Translation of "없어요" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "없어요" in a sentence and their turkish translations:

난 영향력이 없어요.

Benim bir etkim yok.

스트레스까지 받을 필요도 없어요.

Kimsenin aşırı stresli olduğumu bilmesini istemiyorum.

미래는 예견할 수 없어요.

Siz geleceği tahmin etmiyorsunuz;

이대로 끝낼 수는 없어요.

Şu anda ölemem.

세상이 끝날 수는 없어요.

Dünya şu an sona eremez.

이를 되찾는 공식은 없어요.”

ve onları geri getirmenin bir formülü yok."

‎이보다 감동적인 순간은 없어요

Bundan daha müthiş bir duygu yok.

돈 걱정을 할 필요 없어요.

hastalar para konusunda endişelenmek zorunda değiller.

여러분은 린이 될 필요가 없어요.

gerçek hayatında bunu yapmak için bir gösteriye döndürmek isteyeceğin

그러니 뭔가를 조사할 수 없어요.

yani bir şeyi araştırmak imkânsız.

하지만 여전히 올바른 투사법은 없어요.

Fakat hakikaten, hiç kimsenin doğru projeksiyonu olmadığı gerçeği değişmedi.

"칼씨, 저는 소셜미디어를 그만둘 수 없어요."

"Cal, sosyal medyayı bırakamam,

궁지에 몰린 짐승보다 위험한 건 없어요!

Köşeye sıkışmış bir hayvandan daha tehlikeli bir şey yoktur!

제가 이 모순을 해결할 수는 없어요.

Zıtlıkları uzlaştıramam

"그 사람들 차도 없어요."라고 하길래

“Ulaşım imkânları yok.”

나무늘보는 혼자 똑바로 설 수 없어요.

Kendilerini dik tutamıyorlar.

저는 실제로 말을 할 필요가 없어요.

Gerçekten konuşmak zorunda değilim

거실에서 "이저스"가 될 수는 없어요.

Oturma odanda oturarak İsa olamazsın.

그런 방식으로는 오래 갈 수 없어요.

Sürdürülemez.

아무것도. 단 하나도요. 그럴 시간도 없어요.

Hiç, sıfır, çok zamanımız yok.

오랑우탄은 사람들이 나가기를 바라지만 해치려는 의도는 없어요

Yollarından çekilmeni istiyorlar ama sizi yok etmek istemiyorlar,

중국이나 세계은행으로부터 돈을 빌릴 이유가 전혀 없어요.

veya yardımlara bağlanmamız için bir sebep yok.

아무것도 걸지 않으면 아무것도 얻을 수 없어요

Risk almazsanız bir şey kazanamazsınız.

5년 동안 우리들은 회사를 떠난 적이 없어요.

İlk beş yıl, ben ve iş arkadaşlarım fabrikadan hiç çıkmadık.

건물은 런던의 하늘을 비춥니다. 똑같은 법이 없어요.

ve hiçbir zaman aynı olmayan Londra gökyüzünü yansıtırlar.

내가 가야 할 길을 알 수 없어요."

"nereye gideceğimi bilmiyorum"

하지만 나의 집이 어디인지 알 수 없어요.

"ama nereye evim diyebilirim bilmiyorum."

‎생존법을 가르쳐 줄 ‎부모도 없어요, 철저히 혼자죠

Ona bir şey öğretecek bir annesi ya da babası yok. Tek başına.

녀석을 다시 잡을 순 없어요 치료를 받아야 합니다

Onu bir daha yakalayamayız, bunu tedavi ettirmem gerek.

우리의 경험은 주류사회에서 반향을 일으 킬 수 없어요.

bizim deneyimlerimiz kitlelerinki ile örtüşmüyor,

아무것도 걸지 않으면 아무것도 얻을 수 없어요 과감해야 합니다

Risk almazsanız bir şey kazanamazsınız. Cesur olmanız gerek.

재판에 불리하게 작용할지도 모를 걸 말씀하시도록 둘 수는 없어요.

Davanıza zarar verebilecek bir şey söylemenizi istemiyorum."

생각해본 적이 없어요. 단지 제가 항상 해도 된다 가정한 것 뿐이예요.

Bense daima bunu yapabileceğimi varsaymıştım.

이 수직 암벽들 때문에 다시 올라갈 수도 없어요 빼도 박도 못한다고 하죠

Bu dikey kanyon duvarları yüzünden yukarı da çıkamam. Buna kayayla çevrelenmek deniyor.

문제는 여길 한 번 내려가면 돌이킬 수 없단 겁니다 다시 올라올 방법이 없어요

Sorun şu ki buradan indikten sonra devam etmek zorunda kalacağım. Yukarı çıkış yok.