Translation of "필요가" in Turkish

0.011 sec.

Examples of using "필요가" in a sentence and their turkish translations:

시인일 필요가 있습니다.

bir şair olmanız gerekir.

바꿀 필요가 있습니다.

işte bu değişmesi gereken şey.

정보를 수집할 필요가 없습니다.

Bilgi edinmenizin bir manası olmayacaktır.

따라서 다시 생각해볼 필요가 있습니다.

Ve burada yeniden düşünmeye gerçekten ihtiyaç var.

다행히도, 우리는 그럴 필요가 없습니다.

Neyse ki belki de bunu yapmak zorunda değiliz.

하지만 무대에서는 생각할 필요가 없죠.

Ama sahnedeyken düşünmem gerekmiyor.

여러분은 린이 될 필요가 없어요.

gerçek hayatında bunu yapmak için bir gösteriye döndürmek isteyeceğin

우리는 그것들을 바꿀 필요가 있습니다.

Bunu değiştirmemiz lazım.

정치에 대해 대화할 필요가 있습니다.

fakat konuşabilmemiz lazım

우리가 느끼는 법을 바꿀 필요가 있고,

Hissetme biçimimizi değiştirmeliyiz.

저는 실제로 말을 할 필요가 없어요.

Gerçekten konuşmak zorunda değilim

그런 식으로 해결할 필요가 없다는 거죠.

ama bu şekilde olmak zorunda değil.

어떤 외부적인 힘에 의지할 필요가 없습니다.

hayatlarımızda fark yaratacak güce sahip olduğumuzu vurgular.

전문지식은 더 이상 지도받을 필요가 없잖아요.

Uzmanlık, herhangi bir koça ihtiyacının olmaması demektir.

모든 것을 자동으로 하면 기억하실 필요가 없습니다.

Yinelenen veya kaydedilmiş liste olarak zamanlayıp planladığınız

찾아 볼 필요가 없다는 것을 완벽하게 보여줍니다.

o zaman yanardağların kendisinden başka bir yere bakmamalısınız.

바뀌어야 할 필요가 있다는 신호를 보내고 있어요.

ve değişmesi gereken şeylerin birer işareti konumundalar.

우리는 그 문제 전부를 해결해야할 필요가 있습니다.

Bunu tümden çözmemiz gerekiyor, yalnızca en aşırı olanlarını değil.

우리는 서로 대화하는 방법을 바꿀 필요가 있습니다.

birbirimizle konuşma ve bağ kurma şeklimizi de

먼저 은하계가 어떻게 형성되었는지 이해할 필요가 있습니다.

öncelikle galaksimizin bu hale nasıl geldiğini anlamalıyız.

미국 학생들은 먼지 바닥에 앉을 필요가 없지요.

Birleşik Devletler'de öğrenciler toz toprak içinde oturmak zorunda değiller.

그러므로 우리는 좀 더 솔직하게 말할 필요가 있습니다.

gözden kaçırdığımız başka bir gerçek var

우리 몸 안의 미생물을 정비할 필요가 있다고 알려준다면요?

mikrobiyomunuzda biraz desteğe ihtiyacınız olduğunu söylerse?

혹은 우리가 과학에 대해 말할 필요가 없는 사람이라면,

ya da daha bilimsel konuşmamıza gerek yoksa

다른 사람들도 그런 경험을 하게 둘 필요가 있었어요.

Bundan dolayı diğer insanların da

엄청나게 비싼 티켓을 사거나 오케스트라를 찾을 필요가 없습니다.

oldukça pahalı bir bilet satın almak ve bir orkestra bulmak zorunda değilsiniz.

환자에게 성별과 인종 혹은 민족성을 물을 필요가 없었습니다.

bir hastasına cinsiyet, ırk veya etnik kökenini sormak zorunda kalmamıştı.

사용자의 충성도를 높일 수 있음을 깨달아야 할 필요가 있겠죠.

kullanıcılarında güven ve bağlılık tesis edebileceğini fark etmeli.

‎도시에서 제일 좋은 동네에 사는데 ‎굳이 떠날 필요가 없죠

Şehrin en iyi bölgesi elindeyken niye gidesin ki?

제가 뭔가 해야 할 필요가 있다는 것 뿐 아니라

sadece bir şey yapmam gerektiğini değil,

독감에 걸린 사람들 중 2%만이 입원할 필요가 있습니다.

Grip olanların sadece %2'sinin hastaneye yatırılması gerekir.

재선되기 위해서 수백만의 가난한 국민들을 행복하게 유지할 필요가 있었습니다

Yeniden seçilebilmek için milyonlarca yoksul Venezüellalının memnun kalmasını sağlamalıydı

두번째는 일년 동안 파리지옥이 많은 파리를 먹을 필요가 없다는 점입니다.

İkincisi, yıl boyunca çok fazla sinek yemesi gerekmiyor.

우리는 이런 상하관계 모델이 대한민국에서 성공적이라는 것을 주목할 필요가 있어.

yukarıya modelinin Güney Kore'de başarılı olduğunu söylemeliyiz. Ancak tüm bunlara rağmen