Examples of using "Kellett" in a sentence and their turkish translations:
Ayrılmak zorunda kaldım.
Yürümek zorunda kaldık.
Hareket etmeyi sürdürmek zorunda kaldım.
Onu tek başıma yapmak zorundaydım.
Almam gereken bir karar vardı.
- Gitmek zorunda kaldım.
- Gitmem gerekiyordu.
Onun dinlenmesi gerekiyordu.
- Bir seçim yapmak zorunda kaldım.
- Bir seçim yapmak zorundaydım.
Çalışmak zorundaydım.
Buna ihtiyacım vardı.
Biz ayrılmak zorundaydık.
Ben kalmak zorundaydım.
O sana hak ettiğin cezayı verir.
Biz tahliye etmek zorundayız.
Ben beklemek zorundaydım.
Daha tedbirli olmalıydın.
Ona ihtiyacım vardı.
Kendini tanıtmalıydın.
Daha erken gelmeliydin.
Tom kazanmalıydı.
Geri adım atmak zorundaydım.
Ayrıca
Yani, değişmek zorundaydım.
Şunu da bilmeliydim ki
Ama nefes almak zorundaydım.
Onu görmeliydiniz.
Acele etmene gerek yoktu.
Ne yemek zorunda kaldın?
Eve yürümek zorunda kaldım.
İstifa etmek zorunda kaldım.
O epeyce cesur.
Gitmem gerekmiyordu.
Durmak zorunda kaldık.
Bu bir imza gerektiriyor mu?
Tom, Mary'yi istiyordu.
- Denemek zorundaydım.
- Denemek zorunda kaldım.
Tom onu görmüş olmalı.
Emin olmam gerekiyordu.
Ne yapıyordum?
Eve yürümek zorunda kaldık.
Tom beklemek zorunda kaldı.
Kahvaltı yapmalıydım.
Dün fazla mesai yapmak zorunda kaldım.
Eve dönmek zorundaydım.
Biraz yardım almak zorundaydım.
Tom'a yardım etmek zorunda kaldım.
Onu söylemeliydim.
Tom'un acele etmesi gerekiyordu.
Tom'un yere ihtiyacı vardı.
Gelmene gerek yoktu.
Kutlamamız gerekirdi.
Bu olmak zorundaydı.
Gönüllü olmak zorundaydım.
Ben Tom'u görmek zorundaydım.
Tom gülümsemek zorunda kaldı.
Biz Tom'la konuşmak zorundaydık.
Ödemek zorunda değildim.
Tom'un yiyeceğe ihtiyacı vardı.
Tom'un rehberliğe ihtiyacı vardı.
Tom'un umuda ihtiyacı vardı.
Tom'un daha fazlasına ihtiyacı vardı.
Tom'un suya ihtiyacı vardı.
Yalan söylemek zorunda değildin.
Tom'un neye ihtiyacı vardı?
Bunun yapılması gerekiyordu.
Tom koşmak zorundaydı.
Yardım edebilmeliydim.
Onu uyarmalıydım.
Tom'un paraya ihtiyacı vardı.
Kalmalıydım.
Biz beklemek zorunda değildik.
Yiyecek satın almam gerekiyordu.
Tom gitmek zorunda kaldı.
Onun paraya ihtiyacı vardı.
Garip bir şey hissetmiş olmalı.
Ne yapmalıydım?
Sen Boston'a gitmeliydin.
Asla müdahale etmemeliydin.
Babamı dinlemeliydim.
O, şimdiye kadar varmalıydı.
Senin tavsiyene uymalıydım.
Buraya asla gelmemeliydin.
Ben bir anlaşma imzalamak zorunda kaldım.
Belki de daha çok uğraşmalıydım.
Eninde sonunda bir karar almanız gerekiyor.
hisleri kafamdan çıkarmaya çalışıp
Biz de bir ekleme yaptık buna,
bir sürü kısıtlamam vardı.
Ben de sensörlerimi test ettim,
O yüzden, milyonlarca yıl boyunca
Her şeyi öğrenmeliydim.
Ama neyse ki gerek kalmadı.
Daha sıkı çalışmalıydın.
Çok daha erken söylemeliydin.
Tom bilmeliydi.
O çantayı taşımak zorunda kaldı.
Ne yapmalıydım?