Translation of "Kevésbé" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Kevésbé" in a sentence and their turkish translations:

Kevésbé ijesztő ellenfél,

Kendisi, daha az korkutucu bir seçenek.

Van valami kevésbé drága?

Daha az pahalı olanları var mı?

Keresek valami kevésbé drágát.

Daha az pahalı bir şey arıyorum.

Többé-kevésbé ugyanolyan nagyok.

Onlar aşağı yukarı aynı boyuttalar.

Kevésbé látványos, de mindenre kihat.

Görsel olmaktan çok bütünsel;

Többé-kevésbé ugyanaz a méretük.

Onlar aşağı yukarı aynı boyuttalar.

Kevésbé türelmes, mint a bátyja.

O, erkek kardeşinden daha az sabırlı.

Többé-kevésbé megérti a problémáit.

O az çok sorunlarını anlıyor.

De nem kevésbé veszélyes módokon is.

ama işitsel etkiler kadar tehlikelidirler.

ám olyasféle, ami szerintem kevésbé magasröptű

Ama bence biri,

és kevésbé veszélyes hullámhosszúakká alakítja. Fluoreszkálnak.

onu daha az tehlikeli dalga boylarına dönüştürüyor. Florışı işlemi.

és átváltott a kevésbé súlyos bűnözésre.

alt düzey, adi suçlara bir geçiş olarak algılandı.

Ám van valami, ami kevésbé nyilvánvaló.

Ancak biraz daha tartışmalı bir konu var:

Minél jobban magyarázod, annál kevésbé értem.

Onu ne kadar çok açıklarsan, onu o kadar çok anlamam.

Próbálj meg kevésbé unott képet vágni.

Çok sıkılmış görünmemeye çalış.

Mary kevésbé aktív, mint a lánytestvére.

Mary, kız kardeşinden daha az aktiftir.

Te sem vagy kevésbé csinos, mint ő.

Ondan daha az güzel değilsin.

- Ne legyél ennyire türelmetlen.
- Légy kevésbé türelmetlen.

Daha az sabırsız olmalısın.

Nem tudok franciául olvasni, még kevésbé beszélni.

- Fransızcayı bırak konuşmayı okuyamam bile.
- Konuşmak şöyle dursun, Fransızcayı okuyamam bile.
- Konuşmak şöyle dursun, Fransızca okuyamıyorum.

Minél többet gondolkodom róla, annál kevésbé tetszik.

- Onu ne kadar çok düşünürsem, ondan o kadar daha az hoşlanırım.
- Onu ne kadar çok düşünürsem, o kadar az hoşlanıyorum.

Tom és Mária többé-kevésbé megegyező méretű.

Tom ve Mary aşağı yukarı aynı bedendeler.

Tom és Mária többé-kevésbé egyforma súlyúak.

Tom ve Mary aşağı yukarı aynı ağırlıktalar.

Ő nem kevésbé bölcs, mint az apja.

- O, babasından daha az akıllı değil.
- Bilgeliği babasından geri kalır değil.

Tom egy kevésbé stresszes munkát akar találni.

- Tom daha stressiz bir iş bulmak istiyor.
- Tom daha az stresli bir iş bulmak istiyor.

Akkor egész egyszerűen kevésbé tudjuk kezelni a feladatainkat.

meşguliyetinizle daha az başa çıkabilmeniz.

Olyasmikkel kísérleteznek, ami kevésbé a boldog befejezésről szól,

Mutlu sonla daha az ilgisi olan eylemlerle deneyler yapıyorlar --

Feltehetőleg nem azért, mert Isten kevésbé haragudna ránk,

bunun sebebi Tanrı'nın bize daha az kızgın olması değil,

Egy eddig szinte alig látott, még kevésbé filmezett

Filme almak şöyle dursun, nadiren görülen...

Mennél jobban ismerjük a helyzetünket, annál kevésbé félünk.

Ne kadar çok durumumuzu bilirsek, o kadar az korkarız.

A japán édességek kevésbé kalóriadúsak, mint a nyugatiak.

- Japon tatlıları, Batı tatlılarından kalori olarak daha düşüktür.
- Japon tatlıları, Batı tatlılarından daha düşük kalorilidir.

A sérüléseim kevésbé voltak olyan komolyak, mint Tomé.

Benim yaralarım Tom'unkilerden daha az ciddiydi.

A változatosság kedvéért megpróbálnál kicsit kevésbé önző lenni?

Bir değişiklik için biraz daha az bencil olmaya çalışır mısınız?

Ami talán segíti őket, hogy kevésbé érezzék magukat egyedül.

yalnız hissettirmemle ilgili şeylerdir.

Mi van, ha olyant gyűlölünk, aki nálunk kevésbé tudatos?

Peki ya sizin kadar kültürlü olmayan birinden nefret etmek?

Mintha kevésbé lennél férfi attól, hogy meleg vagy, nem?

Sanki gey olmak, daha az erkek olmanızı sağlıyor gibi.

A verejtékezésre egy másik, kevésbé szalonképes szó az izzadás.

Perspiration için daha az kibar bir kelime sweat'tir.

Manapság a törődés a szívvel egyre kevésbé a filozófusok területe,

Bugün kalp bakımı filozofların başlıca konusu değil,

Pár dolog pedig kevésbé egyértelmű, amíg el nem gondolkodunk rajtuk.

Bunları düşünene kadar bazıları daha az açık.

Vannak olyan könyvek, amelyeket minél többet olvasok, annál kevésbé értek.

Bazı kitapları okudukça daha az anlıyorum.

Tomi a halálközeli élménye után szeretetteljesebb volt és kevésbé ítélkező.

Ölüme yakın deneyiminden sonra Tom daha sevgi dolu ve daha ön yargısız bir insan olmuştu.

Az idősebb gyerekek hajlamosabbak kevésbé irigynek lenni, mint a fiatalabb testvéreik.

Büyük çocuklar küçük kardeşlerinden daha az kıskanç olma eğilimindedir.

Tamás oda van a kutyákért, viszont a macskákért már annál kevésbé.

Tom köpekleri sever ama kedilerden nefret eder.

Az öreg hím nagy testével a többieknél jóval kevésbé fürgén tud csak mozogni.

Yaşlı erkek fazla iri olduğu için geri kalan herkesten daha yavaş.