gün tüm dünyaya yayılabilir.
Bütün deney filme kaydedildi.
İngilizce bütün ülkede yayıldı.
O gün boyunca İngilizce duyar.
Bu sabah sağ salim geldim.
Bütün gün tenis oynuyordum.
Bütün gün çalıştıktan sonra bitkin olmalısın.
Burada bütün gün öylece oturamazsın.
Bütün hafta güzel hava yaşadık.
- Her tarafım ağrıyor.
- Her yanım ağrıyor.
Bütün gün yiyecek hiçbir şeyim yoktu.
Dün bütün gün evdeydim.
Bütün gün anahtarlarımı arıyorum.
Tüm bu zamanda ne yaptın ki sen!
Bütün gün yatakta mı kalacaksın?
Tom dünyaca ünlü oldu.
Onun erkek kardeşi her zaman televizyon izliyor.
Sen her zaman meşgul olamazsın.
Tom tüm sabah oradaydı.
Gökyüzü sabah boyunca griydi.
İlk durum her zaman gerçekleşir
Bütün günü odayı temizleyerek geçirdim.
Ben bütün gün yatakta kalmak zorunda kaldım.
İşçiler evleri bütün gün boyunca inşa ediyorlar.
Bütün gündür klasik müzik dinliyorum.
Tom tabağını tepeleme doldurdu.
Gerçek yemek yeme yerine, sadece tüm gün abur cubur yedik.
Kapı tüm yıl boyunca kapalı.
Borcu derhal ödemesini talep ettim.
Bütün sabahı böyle geçirmek isterim.
Tom dün aldığım bütün ekmeği yedi.
Tom her zaman yemek yiyor gibi görünüyor.
Gerçekten tüm hafta sonunu bunu yaparak geçirmek zorunda mıyız?
Ben hala her zaman onun hakkında düşünürüm.
Bütün gün İngilizce kullanmak zorundayım.
Bu dağ bütün yıl karla kaplıdır.
Tom ve ben bütün gün meşguldük.
- Jim bütün gün çok garip davrandı.
- Jim, tüm gün çok tuhaf davrandı.
Her zaman gerçeği söylemek zorunda değilsin?
Birleşik Devletler tüm dünyaya buğday ihraç eder.
Tom bütün gün evde kaldı.
Tom bütün gün benimle birlikteydi.
Bütün o gürültü yüzünden dün gece uyuyamadım.
Ada yıl boyunca ılıktır.
O hastaydı, bu yüzden tüm gün boyunca yatakta uzandı.
İşte bütün gün Fransızca kullanmak zorundayım.