Translation of "Fliegen" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Fliegen" in a sentence and their turkish translations:

- Einige Fische fliegen.
- Manche Fische fliegen.

Bazı balıklar uçarlar.

Vögel fliegen.

- Kuşlar uçar.
- Kuşlar uçarlar.

Es fliegen Betäubungspfeile.

Sakinleştirici oklar havada uçuyor.

Diejenigen, die fliegen

uçak yolculuğu yapanlar bilir

Er kann fliegen.

O uçabilir.

Fliegen hasse ich.

Uçmaktan nefret ediyorum.

Frösche fressen Fliegen.

Kurbağalar sinek yerler.

Ich kann fliegen.

Uçabilirim.

Supermann kann fliegen.

Süpermen uçabilir.

Fliegen macht Spaß.

- Uçmak keyiflidir.
- Uçmak eğlencelidir.
- Uçmak zevklidir.

- Tom scheuchte die Fliegen weg.
- Tom verscheuchte die Fliegen.

Tom sinekleri kışkışladı.

- Nicht alle Vögel können fliegen.
- Nicht alle Vögel fliegen.

Tüm kuşlar uçamaz.

Schwalben fliegen am Himmel.

Kırlangıçlar gökyüzünde uçuyor.

Vögel fliegen lange Strecken.

Kuşlar uzak yerlere uçarlar.

Ich kann nicht fliegen.

Uçamam.

Meine Großmutter kann fliegen.

- Babaannem uçabiliyor.
- Babaannem uçabilir.
- Anneannem uçabiliyor.
- Anneannem uçabilir.

Dieser Vogel kann fliegen.

Bu kuş uçabilir.

Ich fange gerne Fliegen.

Sinek yakalamayı severim.

Können alle Vögel fliegen?

Bütün kuşlar uçabilir mi?

Adler jagen keine Fliegen.

Kartal sinek avlamaz.

Strauße können nicht fliegen.

Devekuşları uçamaz.

Vögel fliegen oft zusammen.

- Kuşlar sık sık birlikte uçarlar.
- Kuşlar genellikle birlikte uçar.

Er verscheuchte die Fliegen.

O, sinekleri kışkışladı.

Wie fliegen die Vögel?

Kuşlar nasıl uçarlar?

Die Möwen fliegen tief.

Deniz martıları alçaktan uçuyor.

Ein Vogel kann fliegen.

Bir kuş uçabilir.

Wann werden Schweine fliegen?

Balık kavağa çıkınca!

Vögel fliegen am Himmel.

Kuşlar gökyüzünde uçarlar.

Warum können Engel fliegen?

Melekler neden uçabilirler?

- Kannst du mir das Fliegen beibringen?
- Könnt ihr mir das Fliegen beibringen?
- Können Sie mir das Fliegen beibringen?

- Bana nasıl uçacağımı öğretebilir misin?
- Bana uçmayı öğretir misin?

- Strauße können nicht fliegen.
- Strauße sind nicht in der Lage zu fliegen.

Devekuşları uçamazlar.

Siehst du die ganzen Fliegen?

Üstündeki sinekleri görüyor musunuz?

Kann der Vogel nicht fliegen."

kuş uçamaz."

Ein Adler fängt keine Fliegen.

Kartal sinek yakalamaz.

Nicht alle Vögel können fliegen.

Tüm kuşlar uçamaz.

Sie beobachtete, wie Schmetterlinge fliegen.

O, kelebeklerin nasıl uçtuğunu gözledi?

Wir fliegen über den Wolken.

Biz bulutların üstünde uçuyoruz.

Niemand sah den Vogel fliegen.

Kimse kuşun uçtuğunu görmedi.

Vögel lernen instinktiv zu fliegen.

Kuşlar içgüdüyle uçmayı öğrenirler.

Dieser Vogel kann nicht fliegen.

Bu kuş uçamaz.

Darüber hinaus kann ich fliegen.

Ek olarak, uçabilirim.

Ich möchte zum Mars fliegen.

Mars'a gitmek istiyorum.

Am Himmel fliegen zwei Krähen.

- İki karga gökyüzünde uçuyor.
- İki karga gökte uçuyor.

Einige Vogelarten können nicht fliegen.

Bazı kuşlar uçamaz.

Wenn ich nur fliegen könnte!

Keşke uçabilsem!

Die Frauen fliegen auf ihn.

O bir zampara.

Ich möchte zum Mond fliegen.

Aya uçmak istiyorum.

Fliegen wird dich mehr kosten.

Uçakla gitmek sana daha pahalıya mal olur.

Ich werde nach Deutschland fliegen.

Almanya'ya uçacağım.

Ein Strauß kann nicht fliegen.

Bir devekuşu uçamaz.

Fliegen hat mir nie gefallen.

Uçmaktan hiç zevk almadım.

Manche Vögel können nicht fliegen.

Bazı tür kuşlar uçamaz.

Wir fliegen über den Pazifik.

Biz Pasifik üzerinde uçuyoruz.

Es gibt Fische, die fliegen.

Uçan balıklar var.

Willst du nach Australien fliegen?

Avustralya'ya gitmek istiyor musun?

Welcher Vogel kann nicht fliegen?

Hangi kuş uçamaz?

Wie hoch können Vögel fliegen?

Kuşlar ne kadar yükseğe kadar uçabilir?

Die Gänse fliegen nach Süden.

Kazlar güneye uçuyor.

Tom wird nach Australien fliegen.

Tom Avustralya'ya uçacak.

- Eine Kuh vertreibt Fliegen mit ihrem Schwanz.
- Eine Kuh vertreibt mit ihrem Schwanze Fliegen.

Bir inek kuyruğu ile sinekleri kovar.

Aber wenn wir zum Mars fliegen,

Eğer Mars'a gelecek olursak,

Zwei Fliegen mit einer Klappe schlagen.

Bir taşla iki kuş vurmak.

Niemand hat den Vogel fliegen sehen.

Kimse kuş sineği görmedi.

Einige Vögel fliegen hoch am Himmel.

Bazı kuşlar gökyüzünde yüksek uçuyorlar.

Am Sonntag fliegen wir nach Deutschland.

Biz pazar günü Almanya'ya uçuyoruz.

Die Vögel fliegen hoch am Himmel.

Kuşlar gökyüzünde yüksek uçarlar.

Ich kann dir das Fliegen beibringen.

Sana uçmayı öğretebilirim.

Er hat Angst davor, zu fliegen.

O, bir uçakta uçmaktan korkuyor.

Die Vögel fliegen unter den Wolken.

Kuşlar bulutların altında uçarlar.

Wir fliegen morgen nach Los Angeles.

Yarın Los Angeles'a uçuyoruz.

Ich will über den Wolken fliegen.

Ben bulutların üzerinde uçmak istiyorum.

Bienen fliegen von Blume zu Blume.

Arılar çiçekten çiçeğe uçarlar.

Düsenmaschinen fliegen viel schneller als Propellermaschinen.

Jet uçakları pervaneli uçaklardan çok daha hızlı uçar.

Normalerweise fliegen Fledermäuse in der Dunkelheit.

- Yarasalar genellikle karanlıkta uçar.
- Yarasalar genelde karanlıkta uçar.

Ich bin hinter den Fliegen her.

- Ben sinek peşindeyim.
- Ben sinek arıyorum.

Um fliegen zu können, muss man kein Vogel sein. Um fliegen zu können, reichen kleine Glücksmomente.

Uçmak için kuş olmak gerekmiyor, küçük sevinçler olsun yeter!

Du willst mit dem Helikopter fliegen? Okay!

Helikopterle mi uçmak istiyorsunuz? Tamam!

Wir fliegen nächsten Montag in Narita ab.

Önümüzdeki Pazartesi Narita'dan ayrılıyoruz.

Während der ganzen Lektion zählte er Fliegen.

Bütün ders boyunca sinekleri saydı.

Ich beschloss, nicht nach Europa zu fliegen.

Avrupa'ya gitmemeye karar verdik.

Im Herbst fliegen die Zugvögel nach Süden.

Sonbaharda göçmen kuşları güneye uçar.