Examples of using "없어요" in a sentence and their turkish translations:
Benim bir etkim yok.
Kimsenin aşırı stresli olduğumu bilmesini istemiyorum.
Siz geleceği tahmin etmiyorsunuz;
Şu anda ölemem.
Dünya şu an sona eremez.
ve onları geri getirmenin bir formülü yok."
Bundan daha müthiş bir duygu yok.
hastalar para konusunda endişelenmek zorunda değiller.
gerçek hayatında bunu yapmak için bir gösteriye döndürmek isteyeceğin
yani bir şeyi araştırmak imkânsız.
Fakat hakikaten, hiç kimsenin doğru projeksiyonu olmadığı gerçeği değişmedi.
"Cal, sosyal medyayı bırakamam,
Köşeye sıkışmış bir hayvandan daha tehlikeli bir şey yoktur!
Zıtlıkları uzlaştıramam
“Ulaşım imkânları yok.”
Kendilerini dik tutamıyorlar.
Gerçekten konuşmak zorunda değilim
Oturma odanda oturarak İsa olamazsın.
Sürdürülemez.
Hiç, sıfır, çok zamanımız yok.
Yollarından çekilmeni istiyorlar ama sizi yok etmek istemiyorlar,
veya yardımlara bağlanmamız için bir sebep yok.
Risk almazsanız bir şey kazanamazsınız.
İlk beş yıl, ben ve iş arkadaşlarım fabrikadan hiç çıkmadık.
ve hiçbir zaman aynı olmayan Londra gökyüzünü yansıtırlar.
"nereye gideceğimi bilmiyorum"
"ama nereye evim diyebilirim bilmiyorum."
Ona bir şey öğretecek bir annesi ya da babası yok. Tek başına.
Onu bir daha yakalayamayız, bunu tedavi ettirmem gerek.
bizim deneyimlerimiz kitlelerinki ile örtüşmüyor,
Risk almazsanız bir şey kazanamazsınız. Cesur olmanız gerek.
Davanıza zarar verebilecek bir şey söylemenizi istemiyorum."
Bense daima bunu yapabileceğimi varsaymıştım.
Bu dikey kanyon duvarları yüzünden yukarı da çıkamam. Buna kayayla çevrelenmek deniyor.
Sorun şu ki buradan indikten sonra devam etmek zorunda kalacağım. Yukarı çıkış yok.