Examples of using "Egyetlen" in a sentence and their turkish translations:
Bu senin tek atışın.
Onun tek zevki müzik dinlemektir.
Tek çocuk musun?
Onun bir bisikleti yok.
Tom tek görgü tanığıydı.
Eğer biz şiddet üzerine kurulu bir millet olmaktan pişmansak
Aklına gelen tek bir şey vardı.
dikiş ipliği ile oluşturulduğunu görecek.
Amaç yalnızca bir soruya yanıt bulmak:
Tek bir not düşürmedim.
hem de daha az söylemektense
- Bu onun tek şansıdır.
- Bu onun yegane şansıdır.
O benim tek umudum.
Bunlar benim tek iş eldivenim.
Bu senin tek umudun.
Tom, Mary'nin tek çocuğudur.
Bu tek neden mi?
Tek çıkış yolu o mu?
Tom tek kişi değil.
Bu tek sorun.
Benim tek bir düşmanım yok.
Tom tek şüpheli.
O tek kardeşine saygı duyuyor.
Sadece bir tane elma gördüm.
Tek bavulun bu mu?
Tüm bu insanlar tek bir ırk gibi harmoni içinde birlikteler.
Bilgi veri değildir,
Konuşmamı son ve büyük bir mesajla sonuçlandırayım.
sadece tek bir sebebi var:
Ve Paris bir istisna değil.
Ve yalnız değildim.
- Mevcut tek oda iki kişiliktir.
- Müsait olan tek oda bir çift kişilik.
Tek bir kelime yazamadım.
O tek yoldu.
- Tek çıkış yolu ölüm mü?
- Ölüm müdür tek çıkar yol?
- Ölüm tek çıkar yol mu?
Bir tek balık yakalamadım.
Ben tek adamdım.
O tek kadındı.
Biricik kızımız kanserden öldü.
Bu tek olası açıklama.
- Tom hayatta kalan tek kişi.
- Tek sağ kurtulan Tom.
Bu tek sebep değil.
Bu sahip olduğum tek kravat.
Tek yapabildiğin bu mu?
Sadece küçük bir sorun vardı.
Sen sahip olduğum tek arkadaşımsın.
Tom Jackson bizim tek şüphelimiz.
- Sen onun tek dostuydun.
- Sen onun biricik arkadaşıydın.
- Sen onun tek arkadaşıydın.
Bu bizim tek umudumuz olabilir.
Tom benim tek çocuğumdu.
Tom hayatta kalan tek kişiydi.
O tek farktı.
Tom Mary'nin tek oğlu.
Bu onun tek umuduydu.
Onun güvenebileceği tek insan o.
Soru sadece bir yoruma izin veriyor.
Sen okulumuzdaki tek Kanadalısın.
İnsan konuşabilen tek hayvan.
bu konuda bir sıkıntı yok, tek şansımız bu.
Bunu da ancak şu şekilde başarabiliriz;
Geri kalan zamanda tek bir soru üzerinde durduk:
Sadece ağartılmış Honduras Maunu'nun bir parçası.
nehrin karşısına geçebiliyor.
Tek seçeneği... ...saldırmak.
Polis sadece tek bir banka hesabına ulaştığında,
Bunu gerçekten hissedebiliyordum. O büyük yaratığı.
- Bir kötünün bin iyiye zararı var.
- Bir çürük elma sepetteki tüm elmayı çürütür.
- Üzüm üzüme baka baka kızarır.
Tek oğlunu trafik kazasında kaybetti.
Güvenebileceğim tek kişisin.
Kazanın tek tanığıydı.
Yapabileceğimiz tek şey onu denemek.
Gerçekten güvenebileceğim tek arkadaş.
Tom ailede evin geçimini sağlayan tek kişi.
Buradaki tek beyin cerrahı sen değilsin.
Aç olan yalnızca Tom değil.
Bu öğrenmek için tek yol.
Sizin için başarısızlık tek seçenektir.
Mary Tom'un ilk ve tek aşkıdır.
Tek oğlum kanserden öldü.
Bütün dünya bir atom savaşı ile yok edilebilir.
Çörek-kapan köpekbalığı, parazit köpekbalığının tek türüdür.
hayatta kalmanın tek yolu
sen tekrar sıfır noktasına dönecek olan trajik bir olaysın.
ve sendikanın tek işi başı belada olan memurun
Uzmanlar, polis ağı dragnet gözetiminin güvenliği artırdığına --
Ama tek bir hikâye, büyük ölçekli bir veri tarafından desteklenmiyorsa
Bunu başarmanın tek yolu dünyayı iyileştirmek,
Odadaki tek kadın bendim.
Sen teksin.
O, gerçeği bilen tek kişi.
İnsan, konuşan tek hayvandır.
Sadece bir kitap için 40 dolar ödemeyeceğim.
O düşünmediğim bir şey.
Kurtulan tek kişi bendim.
Buradaki tek Kanadalı sen değilsin.
Öyle düşünen tek kişi o değil.
Burada tanıdığım tek kişi Tom.
Kelimelerin nadiren sadece bir anlamı vardır.