Translation of "Weil" in Turkish

0.011 sec.

Examples of using "Weil" in a sentence and their turkish translations:

weil

çünkü

weil jeder drängt

herkesin itip kakması yüzünden

Mutter Regel weil

anne kuralıdır çünkü

Geh nicht! weil

gitmez! çünkü

Weil sie fernsehen.

Çünkü televizyon izliyorlar.

Nur weil jemand Geburtstag hat oder weil es Weihnachten ist,

Sırf birinin doğum günü veya sadece Noel diye

Weil wir die Anführer

Çünkü biz liderdik.

Weil es einfach ist.

Çünkü kolay.

weil Straßenspiele zur Straßenkultur

çünkü sokak oyunlarına sokak kültürüne

Weil dort kein ist

Yoktur çünkü

weil du recht hast

çünkü haklısınız

weil das System abstürzt!

çünkü sistem çökmüş olacak!

Weil wir Kinder haben

Çoluğumuz çocuğumuz var diye

Weil es ihn gibt.

- Çünkü bu orada.
- Orada olduğu için.

Weil ich dich hasse.

Çünkü senden nefret ediyorum.

Weil ich es will.

Benim istediğim için.

Weine nicht, weil etwas vergangen ist! Lächle, weil es geschehen ist!

Ağlama, zira iyi zamanlar gitti. Onun yerine onlar hâlâ devam ediyorken gülümse.

- Tom blieb, weil es regnete, daheim.
- Tom blieb zu Hause, weil es regnete.
- Weil es regnete, blieb Tom zu Hause.

Tom, yağmur yağdığı için evde kaldı.

Weil Louis ein Mann ist.

Çünkü Louis bir erkek.

weil die Arbeitsmoral im Industriezeitalter

çünkü Sanayi Çağı'nın iş ahlakı

weil niemand den Mann ersetzt

kimsenin adam yerine koymaması yüzünden

weil es schlechte Angewohnheit wird

çünkü kötü alışkanlık edinir

Weil es nicht geschätzt wird

Değer biçilemediği için

weil er die Konsequenzen kennt

çünkü sonuçlarını bildiği için

Weil es die Schamanenzahl ist

Çünkü Şaman adetidir

weil etwas falsch bekannt ist

orada çünkü yanlış bilinen bir şey var

weil die Energiequellen im Explorationsfahrzeug

çünkü keşif aracındaki enerji kaynakaları

weil der Kern abgekühlt ist

çünkü çekirdek soğumuş

Weil Entscheidungen gemeinsam getroffen werden

Çünkü kararlar ortak alınır

Weil Frauen endloses Vertrauen haben

Çünkü kadınlara sonsuz bir güveni vardır

Weil jeder seinen Respekt hat

Çünkü herkesin saygısı kendinedir

Weil du keinen Glauben hast

Çünkü inancınız yok

ändert sich ständig. Weil flüssig

sürekli değişiyor. Çünkü akışkan

weil unsere Kompasse gerecht sind

çünkü bizim pusulalarımız da bize sadece

Weil der Trend dies zeigt

Çünkü gidişat bunu gösteriyor

Weil jede Stunde anders ist

Çünkü herkesin saati birbirinden farklı

Weil er mich eingeladen hat.

Çünkü o beni davet etti.

Weil ich Übersetzer werden möchte.

Çünkü ben bir çevirmen olmak istiyorum.

Weil es zu groß ist.

Çünkü o çok büyük.

Weil wir es wert sind.

Çünkü biz ona değeriz.

Weil du ein Idiot bist!

Çünkü sen bir geri zekalısın!

Ich mag ihn, nicht weil er freundlich ist, sondern weil er ehrlich ist.

Onu kibar olduğu için değil ama onurlu olduğu için seviyorum.

Ich mag ihn, nicht weil er höflich ist, sondern weil er ehrlich ist.

Onu nazik olduğu için değil fakat dürüst olduğu için seviyorum.

Er kam nicht zurück, weil er Heimweh hatte, sondern weil ihm das Geld ausging.

O, evi özlediği için değil fakat parası kalmadığı için döndü.

- Ich mag Tom, weil er ehrlich ist.
- Ich mag Tom, weil er aufrichtig ist.

Dürüst olduğundan dolayı Tom'u severim.

Ein Geizhals hortet Geld nicht, weil er klug ist, sondern weil er habgierig ist.

Bir cimri tedbirli olduğu için değil fakat açgözlü olduğu için para biriktirir.

- Ich blieb im Haus, weil es regnete.
- Ich blieb zu Hause, weil es regnete.

Yağmur yağdığı için evde kaldım.

- Ich mag ihn, weil er ehrlich ist.
- Ich schätze ihn, weil er ehrlich ist.

O dürüst olduğu için ondan hoşlanıyorum.

weil man sie nicht messen kann.

çünkü onları ölçemezsiniz.

weil sie das nicht bezahlen können.

acı çekiyor hatta ölüyorlar.

weil die Medikamente zu teuer waren.

karşı çıkmak için hasta savunucularıyla çalıştı.

Deshalb, weil 10 ihrer großen Flüsse

Çünkü onların ana nehirlerinden 10 tanesi

Sondern weil Integration systematisch Hass bekämpft.

çünkü entegrasyon sistematik olarak nefretle savaşıyor.

weil wir zwei utopischen Vorstellungen anhingen.

çünkü biz iki ütopyayı birleştiriyorduk.

Und weil sie unsere Pflege verdienen.

ve önemsenmeyi hak ediyorlar.

weil das Marmarameer ozeanische Tiefe hat

çünkü Marmara Denizi okyanusal derinliğe sahip

weil er auch ein Publikum war

çünkü o da halktan birisiydi

weil keiner seiner Filme abgelaufen ist

çünkü filmlerinin hiçbiri geçerliliğini kaybetmemiş

Weil es gegen Gottes Regeln verstößt

Tanrı'nın kurallarına karşı geldiği için

weil sie sich von Schädlingen ernähren

bunun dışında haşere böcek ile beslendikleri için

weil Zoom der Ausschnitt dafür war

çünkü Zoom bu iş için biçilmiş kaftandı

weil es so viele Himmelssteine ​​gab

çünkü bir sürü gök taşı da vardı

Weil damals etwas so unmöglich schien

Çünkü o dönemde o kadar çok imkansız bir şey görünüyordu ki

weil der ähnlichste Planet der Welt

çünkü dünyaya en çok benzeyen gezegen

Weil sie keine sozialen Medien nutzen

Çünkü onlar sosyal medya kullanmıyorlar

Quarantäne ist keine schlechte Sache, weil

Karantina kötü bir şey değildir çünkü

Er sagte 'weil es da ist'.

'Çünkü orada' dedi.

Auch weil ich gewisse Privilegien habe --

Ayrıca belli başlı avantajları var --

weil sie ihre Familien unterstützen müssen.

...çünkü ailelerinin geçimini sağlamak zorundalar.

Weil ausreichend Wasser zur Verfügung stand...

Çünkü bol su var.

Weil Ihr Vater hier gearbeitet hat.

Çünkü onun babası burada çalıştı.

Ich tue es, weil ich muss.

Onu yapıyorum çünkü yapmak zorundayım.

Weil wenn die Ausgangssperren vorbei sind,

Çünkü sokağa çıkma kısıtlamaları sona erdiğinde,

Weil meine alte Leiter kaputt ist.

Çünkü benim eski merdivenim kırık.

Alles ist perfekt, weil du existierst.

Sen var olduğun için her şey mükemmel.

Wir blieben zuhause, weil es regnete.

Yağmur yağdığı için evde kaldık.

Ich gehe, weil ich gehen will.

Gitmek istediğim için gidiyorum.

Ich tat’s, weil ich es wollte.

- Canım istediği için yaptım.
- Yaptım, çünkü canım öyle istedi.

Tom macht das, weil er muss.

- Tom bunu yapıyor çünkü yapması gerekiyor.
- Tom yapması gerektiği için bunu yapıyor.
- Tom yapmak zorunda olduğu için bunu yapıyor.

- Ich tue es, weil es mir gefällt.
- Ich tue es, weil es mir Spaß macht.

Zevk aldığım için bunu yapıyorum.

- Ich bin hier, weil ich eure Hilfe brauche.
- Ich bin hier, weil ich deine Hilfe brauche.
- Ich bin hier, weil ich Ihre Hilfe brauche.

Yardımına ihtiyacım olduğu için buradayım.

- Ich war wütend, weil er zu spät kam.
- Ich war wütend, weil er spät dran war.

O geç kaldığı için kızdım.

- Tom fiel durch, weil er nicht gelernt hatte.
- Tom ist durchgefallen, weil er nicht gelernt hat.

Tom çalışmadığı için başarısız oldu.

weil wir exklusiv Zeit für einander haben.

çünkü özel zamanımız vardı

weil er sie nicht gut vermitteln konnte.

çünkü deneyimini başkalarına aktaramadı.

Weil unser Gehirn Nahrung zum wachsen braucht,

Böylece beynimiz yemeğe doğru evrimleşiyor.

Teilweise, weil Gerechtigkeit nicht immer einfach ist.

kısmen adaletin her zaman kolay olmamasından.

weil wir aussprachen, dass diese Generation existiert.

çünkü biz sesli bir şekilde jenerasyonlar gerçektir dedik.

weil ich aus einem muslimischen Land stamme.

bir daha ABD'ye dönemememe sebep olabilir.

weil sie mit Plastik in Kontakt geraten.

plastik yüzünden ölüyor.

weil die ersten beiden vorhergehenden zerstört wurden

çünkü daha önce yapılan ilk iki tanesi yıkıldı

weil es ein sehr altes Meisterwerk war

çünkü çok eski bir şaheser yapıydı

weil sie diese Leute im Fernsehen sehen

çünkü televizyonda o halkı görüyorlar

Ich sagte, weil er ein Herzpatient war

dedim ya kalp hastasıydı diye

weil in vielen Filmen diese Namen erscheinen

çünkü bir çok filminde bu isimler çıkıyor karşımıza