Translation of "Czas" in Turkish

0.013 sec.

Examples of using "Czas" in a sentence and their turkish translations:

- Czas zaczynać.
- Czas zacząć.

Başlama zamanı.

- Jesteś na czas.
- Przybyłeś na czas.

Zamanında vardın.

- Zegarki odmierzają czas.
- Zegary odmierzają czas.

Saatler zamanı ölçer.

Czas decyzji!

Karar zamanı!

Oraz czas.

ve bol bol zaman.

Nadszedł czas.

Şimdi tam zamanı.

Czas porozmawiać.

Konuşma zamanı.

Czas leci.

- Zaman çabuk geçiyor.
- Zaman uçar.
- Zaman su gibi akıp gidiyor.
- Zaman geçip gidiyor.

Czas płynął.

- Zaman çok çabuk geçti.
- Zaman uçtu.

Czas spać.

- Yatma vakti.
- Yatma vakti geldi.

Czas pokaże.

- Zaman gösterecek.
- Bunu zaman gösterecektir.

Czas wstawać.

Uyanma vakti.

Mam czas.

Zamanım var.

Masz czas?

Zaman var mı?

Mamy czas?

Zamanımız var mı?

Mamy czas.

Zamanımız var.

- Czas zacząć od początku.
- Czas zacząć jeszcze raz.
- Czas zacząć od nowa.

Baştan başlama zamanı.

- Czas zacząć od nowa.
- Czas na nowy początek.

Taze bir başlangıç ​​zamanı.

Czas iść spać.

Yatma zamanı geldi.

Czas iść spać.

Yatma zamanı geldi.

Czas na odpoczynek.

Biraz dinlenme zamanı.

Czas wykonać ruch.

Şansını deneme vakti.

Czas się zbierać.

Toplanma vakti geldi.

Czas na wyładunek.

Tahliye vakti.

Czas na mnie.

Gitme zamanım geldi.

Czas na kolację.

Akşam yemeği zamanı.

Czas na przerwę.

Mola zamanı.

Czas na kąpiel.

Şimdi banyo yapma zamanı.

Czas zamknąć bramę.

Kapıyı kapatma zamanı geldi.

Czas leczy rany.

- Zaman bütün yaraları iyileştirir.
- Zaman her şeyin ilacıdır.

Cały czas płakała.

O, sürekli olarak ağlamayı sürdürdü.

Czas się kończył.

Zaman tükeniyordu.

Najwyższy czas spać.

Yatmanın zamanı geldi de, geçiyor.

Czas zjeść lunch.

Öğle yemeği yeme zamanı.

Mamy jeszcze czas.

Hâlâ zamanımız var.

Próbowałem zabić czas.

Zaman öldürmeye çalışıyordum.

Czas to pieniądz.

Vakit nakittir.

Przybył na czas.

O zamanında geldi.

Czas ci ucieka.

Zamanın tükeniyor.

Będę na czas.

Zamanında gelin.

Marnujesz nasz czas.

Vaktimizi boşa harcıyorsun.

Czas się kończy.

- Zaman tükeniyor.
- Zaman bitiyor.

Czas szybko mija.

Zaman çabucak geçiyor.

Czas się napić.

Şimdi içme zamanı

Jesteście na czas.

Zamanında geldin.

Jestem na czas.

Zamanında geldim.

Mieliśmy okropny czas.

Berbat bir zaman geçirdik.

Problemem był czas.

Mesele zamandı.

Będziesz na czas?

Onu zamanında yapabilir misin?

Cały czas mdleje.

O hep bayılıyor.

Czas spać pomału.

Biraz uyuma vakti.

Czas na ciebie.

Şimdi senin için gitme zamanıdır.

Czas na obiad.

Öğle yemeği zamanı.

Czas coś zjeść.

Yemek zamanı.

Przyjechałem na czas.

Zamanında vardım.

Czas do spania.

Uyku vakti.

- Czy masz pojutrze czas?
- Czy będziesz miał pojutrze czas?

Öbür gün boş musun?

Teraz czas na działanie.

Sonra harekete geçmeye başlarız.

To czas wielkiego przebudzenia.

Bu harika bir uyanış zamanı.

Czas nakarmić jej rodzinę.

Ailesini doyurma vakti geldi.

Teraz czas na ojca.

Artık baba da uyandı.

czas wyruszyć na miasto.

...şehre akma vakti geldi.

Czas na dzienną zmianę.

Artık gündüz vardiyası işbaşı yapabilir.

Czas upłynął bardzo szybko.

Zaman çok hızlı geçti.

Twój czas się skończył.

Zamanın bitti.

Odpoczywał przez pewien czas.

O bir süre dinlendi.

Już prawie czas zaczynać.

Neredeyse başlama zamanıdır.

Czas iść do szkoły.

- Okula gitme zamanıdır.
- Okula gitme vakti geldi.

Jak spędziłeś wolny czas?

Boş zamanını nasıl geçirdin?

Myślę, że czas zacząć.

Sanırım başlama zamanı.

Już prawie czas iść.

Neredeyse gitme zamanı.

Już prawie czas spać.

Neredeyse yatma zamanı.

Masz czas do namyślenia.

Düşünmek için vaktin var.

Byłem akurat na czas.

Tam zamanında geldim.

- Czas wstawać.
- Pora wstawać.

Kalkma zamanı.

Zawsze można znaleźć czas.

İnsan her zaman vakit bulabilir.

Czy masz pojutrze czas?

Ertesi gün zamanın var mı?

Deszcz pada cały czas.

Aralıksız olarak yağmur yağıyor.

Miałem bardzo dobry czas.

Ben çok eğlendim.

Czas leci jak strzała

Zaman bir ok gibi uçar.

Przyszedłeś akurat na czas.

Tam zamanında geldin.

Jestem tu cały czas.

Her zaman buradayım.

Mój czas się kończy.

Benim zamanım tükeniyor.

Czas iść do domu.

- Eve gitme zamanı.
- Şimdi eve gitme zamanı.

Nasz czas jest ograniczony.

Bizim zamanımız sınırlı.

Byłem zdenerwowany cały czas.

Bunca zaman sinirliydim.

Czas o tym pomyśleć.

tutkularınızın öne çıkacağını düşündüğünüz yer.

Uważasz, że tracę czas?

- Benim zamanımı israf ettiğimi düşünüyor musunuz?
- Sizce ben zamanımı boşa harcıyor muyum?

Dziękuję za poświęcony czas.

Zaman ayırdığınız için teşekkürler.

Jest czas na wszystko.

Her şey için zaman var.

Zmierzył jej czas maratonu.

O, maraton yarışında onun süresini ölçtü.

Komputer pozwala zaoszczędzić czas.

Bir bilgisayar zaman kazandırabilir.