Translation of "Klingelte" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Klingelte" in a sentence and their turkish translations:

Toms Mobiltelefon klingelte.

Tom'un cep telefonu çaldı.

Toms Telefon klingelte.

Tom'un telefonu çaldı.

Das Telefon klingelte erneut.

Telefon tekrar çaldı.

Er klingelte an der Tür.

O, kapı zilini çaldı.

Ich klingelte an der Tür.

Kapı zilini çaldım.

- Es klingelte.
- Es hat geklingelt.

O çaldı.

Tom schlief, als es klingelte.

Tom zil çaldığında uyuyordu.

Es klingelte an der Tür.

- Kapı çaldı.
- Kapı zili çaldı.

Das Telefon klingelte, während ich duschte.

Duş alırken telefon çaldı.

Während ich badete, klingelte das Telefon.

Banyo yapıyorken, telefon çaldı.

Tom klingelte mehrfach an der Tür.

Tom kapı zilini birkaç kez çaldı.

In dem Moment klingelte das Telefon.

Tam o anda telefon çaldı.

Das Telefon klingelte einige Minuten später.

Birkaç dakika sonra telefon çaldı.

- Das Telefon klingelte, und Tom nahm den Hörer ab.
- Das Telefon klingelte, und Tom ging heran.

Telefon çaldı ve Tom onu yanıtladı.

- Ich wollte gerade gehen, als das Telefon klingelte.
- Gerade als ich gehen wollte, klingelte das Telefon.

Telefon çaldığında, dışarı çıkmak üzereydim.

Ich verschlief, weil mein Wecker nicht klingelte.

Alarmım çalmadığı için uyuyakalmışım.

Ich badete gerade, als das Telefon klingelte.

Telefon çaldığında banyo yapıyordum.

- Der Wecker klingelte.
- Der Wecker hat geklingelt.

Alarm çaldı.

Toms Mobiltelefon klingelte, und er nahm ab.

Tom'un cep telefonu çaldı ve o, onu yanıtladı.

Ich wachte auf als das Telefon klingelte.

Telefon çalınca uyandım.

Tom ging an die Tür und klingelte.

Tom kapıya doğru yürüdü ve zili çaldı.

Als ich bereit war einzuschlafen, klingelte es.

Tam yatmak üzereyken, zil çaldı.

Tom wachte auf, als das Telefon klingelte.

Telefon çaldığında Tom uyandı.

- Tom nahm, als das Telefon klingelte, sofort den Hörer ab.
- Tom ging, kaum dass es klingelte, ans Telefon.

Tom çalar çalmaz telefona cevap verdi.

Mein Telefon klingelte, bevor ich diesen Kommentar sah

Ben bu yorumu görmeden önce telefonum çaldı

Ich sah gerade fern, als das Telefon klingelte.

Telefon çaldığında, ben televizyon izliyordum.

Als ich zu Mittag aß, klingelte das Telefon.

Ben öğle yemeği yerken telefon çaldı.

Ich wollte gerade gehen, als das Telefon klingelte.

Telefon çaldığında dışarı çıkmak üzereydim.

Ich wollte gerade ausgehen, als das Telefon klingelte.

Telefon çaldığında dışarı çıkmak üzereydim.

Kaum hatte ich mich hingesetzt, klingelte das Telefon.

Ben oturur oturmaz telefon çaldı.

Das Telefon klingelte, doch es nahm niemand ab.

Telefon çaldı ama kimse cevap vermedi.

Ich ging gerade raus, als das Telefon klingelte.

Telefon çaldığında, ben dışarı gidiyordum.

Als es klingelte, nahm das Publikum seine Plätze ein.

Zil çaldığında seyirciler koltuklarına oturdular.

Als die Glocke klingelte, beendete der Lehrer die Stunde.

Zil çaldığında öğretmen dersi sonlandırdı.

Tom aß gerade seinen Nachtisch, als das Telefon klingelte.

Tom telefon çaldığında tatlısını yiyordu.

Sobald es klingelte, kam der Lehrer in den Klassenraum.

Zil çalar çalmaz öğretmen sınıfa girdi.

Ich war mitten beim Abendessen, als das Telefon klingelte.

Telefon çaldığında ben akşam yemeğimin ortasındaydım.

Tom schlief tief und fest, als das Telefon klingelte.

Tom telefon çaldığında derin uykudaydı.

- Man klingelte an der Tür.
- Es klingelte an der Tür.
- Es hat an der Tür geklingelt.
- Es hat an der Tür geläutet.

Kapı çaldı.

Als es an der Tür klingelte, wollte ich gerade rausgehen.

Kapı zili çaldığında ayrılmak üzereydim.

Kaum dass ich aufgelegt hatte, klingelte das Telefon schon wieder.

Telefonu kapatır kapatmaz, tekrar çalmaya başladı.

Tom wollte gerade das Haus verlassen, als das Telefon klingelte.

Telefon çaldığında Tom tam dışarı çıkmak üzereydi.

Als ihr Wecker klingelte, gähnte und streckte sich Mary schon.

Onun çalar saati çaldığında, Mary zaten esniyordu ve geriniyordu.

Ich wollte gerade das Haus verlassen, als das Telefon klingelte.

Telefon çaldığında evi terk etmek üzereydim.

- Tom klingelte an der Tür.
- Tom hat an der Tür geklingelt.

Tom kapı zilini çaldı.

Mein Vater war im Begriff zu gehen, als das Telefon klingelte.

Telefon çaldığında babam ayrılmak üzereydi.

Tom wollte gerade etwas zu Maria sagen, als das Telefon klingelte.

Tom telefonu çaldığında Mary'ye bir şey söylemek üzereydi.

Dein Telefon klingelte mehrere Male, während du unter der Dusche standest.

Sen duştayken telefonun birkaç kez çaldı.

- Ihr Mobiltelefon klingelte während des Unterrichts.
- Ihr Handy hat in der Stunde geklingelt.

Ders süresince telefonu çaldı.

- Tom schlief gerade, als Maria die Türglocke betätigte.
- Tom schlief gerade, als Maria klingelte.

Mary kapı zilini çaldığında Tom uyuyordu.

- Kaum war ich eingeschlafen, klingelte das Telefon.
- Ich war kaum eingeschlafen, als das Telefon läutete.

Telefon çaldığında henüz uykuya dalmıştım.

Sie wollten gerade zu Bett gehen, als ich um 23 Uhr an der Türe klingelte.

Akşam 11'de kapı zillerini çaldığında onlar yatmaya hazırlanıyorlardı.

Als mitten in der Nacht das Telefon klingelte, wusste ich gleich, dass etwas nicht stimmte.

Telefon gecenin bir yarısında çaldığında kötü bir şey olduğunu hemen anladım.

Obwohl sein Telefon unüberhörbar klingelte, ließ Tom es auf dem Tisch liegen und ging nicht heran.

Telefonu açıkça çalmasına rağmen, Tom onu masada bıraktı ve ona cevap vermedi.