Translation of "않고" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "않고" in a sentence and their turkish translations:

서두르지 않고

Yavaşlamak, vücudu dinlemek,

말라있지도 않고

hatta kuru bez yok,

그곳은 무너지지 않고

çember bozulmamış kalıyor

사실은 그렇지 않고

Fakat amacı bu değildi. Asansör köleler için değil,

문어들은 마주보지 않고

aslında yüz yüze gelmezler.

‎무작정 돌진하지 않고

Ve o düzensiz hamle yerine...

그들은 불안을 느끼지 않고 있었습니다.

anksiyetelerinin olmadığını gördük.

편하지 않고 즐겁지 않은 상황에서도요.

Gerçeğin hoş olması, işine gelmesi veya gelmemesinden bağımsız.

기대수명은 오르지 않고 내려가고 있습니다.

beklenen yaşam süresi gittikçe düşüyor, artmıyor.

저는 10년을 쉬지 않고 일하면서

Son 10 yılı hiç durmadan

아무도 자신을 보고 있지 않고

kimsenin sizi izlemediği

하지만 빛을 방출하거나 흡수하지 않고

Ama ışık yaymıyor ya da soğurmuyor

현실과 타협하지 않고 기억하기를 희망합니다.

uzlaşmazlığı hatırlayacaklar

여기서 끝나지 않고 상황은 더 나빠지겠죠.

Ancak bununla bitmeyecek, daha kötüye gitmeye devam edecek.

이러면 찬 얼음에 몸이 닿지 않고

Bu buzla temasıma engel oluyor

상황은 더 이상 나아지지 않고 있었죠.

Artık daha iyiye gitmiyorlardı.

제 평생을 인정하지 않고 밀어 내고

Hayatım boyunca inkâr ettiğim

사람들은 표범을 보지도 않고 두려워하게 된 거죠

devam ettiriliyor, onu hiç görmemiş olanlar bile ondan korkuyor.

꼭 꽂아 내리지 않고 그냥 만지는 것만으로도

Dikenlerine değmeden dokunsanız bile

그래서 저는 제가 들었던 조언을 듣지 않고

Bu yüzden onların tavsiyelerine sırtımı dönmeye karar verdim

그의 말은 당신을 좌절시키지 않고 용기를 줘야해요.

Kelimeleri sizi kuvvetlendirmeli, moralinizi bozmamalı.

제가 설계하진 않고 지켜본 그의 마지막 무대에서

Tasarlamadığım ama şahit olduğum son gösterisinde

이제, 전 제 생각이 어떤지 말씀드리지 않고

Şimdi size ne düşündüğümü değil,

이걸 가진 사람들은 도전을 무서워 하지 않고,

Mücadele etmekten korkmazlar.

그리고 우리를 대신해 답례를 거의 요구하지 않고 있습니다.

ve karşılığında bizim adımıza gittikçe daha azını istiyor.

사람들은 벨의 이야기가 사실인지 확인조차 하지 않고 퍼뜨렸습니다.

İnsanlar onun hikâyesini, doğruluğunu teyit etmeden paylaştılar.

우리는 미래에 정말 중요한 것들은 측정하지 않고 있습니다.

Gelecek için önemli olan şeyleri ölçmüyoruz.

뼈를 통과하지 않고 어떻게 뇌를 들여다 보겠다는 거지?"

Kemiğin içini göremeden beynin içini görmeyi nasıl planlıyorsunuz?''

운명은 미리 정해져 있지 않고, 우리 손안에 있습니다.

Kaderlerimiz önceden belirlenmedi, bizim ellerimizde.

‎10월 이후 한 번도 ‎해가 뜨지 않고 있죠

Ekimden beri güneş çıkmamış.

‎지친 나머지 건강한 문어처럼 ‎몸 색깔이 선명하지 않고

O kadar zayıf ki sağlıklı ahtapotlar gibi canlı renkler çıkaramıyor.

심장질환의 조절 가능한 핵심 위험 요소로 포함하지 않고 있습니다.

kalp hastalığı için düzeltilebilir, önemli bir risk faktörü olarak listelemiyor,

수익에 매달리지 않고 그 너머를 볼 수 있어야 해요.

ve kâr dışındaki şeyleri de temsil eden bir kitaba.

코미디언들이 한 방을 날릴 것이라고 기대되는 대사들을 따르지 않고

ve buna güvenilen bitiş sözlerine

학생들은 살고 있는 마을을 떠나지 않고 배울 수 있습니다.

topluluklarından ayrılmak zorunda değiller.

만약 우리가 우리의 가치를 침해하지 않고 소시지를 얻는데 성공한다면

Değerlerimizi çiğnemeden sosisi almayı başarırsak

우리는 서로를 깊이 있게 보지 않고 서로를 잘 대하지 않습니다.

birbirimizi derinden görmüyoruz, iyi davranmıyoruz.

‎이들의 성공 비결은 ‎하루 24시간, 주 7일 동안 ‎쉬지 않고 활동하는 겁니다

Başarılarının sırrı, 7/24'lük bir var oluş tarzına geçmelerinde saklı.